Geçtiğimiz ay içerisinde Ankara’da çalışmakta olan adli tıp uzmanı bir meslektaşımızın, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) nedeniyle yoğun bakım şartlarında tedavi gördüğü medyaya da yansıdı. Meslektaşımıza KKKA virüsünün 15 Mayıs’ta otopsi yaptığı ve kan örneğinde KKKA virüsü saptanan bir olgudan bulaştığı anlaşıldı. Keza bu olgunun otopsisinde meslektaşımızın elinin kesilmiş olması bu durumu destekleyen en önemli veri idi. Bu durum, adli tıp alanında çalışan kişilerin ne kadar ciddi bir mesleki risk altında olduğuna bir örnektir. Değerli meslektaşımıza buradan geçmiş olsun derken, 1994 yılında Adana’da gerçekleştirilen 1. Adli Bilimler Sempozyumuna benim dışımda üç meslektaşımın da katkısıyla da sunduğumuz bildiriden* de yararlanarak konu ile ilgili bazı değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.
Çalışma yaşamı ve insan sağlığı arasındaki ilişkiler yüzyıllardan beri bilinmektedir. Endüstriyel iş kollarında olduğu gibi eğitim ve sağlık gibi hizmet üretiminde bulunan iş kollarında da, çalışma yaşamından kaynaklanan sağlık sorunları ve sosyal sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Sağlık alanında çalışanların çalışma ortamı, her türlü bulaşıcı mikropların, çeşitli kimyasal zararların, iyonlayıcı ışınların, tıbbi cihazlar ve elektrik gibi fiziksel etmenlerin mevcut olduğu, meslek hastalıkları ve iş kazası riskinin yüksek olduğu ortamlardır. Adli tıp çalışanlarının sunduğu hizmet de, sağlık hizmeti üretenlerin maruz kaldığı meslek risklerine, hatta daha fazlasına maruz kalmayı gerektirmektedir. Adli tıp çalışanlarının karşı karşıya kaldığı mesleki risklerden belli başlılarını sayarsak;
– Ölü muayenesi ve olay yeri incelemesine gitmek demek, iş yerinden uzaklaşmak, trafiğe çıkmak, kır bayır demeden ölümlü olay neredeyse oraya gitmek demek, bu da trafik kazası riskiyle burun buruna olmak demek. Keza yıllar önce bir adli tıp uzman adayı meslektaşımız, hafta sonu Adliye binası içinde tutacağı nöbete giderken geçirdiği trafik kazası sonucu kurtarılamayarak vefat etmişti.
– Adli incelemeler için alınan örneklerin fiksasyonu için yaygın olarak kullanılan formaldehit vb. maddeler insan sağlığına zararlıdır.
– Narkotik incelemelerle ilgili birimde çalışan kişiler, mesleki olarak bu narkotik maddelere maruz kalırlar.
– Fethi kabir olarak adlandırılan mezar açma olaylarında pek çok patojen mikroorganizma ve zehirli gazlarla karşı karşıya kalınır.
– Enfeksiyon ajanları arasında, hepatit, AIDS ve tüberküloz etkenleri en fazla karşılaşılması beklenen mesleki risklerdir. Benim Adli Tıp Kurumunda çalıştığım 1990’lı yıllarda, morg biriminde çalışan 5 arkadaşımız tüberküloza yakalanmış ve tedavi görmüşlerdi. En önemli biyolojik meslek riski olan bu hastalıkların dışında, tifo, brusella, grip, enterit vb. gerek solunum gerek kan ve gerekse oral yoldan bulaşma riski olan bulaşıcı hastalıklarla karşılaşma riski vardır. KKKA de bunlardan biri olup, geçtiğimiz ay bir meslektaşımız bu hastalık nedeniyle yoğun tedavi görmek zorunda kalmıştır.
– Özellikle morg biriminde çalışanlarda, cesetlerin kaldırılması, taşınması gibi ağır kaldırmaya bağlı sorunların yanı sıra, otopsi esnasında uzun süre aynı pozisyonda ve ayakta çalışmaya bağlı bel ağrısı, ayak rahatsızlıkları ve varis gibi sorunlarla karşılaşılabilir. Bu durum adli incelemelerin yapıldığı laboratuvarlar için de geçerlidir.
– Adli tıp alanında çalışanlar genellikle mutsuz insanlarla karşılaşmaktadır. Keza mutluluk verici hiçbir olay adli tıbba yansımaz. Ölü yakınlarının ağlamaları, feryatları, bir an önce cesedi alıp götürmek istemeleri, medyanın sansasyonel haber yakalamak için fırsat kollaması, yapılan işin ağır sorumluluk gerektirmesi çalışanların ruh sağlığını etkileyecek sosyal risk faktörleridir.
– Yaşayan kişilere yönelik adli tıp hizmetleri esnasında şiddete uğrama riski de küçümsenmeyecek bir meslek riskidir.
Tüm bunlar hangi performans kriterleri ile karşılanabilir? Yapılan işin maddi değerini hakim hangi kritere göre takdir edebilir ki? Bu soruların yanıtlarını okuyuculara bırakmak istiyorum.
Bu riskleri en aza indirecek, çalışanların sağlığını önceleyen, enfeksiyona yönelik koruyucu önlem ve donanımı sağlayan hizmet akışının sağlanması zor olmakla birlikte mümkündür. Örneğin; otopside çift eldiven kullanmak bile kesilmelere karşı yeterli olmayabilmektedir. Son yaşanan olaydan sonra adli tıp uzmanı bir hocamız, otopside kullanılması gereken eldivenlerle ilgili bir paylaşımda bulundu. Özellikle entegre et tesislerinde kullanılmak üzere üretilmiş olup en keskin aletlerle bile kesilmeyen eldivenler varmış. Örüldüğü ipliğe ilave edilen çok ince metal tel ile örülen ve el hareketlerini engellemeyen bu eldivenler, bez ve lastik eldivenler gibi kesilmiyormuş. Kullanım şartlarına bağlı olarak zamanla kullanılan kesici aletlerin körleşmesine neden olabilen, örme oldukları için iğne veya kemik kıymığı batmasını engelleyemeyen bu eldivenlerin fiyatı 10 avro civarındaymış. Maliyet-yarar analizi açısından bakarsak, bir KKKA nedeniyle yapılan tedavi gideri, sanırım pek çok adli tıp çalışanının uygun kişisel koruyucu alet ve malzemeleri kullanmalarına yeterdi. Yapılan işin niteliğine uygun ve etkili koruma sağlayan eldiven, gözlük ve maske gibi kişisel koruyucu malzemelerin kullanımı, aslında iş güvenliğindeki son halkadır. Bununla birlikte küçümsenmemelidir. Aslolan, tüm iş akışının çalışan güvenliği de göz önüne alınarak yapılandırılmasıdır. Bu konuda gerekli olan en önemli şey, iş güvenliği yaklaşımını önceleyen bakış açısını içselleştirmektir.
Mesleki risklere karşı yasal durum ve iş güvenliği mevzuatına bir sonraki yazıda değinmek üzere sağlıklı günler dilerim.
* Günay Y, Katkıcı U, Şam B, Aydın B. Adli Tıpta Çalışma Ortamından Kaynaklanan Mesleki Riskler ve Çözüm Önerileri. 1. Adli Bilimler Kongresi, 12-15 Nisan 1994, Adana. Kongre Kitabı: 314-317.