Adli tıp uzmanı arkadaşlarla olgu tartışırken, şöyle bir olayın tartışmasını da yaptık: Adli muayene için getirilen kişilerden biri, polis tarafından kendisine kötü muamele yapıldığını, ellerinin önden kelepçelenmesi mümkün iken kollarının arkaya doğru kıvrıldığını, omuzunda aşırı ağrı olduğunu iddia etmiş. Adli tıp uzmanı, omuz muayenesinde ağrı dışında travmatik lezyon görmemiş. Rotatör cuf kaslarında ödem ya da zedelenme açısından manyetik rezonans (MR) tetkiki istemiş. Ancak radyoloji uzmanları, çok yoğun oldukları için bu tetkiki yapamayacaklarını, iki üç ay sonrasına randevu verilebileceğini söylemişler. Adli tıp uzmanı konunun acil olduğunu, olayı takiben en kısa sürede tetkik yapılırsa anlamlı olacağını iddia ederken, radyoloji uzmanı/uzmanları konunun onlara göre aciliyeti olmadığını iddia etmişler. İnsan hakları ihlalleri kapsamındaki böyle bir olayı bilimsel yaklaşımla ve tıbbi delillerle destekleyerek aydınlatmak isteyen adli tıp uzmanı meslektaş/meslektaşlarımı kutluyorum. Diğer yandan, elbette adli amaçla yapılacak olan radyolojik incelemelerin de acili vardır. Keza akut durumda saptanabilecek ödem ve kas zedelenmesi gibi durumlar bir süre sonra kaybolabilir. Sık talep edilmeyen bir tetkik de olsa, konuyu radyoloji uzmanları ile biraraya gelip bilimsel olarak tartışmakta fayda var diye düşünüyorum.
İkinci olarak, hekimlerin verdiği adli raporlarla ilgili sorumluluklarının olduğunu, zaman zaman bu yüzden sıkıntıya düşebileceklerini vurgulamak istiyorum. Yine yaşanmış bir olay var. Acil serviste muayene edilen ve iki arada bir derede yazılan bir adli raporda, olgunun tetkik sonuçları çıkmadan yaşamsal tehlikesinin olduğu kaydedilmiş. Şüpheliyi gözaltına almışlar. Daha sonra kesin rapor aşamasında, yaşamsal tehlikesinin olmadığı kaydedilmiş. Bunun üzerine şüphelinin avukatı ilk raporu düzenleyen hekimler aleyhine, “Sizin yüzünüzden müvekkilim boş yere göz altında kaldı” diye tazminat davası açmış.
Kıssadan hisseler;
1- “Ne olur ne olmaz, kendimizi garantiye alalım” diye bol keseden “yaşamsal tehlikesi bulunduğu”, “şimdilik yaşamsal tehlikesi bulunduğu”, “halen yaşamsal tehlikesi bulunduğu”, “yaşamsal tehlikesi olabilir” gibi tanımlardan uzak durulmalıdır.
2- Yargı mensupları ve onların talimatıyla iş yapan kolluk görevlileri ille de “Sonuç ver” diye hekimleri sıkıştırmamalıdır.
3- Acil servislerde çalışan hekimlerin tek işi adli olgular değildir. Onlar, gece-gündüz, pek çok acil sağlık problemi olan hastayla uğraşmaktadır. Bir tarafta kalp krizi geçiren bir hasta varken, diğer tarafta ideal adli rapor yazmalarının beklenmesi pek gerçekçi değildir. Acil sağlık hizmetleri ile adli hizmetleri ayırmanın bir yolu mutlaka bulunmalıdır.
Kimi kez tecavüz ya da kişinin rızasıyla gerçekleştirilen cinsel eylem sonucu gebelik durumuyla karşılaşabiliyoruz. Cinsel suç muayenelerinde gebelik testinin mutlaka yapılması gerekir. Sonuca göre de mağdura danışmanlık/yönlendirme gerekir. Aksi halde, cinsel suça maruz kalanlarda yasanın öngördüğü 20 haftalık süre adli süreç içerisinde geçebiliyor. Sıkıntılı durumlarla karşılaşılıyor. Tersi de olabiliyor. Mağdur bebeği doğurmak isteyebiliyor. O zaman da, “tecavüz” esnasında öngörülmeyen bu durum için “Kaldır bu piçi ortadan” şeklinde kadın üzerine sosyal baskı oluyor. Kanımca, “kadınların kendi bedeni üzerinde karar verme hakkı” ile “yapılan bir eylemin sonuçlarına katlanma” kavramı içselleştirilmek zorunda. Kimi kez flört ilişkisi içinde gebelik ortaya çıkmasını takiben yaşanan dinamikler sonucu konu yargıya ve adli tıp uzmanlarının karşısına çıkabiliyor. Burada, flört ilişkisi içinde cinsellik yaşanmalı mı, yaşanmamalı mı; sağlıklı cinsellik yaşı; evlilik yaşı gibi kavramlara girmiyorum. İstenmedik bir şekilde ortaya çıkan fiili durum karşısında ilişkinin kadın tarafı, erkeği evliliğe zorlamak istiyor. Aslında evliliğe hazır olup olmadığını, o arkadaşı ile evliliği yürütüp yürütemeyeceğini sorgulamıyor/sorgulayamıyor. Keza bu irade sadece kendisinin olmuyor. Aile ve çevresinin sosyal baskısını da unutmamak gerekiyor. Ya da kadın, karşısındaki kişiyi evlilik ilişkisine zorlamak istemiyor, ama ortaya çıkan fiili durumda çözüm yolları ya da baş etme konusunda onu yanında görmek istiyor. Erkek, evliliğe yanaşmadığında ya da ortadan kaybolup umursamaz bir tutum takındığında konu cinsel suç olarak adli mercilere, dolayısıyla biz adli tıp uzmanlarının karşısına gelebiliyor. Ya da erkek istemese de, kadın bebeği doğurmak isteyebiliyor.
Kıssadan hisse: Yapılan her bir davranışın sonuçları ya da bir bedeli vardır. Herkes bu sonuçlara katlanmaya hazır olmalıdır. Bu cümle sadece kadınlara işlememelidir. Üreme sağlığı, sağlıklı cinsellik, kişi dokunulmazlığı, dokunulmazlık kavramının ihlal edilmesi halinde bunun sonuçları ortaöğretim müfredatına konulmalıdır. Bu öneri asla gençlerin cinselliğe özendirildiği şeklinde algılanmamalıdır. Üreme sağlığı ve cinsel sağlıkla ilgili yapılan çalışmalar, profesyoneller tarafından doğru ve sağlıklı bilgilerle donatılan gençlerin diğerlerine nazaran daha az riskli davranışlara yöneldiklerini göstermiştir. Bunlar temel adli tıp konuları olmasa bile pek çok sosyal konuda olduğu gibi adli tıp bilimcilerinin de kafa yorması gereken konulardır.