Kentleşme ve teknolojideki ilerlemeler ile sağlık hizmetlerinin sunulması tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de değişiyor. Yıllar önce hekimler evlerde hastaları değerlendirirken, hastalar artık hastanelere gidiyor. Hastanelerin sayı ve kapasitelerindeki yetersizlik ise hastaların acil servislere yönlenmesine, bu da acil servislerdeki kalabalıklığa neden oluyor. Hastanelerin bir köşesinde bir iki odadan oluşan acil servis yaklaşımından artık vazgeçilmektedir. Yeni yaklaşım daha iyi hizmet verebilmenin yöntemlerini tartışmak ve bunu hayata geçirmek üzerine kurulmaktadır.
Sık olarak kullanılan bir slogandır, acil servislerin hastanelerin vitrini olduğu. Bu vitrini sadece bir hastanede sunulan hizmetin ve kalitenin sergilendiği bir yer gibi görmek yeterli değildir. Gerçekte o vitrin, sağlık sistemindeki aksaklıkların su yüzüne çıktığı bir alandır. Bu nedenle sağlık sistemini parça parça bölerek iyileştirmeye çalışmak doğru çözümü bulmak için uygun olmayacaktır.
Nüfus artış hızımız son yıllarda yavaşlasa da hala hızla büyüyen ve buna paralel olarak yaşlanan bir ülke konumundayız. Ek olarak stratejik planlardan yoksun olan sağlık sistemimiz artan bu talebi karşılamakta güçlük çekmektedir. Hastane yatak kapasiteleri ve bu kapasiteyi uygun değer kullanma becerisi yetersizdir ve acil servisler yatak olmadığı için yatamayan hastaların biriktiği ilk alandır. Yer olmadığı gerekçesi ile başka kurumlara sevk edemememin zorluğunu da eklemek yanlış olmaz.
Kısıtlı bir mekânda, olması gerekenden az sayıda hekim ve yardımcı personelle günde 500’ün üzerinde hasta bakılan bir acil servis düşünün. Yoğun saatlerde hekimin sizi muayene etmek veya tekrar değerlendirmek için sadece 2-3 dakikası var. Bir hekimin, acil servise başvuran hastanın acil tedavi gerektiren yakınması olup olmadığını hikaye almadan ve fizik muayene yapmadan anlaması da mümkün olmadığından, ya hastaların acil servis kapısında bekleme süreleri uzamakta ya da hekimler giderek artan bir riskle ilk değerlendirmeyi yapmadan karar verir hale gelmektedirler. Bu hastaları bir ön değerlendirmeden geçirecek triaj alanı bir çok acil serviste bulunmamaktadır. Triaj alanında değerlendirildikten sonra daha az acil yakınmaları olan hastaların, bir hekim grubu tarafından gerçek acil servis alanına yakın ama o alandan farklı bir alanda değerlendirilip taburcu edilebileceği acil bölümleri de henüz kurulmadı. Olması gereken hizmeti alamayacağını bilmesine rağmen, neden hastalar halen acil servislere geliyor? Birinci basamaktaki bakımın yetersizliğini tartışmaya gerek yok, hastane poliklinik hizmetlerine ulaşamamayı da. Hastalar randevu alamıyor veya aylar sonrasına alabiliyor. Bekliyor, ama yakınması artınca veya akşam saatlerinde acil servisi tercih ediyor. Gelen hasta sayısını kaldıramayacak kadar küçük alanlarda hasta bakılıyor. Birçok hastanenin acil servislerindeki laboratuvar ve radyolojik tetkik olanakları, olması gerekenden çok uzak. Konsültasyon gerekli olunca konsültana ulaşmaktan tutun da, icapçı olanların hastaneye ulaşmasına kadar zorluklar yaşanıyor. Ancak sistemi iyileştirmek için ne alt yapı ne de nöbet koşulları gözden geçiriliyor. İlaç veya sarf malzemelerinin hastanede olmaması ile yaşanan sıkıntıları da göz ardı etmemek gerekli. Sorunu sadece acil servislerde çalışanların mezuniyet sonrası eğitimlerinin eksikliği olarak düşünerek, işleyişin düzelmesini beklemek de yanlış.
Neredeyse her gün “Acil serviste hasta yakınları hekime saldırdı” başlıklı bir gazete haberi okumaya başladık. Özveri ile acil servislerde hastaları için yararlı olmaya çalışan tüm personele yönelik bu davranışı haklı görmek mümkün değil. Ancak, bu olayları sadece hasta ve yakınlarının heyecanı ve telaşı olarak düşünmek de olanaksız. Onları bu davranışa iten toplumun değer yargıları mı, basının habercilik anlayışı mı, yoksa hizmet kalitesinde gerçekten sorunların da olması mı? Öncelikle, bütün bu başlıkların etkili olduğu çok faktörlü bir problem ile karşı karşıya olduğumuzu kabullenmeliyiz.
Acil servisteki sorunların büyük çoğunluğu birinci basamak sağlık hizmetlerinden başlayıp , hastane polikliniklerine, hastane öncesi acil sağlık hizmetlerinden başlayıp hastanelerin yatak, yoğun bakım, tetkik ve tedavi kapasitelerine kadar uzanmaktadır. Birleşik kaplar kuralını unutmamalıyız. Bir kabı doldurmak yerine sistemin bütününü ele almalıyız. Sağlık sistemindeki eksiklikleri gidermeden tek başına acil servislerin sorunlarının çözülmeyeceği gerçeğini kabul etmeliyiz.