Bir şarkı vardır, eminim çoğunuz hatırlayacaktır:
Adaletin bumu dünya (1999/İlk günkü gibi)
Edip Akbayram’ın söylediği bir şarkı. Benim yaşımda olan her kes bunu hatırlar.
Adalet konusu hassas. Gerçeklerle başlayalım. Adalet terazisini tutan gözleri bağlı kadın heykelini hatırlayalım ve kendimizi onun yerine koyalım.
Adalet Terazisi Hassas
Bir kadın şarkıcının yanında bir erkek şarkıcının ilgi odağı olma şansı nedir sizce? Ayrı ayrı solo şarkı söylediklerini var sayalım. Yüzdeyle ifade etsek nasıl bir sonuç çıkar? Gerçekçi olalım. Gerçek sonuçları zaten youtube kanallarında görüyoruz.
Şimdi ikisinin kazandıklarını bir torbaya koyuyoruz ve diyoruz ki, eşit davranacağız. Kazancı ikiye bölüp paylaştıracağız. Sizce adalet gerçekleşiyor mu?
Bir aile düşünün. Baba, çocuğunun geleceği için anne ile konuşmak istiyor? Anne çalışan kadın. Evlenirlerken, kadın, ben özgürlüğümden vazgeçmem dedi. Erkek, kadını seviyor, eh, tamam dedi. Evlendiler. Çocuk, bir süre anneannenin, bir süre babaannenin yanında, daha sonra kreşlerde büyüdü. Baba, çocuğunun bütün kabiliyetlerini, yeteneklerini, davranış biçimini, huyunu bilen bir anne ile konuşmak istiyor. Sizce, baba konuşmak için böyle bir anne bulabilir mi? Adil olalım.
Yoksa Hz. Peygamberin “kızım babana güvenerek yoldan çıkma, orada ben bile seni kurtaramam” dediği yer adalet terazisi değil mi?
Niçin Adalet Tek Değil
Kendimizi tanımak adına yola çıktığımızı varsayalım. Kendi kendimize metafizik dünyayı doğru olarak tanımlama şansımız nedir? Niçin insanlar yüzyıllardır, tek bir metafizik anlayışında birleşemediler? Bir tek doğru olmadığı için mi? Yoksa doğruyu tanımlarken, doğru tanımlayamadıkları için mi? Oysa fikir ileri sürenlerin akıllarını kullandıklarından eminiz. Aklın yolu birdir atasözü bir yalan mı?
Şimdi yazının başındaki girişe dönelim. Ne demek istiyor şair? Dünya adaleti bir yalan mı? Öyleyse hangi adalet gerçek?
Sadi Şirazi gibi onlarca sosyo-filozoflar, kadim dönemlerden beri eserlerinde adalet üzerine vurgu yaptılar. Devletlerin, idarecilerin adil olmaları gerektiğini vurguladılar. Bugün bile “Adalet mülkün temeli” değil mi? O halde adil bir dünya olmalı, olabilmeli. Olması için her kes çabalamalı.
Adalet Düşüncesi Bireyle Başlar
Adalet kişinin kendisiyle hesaplaşması ile başlar. Adil bir dünya için, kişinin, kendisiyle hesaplaşmasını tamamlaması ve adil bir yaşamı benimsemesi lazım. Kendini bilmesi lazım. Yoksa adalet olmaz. Küresel güçler adaleti istemiyorsa, adaleti kendi çıkarlarına göre düzenliyorlarsa, mutlak olmasa da adaleti sağlayamazsınız. Böyle bir dünyada bir gün gelir sadece Edip Akbayram’ı dinleyen değil, şarkıyı söyleyen kişi olabilirsiniz.
Adil düşünce sahibi değilseniz, adaleti tanımıyorsunuz demektir. Onu tanımaya çalışmalı. Bireysel düşünceler geliştirmeli, alıştırmalar yapmalı. Birey, adalet karşısında susmalı, adalete karşı gelmemeli. Birey, hakkımı savunuyorum diyerek başkasının hakkına tecavüz etmemeli.
Müzik ve Adalete Giden Yol
Müzik insanı üç şeye götürür, 1-Sakinleşmeye/Eğlenmeye, 2-Kaosa, 3-Kendinizi bulmaya. Müzikle yola çıkarken hedefe hangisini koyarsanız oraya ulaşırsınız. Belki de yoldaş olursunuz. Ama, kendinizi bulmadan adaleti sağlayamazsınız. Müzikle sunulan kaotik düşünceler ve hayatî kabuller, bireyi, bireysel adaletsizliğe götürür. Onun için Aristo, Platon gençleri kötü sözlü müziklerden uzak tutmalı diyor. Türk gençliğinin geleceğini müzikle desteklemek, onları şiddetten uzak, adil düşünceyi öğretmek lazım.
İşte size bir şarkının hatırlattıkları.