Adaletin üstünlüğü; öncelikle menfaat ve benlik duygusunun bir kenara bırakılmasıyla gerçekleşir. İnsan yaradılış gereği menfaatlerini savunmaya yönelik hareketler içindedir. Ancak bunun belirli bir ölçütü olmalıdır. Nitekim menfaat duygusu kişiye adaletsiz, baskın bir yapı kazandırır ve tepki almadığı sürece o kişi kendisinin her yaptığını doğru zanneder.
Çoğu zaman egolarıyla, merhametsizlikleriyle kendi hukukunu dayatan ve insanlara bunu zorla empoze ederek sadece kendi menfaatlerine çalışan bir insan yapısı karşımıza çıkmaktadır. Ya da susmayı, bana dokunmayan yılan bin yaşasın deyip haksızlığa uğrayan kişileri görse de üç maymunu oynayan veya güçlü olanın her kelimesini düşünmeden onaylayan, aklı ve ruhunun zıt olarak ayrışmasına rağmen menfaatlerine göre yaşamayı ilke edinmiş insanlar öne çıkmaktadır. İşte bu durumlarda adeta bir satranç oyununu oynar gibi hayata yaklaşan ve şah mat yapmak için her şeyi mübah kılan (iftira, yanlış yönlendirme vs) kişilerle dolup taşan bir dünya da adaletin üstünlüğünden bahsedemeyiz.
Hırs başarıyı tetikler, başarı egoyu. Böyle bir döngüde elbette büyük bir imtihan yaşar insanoğlu. Çünkü toplum içinde ayrıcalıklı olmak, insana manevi doygunluk verse de sürekli egolarının tatmin edilmesi tüm hakların kendine ait olduğunu düşündürtür. Diğer insanların başarısını bile tesadüf olarak niteler, buna inanır ve başkalarının da bu dünya da yaşadığını aynı haklara sahip olduğunu düşünmez. Çünkü bunu kabul ederse kendi beyninde ruhunda var ettiği krallığını en başta kendi yıkacaktır. Bu durumda adaletin üstünlüğünden değil adaletsizliğin üstünlüğünden bahsetmek daha doğrudur. Nasıl önüne geçilir ki!!
Adaletin üstünlüğü kişilerin kendilerini ayrıcalıklı görmemelerinden başlar. Örneğin toplumun kanayan yarası haline gelen kadın cinayetlerinin bir türlü durdurulamaması erkeğin kendini kadından üstün görerek yetişmesine ve her hakkı kendinde bulmasındandır. Bu yetiştiriliş tarzı devam ettiği sürece kadına şiddet durmayacaktır. Kendini ayrıcalıklı hisseden, hırslı, merhametsiz ve aşırı egolu bu kişiliklerin inanç zafiyeti vardır. Çünkü inanan insan, bu hayatın geçiciliğinin farkındadır. Kimseyi kırmak istemez, haksızlık yapamaz ve vicdanının muhasebesini sürekli içinde yaşar. Ne cinsiyetin ne başarının ne zenginliğin toplumda bir üstünlük kazandırmayacağını bilerek yaşayan ve vicdanını menfaatlerinin önüne koyan insanlarla kazanılır adalet. Nitekim vicdan rahatlığı; hayattaki en anlamlı başarıdır ve huzurun kendisidir. Adaleti sağlamak kötülerin işi olmadığı gibi iyiler için bile zordur. Victor Hugo’nun dediği gibi ‘’iyi olmak kolaydır zor olan adil olmaktır’’.
Kimsenin kimseden üstün olmadığı bu dünya da; menfaatlerimizi bir kenara bıraktığımız, hakkaniyeti, sevgiyi ve saygıyı önde tuttuğumuz zaman, vicdanımızın huzurlu sesi bize adaletin üstünlüğünü gösterecektir. Saygılarımla.
2 yorum
Adaletsizlikle yaşamımızın her alanında karşılaştığımız şu günlerde; böyle güzel bir kaleme alımla beraber bu konulara sizlerin değinmesi insana umut veriyor. Bahsettiğiniz gibi
menfaatlerimizi bir kenara bıraktığımız, sevgiyi ve saygıyı önde tuttuğumuz zaman ve buna yol açan yanlış yetiştiriliş tarzını da sizlerle, bizlerle değiştirdiğimiz zaman bu adaletsizlik sıkıntısı son bulacaktır diye ümit ediyoruz.. Ellerinize sağlık, teşekkür ederiz.
Muhteşem bir özetlemek olmuş. Emeğinize sağlık…👏