Sağlık hizmeti veren kamu kurumlarının karşılıklı ortak kullanıma açılması; bu kurumlar arasında iş birliği yapılması; kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması amacıyla yatırımların birlikte planlanması; bina ve fiziksel alanlar, ekipman ve teknik donanım ile insan kaynaklarının uygun bir planlama ile karşılıklı paylaşılması kamu yönetimi bakımından son derece gerekli ve bugüne kadar uygulanması çok geç kalınmış bir argümandır.
Bugüne kadar bu yapılamadığı için yıllardır binasıyla, ekipman ve donanımıyla ve kadrosuyla tam teşekküllü üniversite hastanelerinin olduğu Anadolu’daki birçok orta ölçek nüfuslu kentte, yakın zamanda uygun bir bina ve doğru dürüst bir eğitimci kadrosu olmamasına rağmen Sağlık Bakanlığına bağlı birçok eğitim ve araştırma hastanesi açılmış ve büyük bütçeli yatırımlar yapılmıştır. Çoğunlukla hizmet hastanesi olarak kurulmuş olan bu binalar, bir eğitim hastanesi için fiziksel olarak çok yetersizdir. Aynı kentteki üniversite hastanelerinde ciddi asistan eksikliği çekilip, bazı birimler asistan eksikliğinden kapanırken, bu eğitim hastanelerine asistan verilmiştir. Ne yazık ki, bazı kliniklerde başlarında bir tane bile eğitimci kalmadığı için alınan asistanlar ortada kalmıştır. Bazı kliniklerde 5-10 asistan tek bir eğitimcinin yanında (örneğin; iç hastalıkları asistanları, sadece bir endokrinoloji doçentinin yanında) uzman olmaktadırlar. “Gastroenteroloji, nefrololoji, onkoloji, romatoloji, immünoloji, hematoloji konsepti olmadan yetişen uzmanların mesleki yeterliliği ne olacaktır ve bu durum hasta güvenliğini nasıl etkileyecektir?” diye düşünülmemiştir. Üniversite hastaneleri varken, bu eğitim hastanelerine ne gerek vardı? Buralara yapılacak yatırımlar, mevcut üniversite hastanelerinin gelişmesi ve modernizasyonu için harcansa daha iyi olmaz mıydı?
Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastaneleri arasında iş birliği ve ortak kullanımın nasıl olacağıyla ilgili yönetmelik Sağlık Bakanlığınca 18 Şubat 2011 tarihli Resmi Gazete’de “Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Tesisleri ve Üniversitelere Ait İlgili Birimlerin Birlikte Kullanımı ve İşbirliği Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” başlığıyla yayımlandı. Yönetmeliğin yayımlanmasıyla, doğal olarak yukarıda sözünü ettiğim sorunların çözümüne dönük bir hukuki altyapının tanımlanmış olması beklenir. Ancak, maalesef durum böyle değildir.
Öncelikle bu iş birliği ve ortaklaşa kullanımın yasal bir zemine kavuşturulması gerekirdi. Yönetmelikle bu süreç yönetilemez. Misyonu ve vizyonu farklı kurumlar içerisinde, farklı kaynaklarla, farklı amaçlarla oluşturulmuş birimlerin ve bunlarla ilişkili bütçelerin yönetmelikle birleştirilmesi ve bir elden yönetilmesi bana hukuken pek uygun gelmiyor. Çünkü, yıllardır farklı amaçlar ve planlamalar doğrultusunda, özel bütçe, bağışlar ve döner sermaye kaynaklarıyla gelişmiş devasa kurumların bütçesinin bir yönetmelikle başka bir kuruma zorla devredilmesi makul değil. Kanımca, bu yönetmeliğin yasal dayanağı yoktur ve yargıya intikal etmesi halinde iptal edilme olasılığı yüksektir.
İkincisi: bu yönetmeliğin uygulanmasında karşılıklı taraflardan biri olan üniversite hastanelerinin görüşleri dikkate alınmamış ve hatta çoğunun görüşleri bile sorulmamıştır. Sağlık Bakanlığı kendisi açısından avantajlı bir iş birliği yöntemini tek başına belirleyip yayınlamıştır. Oysa yönetmeliğin konusu üniversite hastaneleri ve Sağlık Bakanlığı hastanelerinin ortak kullanımı olduğuna göre, tüm taraflar, yani üniversite hastanelerinin hepsinin temsilcileri bu yönetmeliği Sağlık Bakanlığıyla beraber hazırlamalıydılar.
Üçüncüsü: iş birliği ve ortaklaşa kullanım gönüllülük esasına bağlı olarak ve karşılıklı mutabakatla olması gerekirken, “ADNKS sonuçlarına göre toplam il nüfusu 850 bine kadar olan illerde eğitim ve araştırma hizmetleri, Bakanlık eğitim ve araştırma hastanesi veya üniversite sağlık uygulama ve araştırma merkezlerinden yalnızca birisi tarafından verilebilir. Bu illerde Bakanlık ve üniversite tıp lisans eğitimi ve/veya tıpta uzmanlık eğitimi için ortak kullanım ve işbirliğine gider. Bu bent kapsamındaki illerde bulunan üniversitelerin yeni sağlık uygulama ve araştırma merkezi yatırım talepleri, Bakanlığın uygun görüşü ile Devlet Plânlama Teşkilatı tarafından birlikte kullanım çerçevesinde değerlendirilir ve uygulama buna göre yapılır.” denilerek kurumlar buna zorlanmakta ve iş birliğine gitmeye yanaşmayacak olan üniversite hastanelerine “yatırım taleplerinin uygun bulunmayabileceği” şeklinde aba altından sopa gösterilmektedir. Ayrıca neden 500 bin veya 1 milyon gibi bir sınırın değil de 850 bin gibi bir eşik değerin tercih edildiği de anlaşılamamıştır. Bu sınır hangi gerekçelerle ve ne tür hesaplamalarla belirlenmiştir? Yeni kurulacak eğitim hastaneleri ve tıp fakülteleri için makul olabilecek afiliyasyona zorlayıcı hükümlerin, yıllardır altyapı, teknik donanım ve insan gücüyle tam teşekküllü olarak hizmet veren kurumlara dayatılması anlaşılır değildir.
Yönetmeliğe göre Sağlık Bakanlığı iş birliğine gidilen üniversite hastanelerine başhekim atayacak, üniversite hastanesinin sağlık hizmetleri bu başhekimin yetkisinde yürütülecek, eğitim hizmetleri dekanın idaresinde olacak, akademik yapılanma dışında başhekim her birimden ayrı birer sağlık hizmeti sorumlusu atayacak, tıp fakültelerinde iki başlılık ve ileride çok sorunlara yol açan dual bir yapı oluşacaktır.
Ortak kullanıma giren üniversite hastanesinin bütçesi Sağlık Bakanlığına geçecek ve gelir ve giderleri, yatırım ve harcamaları tümüyle Sağlık Bakanlığının kontrolüne girecektir. Artık iş birliği yapan iki kurum değil; bütçesi, alım-satımları ve yatırımlarıyla Sağlık Bakanlığının kontrolüne devredilmiş bir kurum söz konusu olacaktır.
Birlikte kullanım adı altında Sağlık Bakanlığının eğitim hastanesi de üniversite hastanesi statüsünde kabul edilecek ve geri ödeme kurumundan hak etmediği haksız bir gelir elde edecektir.
Bu tür bir iş birliğinin pek olumlu sonuçlar doğurmadığı, halen bu koşullarda hizmet veren tıp fakültelerindeki öğretim üyelerimizin “eğitim ve bilimsel araştırmalara hiç zaman ayıramayıp; performansı tamamlayabilmek için her gün poliklinikte 80-90 hasta bakmak zorunda kaldıklarını” dile getirmelerinden anlaşılmaktadır.
Kanaatimizce, söz konusu yönetmelik hemen geri çekilmeli; yeniden üniversite hastanelerinin tümünün katılımıyla öncelikle bir kanun taslağı ve ardından ona uygun bir yönetmelik hazırlanmalı; yönetmelikte fazla ayrıntıya gidilmeden temel esaslar belirlenmeli ve iş birliğine gidilen kurumlar kendi aralarında bir mutabakat sözleşmesi yapmalı ve ihtiyaçlara uygun özel koşullar bu sözleşmede yer almalıdır.