İzlenme oranı yüksek televizyon kanallarımızdan birisinde, her zaman takip etmeye çalıştığım bir programda, ard arda iki hafta yayınlanan Adana Dr. Ekrem Tok Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi ile ilgili haber, ülkemizdeki sağlık hizmetleri anlayışı açısından tam bir rezaletti. 21. yüzyılı yaşayan ülkemizdeki bu görüntüler, seyredenleri insanlık adına utandıran, psikiyatri uzmanı Sayın Prof.Dr.Arif Verimli’nin belirttiği gibi “Nazi toplama kamplarını” hatırlatan görüntülerdi.
Tamamen kendilerine bırakıldığı izlenimi veren hastane ortamında, kendisini aslan terbiyecisi zanneden, aslında kendini bilmez sözde hastabakıcılar, lugatlarındaki küfürlerle yetinmeyip, fiziksel şiddet uygulamalarından da unutulmayacak örnekler vermektedirler. Yetmiş yaşını çoktan geçmiş bir büyüğe “oğlum” diye hitap edebilen, ibadet eden bir hastayı tekmeleyebilen bu sözde hastabakıcılar, toplumsal ahlak anlayışımıza ait değerleri de hiçe saymaktadırlar. Mevcut ruhsal rahatsızlıklarına yönelik tıbbi yardım almak için, herkesin gözü önündeki bir uzmanlık hastanesine yakınlarınca yatırılarak, dar anlamda hastane yönetimine ve geniş anlamda Sağlık Bakanlığı’na yani Devlet’e teslim edilmiş, üst düzeyde özene muhtaç hastaların, çırılçıplak soyularak toplu halde üzerlerine hortumla su sıkılarak yıkanmaları tam bir vahşettir. Hastaneden verilen görüntülerde, uyuşturucu maddenin pençesinden kurtulmak için tıbbi yardım almak gayesiyle hastaneye yatmış hastalara sözde hastabakıcılar tarafından uyuşturucu madde temin edildiği mevcuttur. Programın yayınlanmasından sonraki süreçte, ilk planda hastane başhekimi görevden alınmış, Sağlık Bakanlığı tarafından soruşturma başlatılarak bir ekip görevlendirilmiş, adli soruşturma aşamasında ise sözde hastabakıcı iki kişi tutuklanmıştır.
Olayın açığa çıkmasından sonra basına yansıyan bilgilere göre adı geçen sağlık kurumunda benzeri olayların daha önce de yaşandığı ve hatta bir komite tarafından hazırlanmış inceleme raporuna da konu olduğu anlaşılmıştır. İnsan haklarının sağlık alanındaki yansıması olarak tanımlanan hasta hakları kavramının yerlerde süründüğü görüntülerde üzerinde durulması gereken konu, 500 yataklı bir uzmanlık hastanesinde yaşanan bu olaylara hangi yanlış uygulamaların neden olduğudur.
Temel yanlış, sağlık hizmetlerinin sadece hekimle verileceği anlayışıdır. Adana’da yaşananlar, bir yerleşim yerine hekim gönderildiğinde o yerin, önce tıp fakültelerinin sayısını sonuçta da hekim sayımızı artırarak ülkemizin sağlık sorunlarını çözeceğini zanneden yanlış zihniyetin sonucudur. Bilinmelidir ki sağlık hizmetleri bir ekip işidir. Bu ekipte sadece hekim yoktur. Hemşire, ebe, sağlık memuru, hastabakıcı, ambulans şoförü, kurum güvenlik mensupları hepsi bu ekibin içerisindedir. Mesleklerinin gereğine göre eğitim alması gereken bu kişilerin oluşturduğu hizmet zinciri, ancak ve ancak zincirdeki en zayıf halkayı oluşturan meslek adamı kadar güçlüdür. İşte Adana’da bu zincir, ne gibi niteliklere göre hizmete alındığı belli olmayan, ama ilaç tedavisi de dahil bir çok iş yüklenen sözde hastabakıcılar halkasından kırılmıştır.
Yapılan yanlışlardan bir diğeri ise, uzmanlık hastanesine uzman olmayan bir hekimin başhekim yapılmasıdır. Adı geçen hastanede ya da Adana’da bu işi yapacak bir psikiyatri uzmanı hekimin bulunup bulunmadığı, eğer bulunuyor ise neden başhekimlik görevine getirilmediği kamuoyu tarafından oldukça merak edilmektedir.
Sağlık Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında 181 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de, Sağlık Bakanlığı’nın görevleri sayılırken “Bakanlık, merkez, taşra teşkilatı ile bağlı kuruluşlarının faaliyetlerini, işlemlerini ve hesaplarını denetmekle görevli ve yetkilidir” hükmü yer alır. Görünen o ki, ne hastane idaresi, ne İl Sağlık Müdürlüğü ne de Bakanlık, yasalarca kendilerine verilmiş denetleme görevini yerine getirememiştir. Denetim her konuda olduğu gibi sağlık konusunda da verilen hizmetin kalitesini artırır, olası istenmeyen durumların önlenmesini sağlar, kişilerin ve kurumların zarara uğramasını ve en önemlisi de yıpratılmasını önler. Maalesef ihmal ve özensizlik nedeni ile denetimin tüm bu olumlu yararları, Adana’da elden kaçırılarak neticede bu görüntülere neden olunmuştur.
Adana’daki bu görüntülerin sadece, kendini aslan terbiyecisi zanneden sözde hastabakıcı iki kişinden kaynaklandığını söylemek bizleri daha başka yanlışlara götürecektir. Bu nedenle, bu görüntülere neden olan yanlışların, aysbergin su altındaki bölümünü oluşturduğuna dikkat çekilerek, ülkemiz gerçeklerine uygun sağlık politikalarının oluşturulmasına gereken önem verilmelidir.