Yıllardır acil müdahalelerde tıp etiğine çok dikkat edilmesi gerektiğini yazar dururuz. Geçenlerde apandisit şikâyetiyle acil olarak bir hastaneye gelen ve sonra yanlış tanı ile hastane hastane dolaştırılan bir hastanın durumu dikkatimizi çekti. Hasta aynı zamanda bir çocuk idi. Ayrıca, hasta yer olmadığı gerekçesiyle hastane hastane dolaştırılmıştı. Bu arada ilk gidilen hastanede yanlış tanı konması, ikincide ise konuyla ilgili uzmanın olmayışı, bizi son derece kaygılandırdı. Gerçi saatler sonra hasta tedaviye alınıp kurtarıldıysa da bazı sağlık görevlilerinin ne dereceye kadar insan yaşamına değer verdiği ve tıp fakültelerinde okutulan etik derslerinin ne dereceye kadar insan zihninde ve vicdanında yer ettiği konusu da bir önemli sorun olarak karşımıza çıktı.
Bilindiği gibi acil tedavi ve bakımda; travma, yaralanma veya hastalığın izlenmesi, ilk bir saat içinde seri olarak gelişen olaylar dizisi ve bu olayların mortalite oranı üzerine etkileri tanımlanarak gerekli önlemlerin en kısa zamanda alınması amaçlanır. İlk amaç, kişinin hayatının kurtarılmasıdır. Acil bakım zamanında yapılmalıdır. Kazalarda ilk 20 dakika içerisinde kazaya uğrayanların üçte biri, ilk yarım saat içerisinde ise kazazedelerin yüzde 45’i kaybedilmektedir. Bu durum, hayatın kurtarılması yönünde en etkin sürenin ilk yarım saat olduğunu, iyi değerlendirilmesi gerektiğini ve acil bakımda zaman yönetiminin önemini ortaya koymaktadır.
Genelde acil bakım hekimi, birime kabul edilen her tür hasta/yaralının tıbbi bakım ve tedavisinden sorumlu olan ekip üyesidir. Acil tedavi, hayatı tehlikede olan ve erken girişim ile kurtulması mümkün olanlar için söz konusudur. Bilindiği gibi bütün sağlık kuruluşlarının acil bölümlerinde yatan hastalar diğer hastalardan farklıdır. Türkiye’de acil hekimi olarak hastanelerde genellikle pratisyen hekimleri; fakülte hastanelerinde ise acil tedavi ve bakım ana bilim dalı uzman ve öğretim üyelerini bu alanın görevlileri olarak görüyoruz. Ancak hastaneye gelen acil olayın tedavi safhalarında hastalıkla ilgilenen bütün uzman hekimler de sorumlu olarak karşımıza çıkarlar. Hekim acil hastaya yardımda bazı ilkelere göre hareket ederse yararlı olur. Bilindiği gibi etik ilkelerden “zarar vermeme” ve “yararlı olma” tıp etiğinde önemli bir yere sahiptir. Hekim hastaya yararlı olmak ve zarar vermemek için sonuna kadar ona destek olmalıdır. Ancak “özerkliğe saygı ve adalet”, tıp etiğinde uzun yıllar ihmal edilmiş ilkelerdir.
Acil hekimi gelen acil olayın durumuna göre hastaya hemen ilk müdahaleyi yapmak durumundadır. Zaten bu ilk müdahale olay yerinde başlamış olup, acil ekibiyle gelen hastaya sağlık kuruluşunda da müdahale durumu devam eder. Ancak duruma göre hemen ardından laboratuvar, röntgen tetkiki ve konsültasyon gibi durumlara geçilerek tam bir inceleme yapılır ve tıbbi durumların tam olarak belirlenmesi sağlanır.
Hastanelerin acil servisleri mutlaka tetkiklerin yapıldığı diğer bölümlere yakın olmalıdır. Özellikle kritik hastaların bu bölümlere, örneğin; radyolojiye götürülürken çoğunlukla başında doktor olmaması bazı tehlikeli durumlara müdahaleyi engellemektedir. Bazen herhangi bir hastane personeliyle gönderilen böyle bir hastanın kaybedildiği de bilinen olaylardandır.
Hekim gerektiği kadar bilgi ve beceriye sahip olmalıdır. Acil hekimi, acil vak’aya müdahalede eksik bilgilere sahipse, diğer hekimler tarafından acil olarak ona yardım edilmelidir. Ayrıca, acil hastaya müdahalede hekimin acele ve doğru tedavi etme yeteneğine sahip olması gerekir.
Hastanın tıbbi durumu bilgi vermek için yetersizse yakınlarından bilgi alınır. Bu da olmazsa, hastanın bilinci açık olsaydı onayını verirdi, diyerek varsayılan onaya göre hemen müdahale edilir.
Acil hastanın hekimini seçme hakkı, ani getirildiği için olamaz. Bu nedenle hastaya olabildiğince iyi davranılmalı ve güvensizliği giderilmelidir. Toplum acil servis hekimine kendini acil bir hasta olarak gören herkese bakmak zorunda olduğu gibi bir sosyal sorumluluk yüklemiştir. Randevusu, parası veya sosyal güvencesi olmadığı için bakılmayan bir hasta acil bölüme başvurduğunda en azından muayene edilmeyi bekler. Acil hastanın hastalığı ile ilgili başka bir sağlık kuruluşuna götürülmesi gerekirse stabil olması önemlidir.
Bütün bunlar bilindiği ve bu konu ile ilgili yasa ve yönetmelikler olduğu hâlde neden acil vak’alarda bazen aksaklıklar olabiliyor? Herhâlde biz etikçiler kendimiz yazıp kendimiz söyleyip kendimiz dinliyoruz.