Adolesan dönemde gerçekleşen gebeliklerin yarısı doğumla sonlanırken, yarısına yakın bir kısmı da kürtajla sonlanır. Daha az kısmı ise düşüktür. Çocukluk döneminden ergenliğe geçiş dönemini kapsayan adolesan dönem, sadece fiziksel değil, psikolojik ve bilişsel anlamda da geçiş sürecidir. Adolesan anne adayları, eğer anneliğe hazır değilse, bu süreci durdurmak ister. Ancak bu durumda ebeveyn onamına ihtiyaç duyulmaktadır.
Aslına bakılırsa, fiili bakımından küçük veya vesayet altında ise, gebe kadının kürtaj için verdiği rıza gerekli olup, aynı zamanda yeterli de sayılmalıdır. Zira, temyiz kudretine sahip bir gebe kadının küçük veya vesayet altında olması, onun şahsına sıkı sıkıya bağlı olan kürtaja rıza gösterme veya rıza göstermeme hakkını kullanmasına engel olmaz, olmamalıdır. Bugün, maalesef, adolesan anne adayları, ebeveyn onamına veya evlilik öncesi baba onamına ihtiyaç duymaktadır. Buna ek olarak, Sulh Hakiminin de onayı aranmaktadır. Eğer, adolesan evli ise, eş rızası da bu süreçte zorunlu kılınmıştır.
Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Konvansiyonu İzleme Komitesi’nin, Türkiye’nin yedinci periyodik raporuna verdiği Haziran 2016 tarihli nihai yorum raporunda da değinilerek eş rızası alınmasının ayrımcılık yasağına aykırı olduğu ve bu düzenlemenin kaldırılması gerektiği belirtilmiştir.
Sadece Türkiye değil, hala dünyanın birçok ülkesinde uygulanan ve uygulatılan bu dayatma, kişinin hak ve özgürlüklerine yapılan en sert müdahaledir.
Durum o kadar vahimdir ki; 18 yaşın altında olan kadınlar evli olsalar bile, ailenin izin vermiyor olması durumunda kürtajın yasak olduğunu belirtmek gerekiyor. Eğer, anne adayı 15 yaş altında ise, bu durumda mahkeme iznine gerek duyuluyor. Hala bazı ülkelerde kürtajın tamamen yasaklanmış olması veya hukuk devletlerinde kişisel hakların, yasaklara veya kurallara dayatılması, birilerinin iznine veya görüşüne ihtiyaç duyulması, özgürlük duygusundan ve kişinin haklarından çok ama çok uzaktır.
Ülkemizde, kürtajda giz durumu bu durumda da geçerliliğini kaybetmektedir. Kanuna göre, 18 yaş altı kürtaj işlemi yapılması için, kadının ailesinden onay alınması zorunluluğu vardır ve bu çok haksız bir durumdur. Bu pencereden bakılırsa, kürtajın yasal boyutu kapsamında yer alan kurallara göre, reşit olmayan hiçbir kişi kendi isteği ile kürtaj yaptıramaz. Kürtajın yasal boyutu çerçevesindeki yasa ve tüzüklere göre hareket etme zorunluğu olan kadın doğum uzmanları, anne ve babanın onayı olmadan hastaya hiçbir müdahalede bulunamazlar. Bu nedenle de 18 yaş altı gizli kürtaj gibi bir durum söz konusu olamaz. Kürtaj gizliği için kadının 18 yaşını geçmiş olması gerekir. Aynı zamanda evli kadınların da kürtaj yaptırması için de eş onayına ihtiyaç duyulmaktadır.
Böylece, her durumda kadının kendi başına karar verme özgürlüğü, kendi bedenine olan hakimiyeti, anne olup olmama konusundaki hür ve özgür iradesi söz konusu olamamaktadır. Bu o kadar acı bir durumdur ki, kadın eğer tecavüze uğramışsa, o tecavüz eyleminden kaynaklı hamile kalmışsa bile, bunu beyan etse bile, ispatlamadan kürtaj işlemini yine de yaptıramıyor. Bunu ispatlasa bile, kaybedilen zaman, anne adayının gebelik haftası sınırını aşacağı için, yine kişi kendi hak ve özgürlüklerinden mahrum kalarak mağdur oluyor. Eş onayı, hukuk onayı, baba onayı peki ya kişinin kendi onayı?
Desenize, benim bedenimde benden başka herkesin söz hakkı var. Kendi sınırlarımı kendim belirlemiyorum, daha doğrusu belirleyemiyorum. Nerede başlayacağımı ve nerede duracağımı benden başka herkes söyleyebiliyor. Peki bu durumda benim bedenim, ebeveyn, eş veya baba onamına tabi ise, benim kararımın ve ne istediğimin yada istemediğimin bu durumda pek de bir önemi yok.
Çok acı değil mi? Hangi şartlar altında kiminle cinsel ilişki yaşadığınız, sonuçlarının ne olacağı ve bu sonuçların getireceklerine, kendi başınıza karar veremiyorsunuz. İlişkiye tek başınıza giriyorsunuz, sonucuna hep beraber karar veriyorsunuz. Bu ironi değil midir?
Sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde bu çerçeve kaldırılmalıdır. Cinsel ilişki ve sonuçları, kişinin kendisini alakadar etmelidir. Bunun kamu veya kanun konusu olması oldukça utanç vericidir. Umarız ki, bir gün herkes dilediği ve hak ettiği özgürlüğe erişsin! Kendi ile ilgili alacağı kararları kimsenin onamına ihtiyaç duymadan yapabilsin. Yeni düzenlemelerden beklentimiz bu yönde olsa da daha fazla kısıtlama geldiği bir gerçek. Kürtajın ve kürtaj hakkının yasal olduğu durumlarda bile, hala, devlet hastanelerinden geri çevrildiğini de göz önüne alırsak, bu durumun tüyler ürperttiğini ifade etmek gerekir.