Daha önce çeşitli gazete, dergi ve özellikle de Medimagazin, Nöroflozofi Köşemde yayınlanan edebi, mesleki, tıbbi, eğitim ve öğretim konularındaki düşüncelerimi ihtiva eden makalelerimden oluşan, “Rabbim Beni Doktorlardan Koru!”, Ah Bu Doktorlar!” ve “Ah Bu Hastalar!” isimli kitaplarım neşredilmişti.
Şimdi de, “Ah Bu İnsanlar!” isimli yeni bir kitabın hazırlığı içerisindeyim. Zira, bu yaşanamaz dünyada, gerçekte yaratılış gayelerinin, hayata katkı vermek için gayret etmesi gereken insanların, katkı bir yana, hayatı kirletmeleri sebebi ile, kitabıma böyle bir isim vermeyi uygun buldum.
Hekimlik ve Cerrahlık Mesleğim itibarı ile, değişik milliyet, cins, ırk, din, mezhep, meşrep ve meslek mensuplarından milyonlarca insanla karşılaştım ve onların nezdinde “insan”ı çok daha yakından tanıma fırsatı buldum.
Genel olarak değerlendirildiğinde, her ne surette olursa olsun, hekime müracaat eden insanların kendilerine mutlaka bir teşhis konulmasını ve bir hastalığa mustarip olduklarını duymak istedikleri bir gerçek. Bu, bizim ülkemizde daha fazla göze çarpsa da, çeşitli ekonomik mülahazalarla yapılan reklamlar ve yönlendirmeler, bunu tıp ve ilaç dünyasının genel bir problemi haline getirmiştir. Bütün bunlar, biraz da öz eleştiri yapacak olursak, insanları hastalıklardan korumak gibi bir gayesi ve kaygısı olmayan bazı ilaç sektörlerinin politikaları ile de hekimleri, hastalık uydurmaya yönlendirmiştir.
Bugün “önce hasta et, sonra tedavi et" derdinde olan Modern(!) Tıp, maalesef kutsal(!) metinleri-literatürleri(!) ile, bir anlamda hayatımızın her safhasına burnunu sokuyor, insanları yönlendiriyor, kurallar koyuyor, etkiliyor, hasta sınıfına sokuyor, tedavi bahanesi ile sömürüyor!
Doktoru hastaya, hastayı tıbba, tıbbı endüstriye, endüstriyi teknolojiye, teknolojiyi kapitalizme, kapitalizmi de ölüme mahkûm eden bir düşünce, “Hastalık Başlangıcı”(!) gibi bir mefhumu tıp literatürüne(!) sokmuş ve biz hekimleri de alet etmiştir. Bel fıtığı başlangıcı, Zatürre başlangıcı, Migren başlangıcı, Başlangıcı…
Bundan nemalananları burada zikretmek niyetinde değilim. Lakin bunun da, “her ilaca, bir hastalık!” felsefesi ile, bir sektör haline geldiğini de ifade etmekten geçemeyeceğim.
Bugün çok şükür(!), 30.000 i aşkın hastalığımız var!
Uyduruk hastalıktan geçilmiyor! Sisi Sendromu! Çok önemli, derhal tedavisi gerek…
Estetik Vajina, şimdi moda!
Artık her hastalığın bir ilacı olduğu gibi her ilacın da bir hastalığı var!
Bütün bu gelişme İngilizce’de "Disease Mongering" yani hastalık ticareti gibi bir isim bile aldı. Hastalık yaratıcıları sağlıklı insanların sırtından para kazanıyorlar. İster toplum fobisi olsun ya da internet bağımlığı, yüksek kolesterin seviyesi, ilerleyen depresyon, yumuşak doku romatizması veyahut da ereksiyon bozukluğu olsun, tıp birlikleri, hasta dernekleri ve ilaç firmaları sonu gelmeyen medya kampanyalarıyla kamuoyunu hızla yayılan fakat ender durumlarda tedavi edilebilen hastalıklar konusunda uyarmakla meşgul!
Kadın Hasta!
Erkek Hasta!
Herkes Hasta…
Bir hastalık kamuoyunda kabul gördükten sonra, hastalar ve sigorta kuruluşları yeni ilaç ve terapileri hiç şikayetçi olmadan ödüyor. Herkesin istediği de bu değil mi! Oh ne ala…
İlaç Pazarlaması için, ilmi araştırmalardan daha fazla para harcanıyor! Kim dur diyecek.
Hastasın Hasta…
"Tıp endüstrisi artık sadece ticari ilaç ve tıbbi malzeme değil yeni hastalıklar ve tıbbi sorunlar da tasarlayabiliyor. Akla gelen her şey ve durum için bir hastalık tanımlanmış. Ayağını titretiyorsan (huzursuz bacak) hastasın, utangaçsan (sosyal anksyete) hastasın, cinsel soğukluk çekiyorsan (erektil disfonksiyon) hastasın, gülüyorsan hastasın, ağlıyorsan hastasın, fazla hareketliysen hastasın (hiperaktivite), yangın çıkarmayı seviyorsan hastasın (piroman), kanında bir maddenin miktarı biraz azalmış veya artmışsa hastasın, genlerin bir başkasına göre biraz farklıysa veya mutasyon varsa hastasın, organların şekli veya hacmi değişmişse hastasın…
Modern tıbbın yeni hastalık listesinde yok yok."
Hastasın! Hasta…
Evet… Ah Bu İnsanlar!
Şimdi, insanların ne kadar suçu var bunda!
Hadi rubaimizle bitirelim.
SENDEDİR
— • — — /— • — — /— • — — /— • —
(Fâilâtün, Fâilâtün, Fâilâtün, Fâilün)
Yandı cânım hasretinden, çâre, derman sendedir.
Bir yaban ummana düştüm, gel yetiş cân sendedir,
Gül dilerken, hep dikenler düştü Yar’dan bahtıma,
Sende hicran, ıstırâbım, hem de ferman sendedir.