Hiç düşündünüz mü? Neden gençler önceki nesillere, bizlere göre bu kadar farklı?
Belki birçoğunuz bu sorunun cevabını zaten biliyorsunuz.
Son zamanlarda sosyal medyada gençleri sürekli olumsuz davranış ve düşünce biçimiyle eleştiren o kadar çok yazı paylaşıldı ki, yetişkin evlada sahip bir anne ve bugüne kadar farklı nesillerde öğrenci ile muhatap olan bir öğretici olarak, gençleri anlamaya çalışmanın yaşamımızı kolaylaştıracağı düşüncesiyle bu yazıyı kaleme almak istedim…
Dünyadaki her şey gibi çocuklar da değişiyor ve bizlerin zamanındaki gibi televizyonu ilkokul yıllarında, elektronik cihazları 30’lu yaşlarında değil, doğduklarında görüyorlar. Eskiden sadece anne ve babaları, belki yakın akrabalarıyla büyüyen bebekler, şimdi ana dillerinden önce yabancı bakıcılarından başka dilleri duyuyorlar.
Serap Torun’un, İstanbul Bilim Üniversitesi Fizyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Yrd. Doç. Dr. Oytun Erbaş’la yapmış olduğu bir söyleşide okumuştum. Bebek beyninde nöronlar doğumdan sonra ağaç gibi yayılır ve sinaps gelişirmiş. İlk günler her şey yeni olduğundan, bu durum patlama yapar ve hızla çoğalırmış. Bebek çok fazla uyaran ile karşı karşıya olur ancak bu yeni olan her bilginin bir kısmı bir süre sonra eskir ve işe yaramaz olurmuş. Zamanla beyin işe yaramayan kısımları silmeye başlayıp sonuçta neyle uğraşırsak, ne iş yaparsak beyin o yönde gelişme gösterir ve bir şekil alırmış. Önemli olan da beyni doğru şekilde geliştirmekmiş.
Bebeklerin etrafındaki uyaranlar, bizim zamanımıza göre çok farklı sayıda ve nitelikte. Gerçi titiz yeni nesil anneler, bebeklerini belli bir yaşa kadar “tv” ve “ipad” gibi elektronik cihazlardan uzak tutmaya çalışıyor; ancak bu direniş bir saatten sonra herhangi bir nedenle kırılıyor ve neredeyse üç yaşındaki çocukların tümü temel becerilerini ipad’deki çizgi film ve şarkılarla öğreniyorlar.
Hatta minik yavruların Covid-19 sonrasında bilgisayar karşısında geçirecekleri vakit, eskiye göre çok daha fazla olacak gibi görünüyor.
Oğlum 25 yaşında ve ilkokul yıllarından bugüne kadar gittikçe artan donanıma sahip bilgisayarlarla büyüdü ve her seferinde “level” veya “oyun” atlayıp, internet ortamında tüm dünyadan yabancı oyuncularla yaptığı sohbetler sayesinde üniversitede hazırlık sınavını da atladı. Oyunlardaki hamlelere yetişme çabasıyla yaptığı “telaşlı chat’ler” sayesinde klavyeye bakmadan on parmak yazı yazmayı da öğrendi. Akıcı İngilizce, hatta çat pat diğer birkaç dili de konuşabiliyor.
Her Allah’ın günü “oğlum kalk artık o bilgisayarın başından, dersini çalış” dediğim ve çatışma yaşadığım her güne yazık etmişim. Oğlan bizi utandırdı ve elektrik elektronik mühendisliğini sene kaybetmeden bitirip mezun da oldu. Oyunlardaki takım çalışması ile ilk işinde aldığı projeleri başarıyla yönetip iş yerinde insan ilişkilerdeki olumsuzlukları kendi başına çözümledi.
Sonuçta diyeceğim o ki, yeni nesil gençler bir şeyleri oyunla öğrenmeyi seviyorlar, ciddi çalışmalar yerine oyunları tercih ediyorlar.
Aynı anda birçok işi yapmak istiyorlar. Bizim oğlan, oyundayken bir yandan kulağında kulaklıkla avaz avaz komut verip oyun arkadaşlarıyla stratejik planlamalar yaparken, bir yandan klavyeyi dövercesine hamle yapmaya çalışıyordu. Ders çalışırken müzik dinleyen gençlerin okuduklarını nasıl anladıklarına hala hayret ediyorum.
Derste bir sonraki sınava hazırlanmak üzere dizindeki notlarını okuyan, yakalanınca da sorduğum soruya cevap veren öğrencilerimi de burada anmak istedim.
Bilgiye çeşitli kaynaklardan hızla erişmek istiyorlar ve beyinlerine bilgi yığarak değil de keşfederek öğrenmek istiyorlar.
Teknolojiyi öğrenme için kullanıyorlar.
İletişim biçimleri çevrimiçi, internet bağlantıları olmayınca deliye dönüyorlar. Gerçi genci, yaşlısı artık “wifi” olmadan bir yaşam düşünemiyor. İlk gittiğimiz mekanda hemen wifi şifresi soruyoruz.
Metin yerine görselleri, grafikleri tercih ediyorlar. Bu nedenle biz metin ezberlerdik, onlar görsellerdeki şekil ve minik açıklamalardan öğreniyorlar.
Hiyerarşik ilişkileri anlamaya çalışıyor, çoğu zaman hocalarıyla arkadaşlarıyla konuşur gibi iletişim kuruyor, ikaz edince de “sanki garip bir şey söylemişiz gibi” bir ifade takınıyorlar.
Basit veya gelişmiş arama yapmak yerine “göz at” şeklinde arama yapıyorlar. Çevrimiçi cevaplar, sıkça sorulan sorular, forumlar, videolar ve Google kendi kendilerine yardım oluşturdukları en iyi arkadaşları. Kelimenin anlamına vikipedi ve Ekşi Sözlük’ten bakmayı seviyor, bir yandan da eğleniyorlar. Yan yana iki cümleyi hatasız yazamıyorlar ki, belki de en üzücü olan kısmı da bu.
Sabırsızlıkları yemek tarzlarına da yansımış durumda. “Fast food” seviyor, her yemeği hızlıca tüketip yemeğe ayrılan vakti gereksiz buluyorlar. Biz, anne babalarımız sofradan kalk demeden kalkmayan nesil olduğumuzdan bunu da yadırgıyoruz tabii.
Gerçi şimdilerde iyi beslenme ve spor yapan gençlerin sayısı da fazla; hatta bizden daha iyi kalori hesabı yapıyorlar. Çocukluğumda hiç unutmadığım ve hala çok sevdiğim şey, yemeğin suyuna kahvaltıda zeytinin yağına ekmek banma operasyonlarımız.
Bir makaleyi baştan sona doğrusal biçimde okumak yerine, kapsül halinde rastgele okumayı tercih ediyorlar. Sabırsızca başarıya ulaşmayı hayal ederken, harcadıkları her kaloriyi hesap ediyorlar. Bizler emeğimizi senelerdir hiç hesap yapmadan sarf ettiğimiz için doğal olarak gençleri anlayamıyoruz. Aslında onlar da bizi anlamıyor ve eleştiriyorlar.
Yine de oğlumla yaptığım minik sohbetleri seviyorum. Aslında gençlerle sohbeti seviyorum.
Ne zaman ilişkiler açısından başım sıkışsa, farklı bir bakış açısı geliştirmeme yardımcı oluyorlar. Çünkü bizim gibi karmaşık değil basit düşünüyor, insanların haklarına daha çok saygı duyuyor, her hareketin haklı bir gerekçesi olduğuna inanıyorlar.
Nasihat dinlemek yerine gerçekten sohbet etmeyi tercih ediyor, siz ne söylerseniz söyleyin kendi kararlarına göre davranmayı seçiyorlar. Eskiden anne babalarımız bize ne derse sorgusuz kabul ettiğimiz için gençlerin itirazları ne yalan söyleyeyim biraz zorumuza gidiyor.
Akıllı, sorgulayan, sentez yapabilen, muhakeme yürütebilen, problem çözebilen, bilgiyi içselleştiren ve geçmiş tecrübelerden yararlanarak bilgi ve beceri transferi yapabilen nesiller yetiştirmek için bizim de kendimizi değiştirerek gençlere yakınlaşmamız lazım.
Eleştirmeden önce, onları dinlemeye ve anlamaya çalışalım. Motivasyonlarını pozitif eleştiriden aldıklarını unutmayalım.
Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimizi farklı oluşlarıyla seviyor ve onlara güveniyorum.
14 yorum
Kesinlikle doğumdan itibaren ne kadar farklı ve çok uyaran okadar çok nörün gelişimi. Oyüzden yurt dışı okullara kayıtlarda, ne yaparsın, neyle uğraşırsın, hobi faaliyetlerin varmı, ne gibi aktivitelerde bulundun diye sorarlar, hatta bu akademik notlardan önce gelir. Çünkü bilirler ki, aslında beyinde o oranda gelişmiştir. Yeniliklere ve yenilikçiliğe de o oranda açıktır. Şimdiki gençlere dijital dişhekimliğini öğretmeniz, 1-2 dakikamızı alırken, daha ileri yaş meslektaşlaraysa günlerce sürmesinin altında yatan nedende budur. Zaten pc gibi bir sürü oyun konsolu ve joystick ile büyüyen bu çocuklar eline iOS ve cad alınca alışkın oldukları ve bildikleri bir başka yeni oyunu oynar gibi oluyorlar. Elinize, emeğinize fikrinizle sağlık hocam. Çok güzel bir yazı. Hayranlıkla okudum.
Prof. Dr. Hüseyin Kurtulmuş, Prostodontist
Sevgili Hüseyin, güzel yorumun ve katkıların için çok teşekkürler.
Fundacim bravo! Bir kez daha son derece akici bir uslupla kaleme almissin dusuncelerini, oncelikle bu yuzden seni tekrar tebrik ediyorum. 26 yasinda bir erkek cocuk annesi olarak, oglunla ilgili yazdiklarini tebessumle okudum, hepsinin altina imzami atarim. Millennial olarak tabir edilen yeni nesilin bizler gibi gelenekci bir yapidan gelmedikleri kesin, ancak biz ebeveynleri de kutluyorum her ne kadar bazen garip karsilasak da onlara kendi kisiliklerini ve becerilerini istedikleri yonde gelistirme ozgurlugunu saglayabildigimiz icin… Yazmaya devam… ?
Emelcim çok teşekkürler güzel yorumun için. Ne güzel tarif etmişsin gençlerimiz için gerekli olan en önemli şeyi??Üçüncü yazım da hayat başarısı üzerine olacak. Senin hiç de yabancı olmadığın kardeşim ve kendimden bahsediyorum. Pek yakında??
Ellerine ve gozlemine saglik. Evet bizim nesil tukenecegine gore, onlarin kartlari anlamali ve adapte olmaliyiz ahir omrumuzde. Zira dunya bundan sonra farkli anlayisla donecek. Kalemine kuvvet.
Teşekkürler sevgili Kemal güzel yorumun ve katkın için. Nesil değişimi demek daha az incitiyor aslında ve dediğin gibi bizim de bu değişime ayak uydurmamız lazım 🙂
Funda Hocam, ne güzel yazmışsınız, keyifle okudum! Takipteyim …? Saygılarımla…
Nurcan hocam, çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için.
Bir solukta okudum. Her cümleye kafa sallayarak onay verdiğimi farkedip gülümsedim. Akıcı., bilgilendirici ve eğlenceli bir yazı elinize emeginize sağlık.
Sevgili Özgür, güzel yorumun için çok teşekkürler. Sen de beni gülümsettin 🙂
Camide cemaatle sohbet ettiğimde bazen gençleri övüyorum o kadar çok eleştiri var ki
Yukarda yazılan ifadelerden birkaçını kullandım örneğin daha terbiyeli bir gençlik var demiştim
İroni yaptığımı düşündüler garip bir bakış attılar ama bilgisayar ve teknoloji konusunda ileri yaşlarda birisi olarak aşmam gereken mesafeler var. Ders çalışma kültürümüz kitapla malesef. Ekrandan bilgi ogrenilmez ancak eğlence ve gereksiz izlence yeridir ekran. Bunu aşmaliyim.
Müfit bey, vakit ayırıp yorum yazdığınız için ayrıca teşekkür ederim. Kitap okumak, öğrenmenin artık tek yolu olmasa da, daha uzun seneler değerli kalacaktır. Ekrandan öğrenmenin en sıkıntılı yanı ise internet ortamındaki bilgi kirliliği. Biz eğitmenlerin görevi gençlerimize kanıt değeri olan bilgi ile olmayanı ayırt edebilme becerisini kazandırmak olmalı. Nesiller araındaki farklar aslında birbirimize tecrübe ve beceri aktarımı için çok kıymetli. Gençlerle birbirimizi anlayarak ve birbirimizden öğrenerek bir arada yaşamayı seviyorum.
Funda Ablacım kalemine sağlık, gerçekten ben de 14 yaşındaki oğlumdan sürekli bu olayları tecrübe ediyorum. Bizlerden çok farklılar, anlayamazsanız sürekli çatışmaya girersiniz. her söyledikleri ve yaptıklarının mantıklı bir açıklaması var. Bakış açıları çok farklı, aklınıza bile gelemeyecek yöntemleri var. Kısaca onları anlamalı ve onlara karşı davranışlarımızda daha dikkatli olmalıyız, zira sonunda çaresiz ve hatta komik bir duruma düşmek an meselesi…
Sevgili Övül, güzel katkıların ve yorumun için teşekkür ederim. Çok haklısın…