Ağaçlar!
Bizim kadim dostlarımız…
Beşikten mezara yoldaşlarımız…
Kabuğu, gövdesi, dalı; meyvesi, reçinesi yaprağı ile tüm azalarını insanoğlunun hizmetine adamış solungaçlarımız.
Üzerine dünümüzü, bugünümüzü, yarınımızı inşa ettiğimiz barınaklarımız, kürek çektiğimiz sallarımız, sandallarımız…
Kimi zaman sırtımızı güvenle yaslayıp gölgesinde dinlendiğimiz, kimi zaman dallarına çaput bağlayıp dilekler tuttuğumuz sırdaşlarımız…
Kurşun kalemlerimiz, boya kalemlerimiz, oyuncaklarımız; kara kalem resimlerimiz, bembeyaz sayfalarımız ve üzerine nakşettiğimiz türlü türlü anılarımız…
Kemençemiz, kavalımız, zurnamız, udumuz, tamburumuz, bağlamamız…
Yeşilin bin bir tonu, mis kokulu manzaralarımız…
Ne çok göreviniz var yüksünmeden yaptığınız.
Yıllık halkalarınız parmak izlerinizdir; bilgiler taşırsınız geçmiş iklimlerden, eko-sistemlerden ve hatta eski medeniyetlerden…
Her bir meyvenizin merkezinde yer alan çekirdekle soyunuzu devam ettirirsiniz hiç kimseye yük olmadan. Tomurcuklanmak istersiniz, yeşermek, coşmak. Tohumlarınızı etrafa saçmak, doğayla kucaklaşmak…
Yalnızca bir odundan, bir keresteden ibaret değilsiniz. Parke, çıta, lata kelimeleri yetmez sizi anlatmaya. Bahar gelecek mi diye düşünmeden yaptığınız büyük büyük görevleriniz var sizin.
Necip Fazıl ne de güzel söylemiş:
“Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur!” diye.
Biz insanlar gibi sosyal varlıklarsınız ayrıca. Birbirinize karşı duyduğunuz saygı ve hoşgörü gıpta verici. Bilim insanlarının taç utangaçlığı ‘crown shyness’, (okaliptüs, sıtka ladini, Japon karaçamı, karaağaç gibi bazı uzun bitki türlerinin en tepesindeki dallarının birbirine değmekten kaçınması) adını verdiği muazzam bir nezaket hali sergilersiniz komşularınıza, ahbaplarınıza.
Neden mi?
Çünkü rüzgârlı havalarda en tepedeki dallarınızın birbirine çarpıp kırılmasından endişe edersiniz.
Çünkü birbirinizin güneşine mani olup fotosentez olayını kesintiye uğratmaktan kaçınırsınız.
Çünkü kendinizi bir diğer ağaçtaki olası böcek veya hastalıktan korumak istersiniz.
Koronavirüs ile mücadelenin ipuçlarını bile verirsiniz, görmek isteyenlere.
Hem her daim birlikte hem de muhteşem bir uyum içinde yaşamanın yollarını resmedersiniz.
Öyle bilge, öyle asil, öyle vakur bir duruşla bize ne çok şey öğretirsiniz…
Daha nasıl konuşasınız, daha ne diyesiniz…
12 yorum
Çok güzel bir anlatım olmuş, izninizle facebook da paylaşıyorum.
Çok teşekkür ederim. Elbette paylaşabilirsiniz :))
Yıllardır öğrencilerime/çevreme söylemeye çalıştığım, dünyanın en sessiz ama en verimli kadim dostlarımız, bitkiler, ağaçlar, bahçelerdir. Siz onlara ne yaparsanız yapın nasıl zarar verirseniz verin, bitkiler size gülümsemeye ürün vermeye, sizi korumaya sessizce devam ederler. Ayrı bir bakış açısıyla çok güzel bir yazı olmuş, gönlünüze sağlık.
Sayın Hocam,
Çok teşekkür ederim güzel katkınız için
Sibel hocam ne güzel bir yazı olmuş! Tebrik ederim.
Çok teşekkür ederim kıymetli Eylem Hocam :))
Sayın hocam, ne çok şey anlatıyor yazınız..
Onlar yaşamın, bolluğun, bereketin, umudun, doğurganlığın, sağlığın, huzurun sembolü,…gerçek kadim dostlarımız..
Kaleminize sağlık …
Çok teşekkür ederim bu güzel katkı için Hande Hocam. Esenlikler dilerim :))
Tebrik ederim Sibel Hocam. Gayet güzel bir yazı olmuş. Selamlarımla…
Zaman ayırıp okuduğunuz için çok teşekkür ederim kıymetli Tuncer Hocam. Bizlerden de selamlar :))
Sizleri içten kutlarım. Duygularınıza ve kaleminize sağlık. Lütfen üretmeye devam ediniz. Selamlarımla
Saygıdeğer Hocam,
Teşvik edici nazik yorumunuz için çok teşekkür ederim.