“İnsanları yasa ve ceza ile yönetirseniz, onlar bir daha yanlış yapmayacaklar, ancak şeref ve utanma duygularına da sahip olmayacaklardır. İnsanları erdemle ve ahlak kuralları ile yönetirseniz, o zaman onlar hem utanma duygusuna sahip olacaklar, hem de doğruyu yapmaya çalışacaklardır” söylemi ile ahlak hakkındaki düşüncesini dile getirmiş Konfüçyüs.
İyi ve doğru değer yargılarının oluşturduğu bir sistem bütünü olan ahlakın amacı iyiyi gerçekleştirmek, iyiye ve doğruya ulaşmaktır. İnsana özgü olan ve insanı diğer canlılardan ayıran bir olgu olan ahlak, davranışlarla ve duygu ile ilgili olup temeli akla ve bilgeliğe dayalıdır. Aynı zamanda vicdan, onur ve erdemle de bir bütün oluşturur. Yani ahlaklı insandan bahsederken onun vicdanlı, onurlu ve erdemli olduğuna da vurgu yapılır.
Kuşkusuz ahlak sadece bireyle sınırlı değildir, ama temel dayanağı bireydir. Ahlaklı bireylerin oluşturduğu toplumdan, iş ve meslek yaşamından, siyaset kurumundan, evlilik kurumundan ancak “ahlaklı toplum”, “iş ahlakı”, “meslek ahlakı”, “siyaset ahlakı” ve “evlilik ahlakın” dan bahsetmek mümkündür. Bu önermeden hareketle ahlak kavramının kişilerin sosyal yaşam içerisindeki ilişkilerini düzenleyen bir disiplin olduğunu söylemek mümkündür. Birde din ve ahlak konusunun birlikte ele alındığı “din ahlakından” bahsetmek gerekir. Din ahlakı tartışmasını teologlara bırakmak gerekse de sade bir vatandaş olarak bizim inancımız dinin Allah ile birey arasında bir olgu ve kişinin kendi içinde yaşaması gereken bir değer olduğu, dolayısıyla dünyevi işlere alet edilmemesi gerektiğidir. Ahlakın olmadığı yerde “ahlaksızlık” ya da “gayri ahlaki davranış” tan bahsedilir.
Felsefe tarihine bakıldığında değişik dönemlerde değişik filozoflar farklı ahlak tanımı yapmışlardır. Kimisi genel geçerliliğe sahip doğruların olmadığını, doğrular ve yanlışların insandan insana değiştiğini vurgularken; kimi ahlak ve erdem peşinde koşmanın doğru olmadığını; erdemin tüm istek ve tutkulardan vazgeçerek yaşamak olduğunu ileri sürer. Kimine göre ise haz veren şey iyi, acı veren şey ise kötüdür. İnsanın amacı en yüksek hazza ulaşmaktır. İnsan kendisine haz vermeyen şeylerden uzak durmalıdır şeklinde hedonist bir yaklaşım sergiler. Kanımca filozoflar arasında ahlaka en doğru yaklaşım Sokrates ve Eflatun tarafından getirilmiştir. Sokrates’e göre insanın temel amacı erdeme ulaşmak olmalıdır. Erdem ise ancak bilgelikle mümkündür. Eflatun’a göre ise ahlaki davranışların temel gayesi en fazla iyidir. İyilik erdem demektir. İnsanlar erdeme; bilgelik, yiğitlik, ölçülülük ve adalet ile ulaşırlar. Görüldüğü gibi her iki filozofta ahlakın bütünleyicisi olarak erdem, onur, bilgelik, ölçülülük ve adalet gibi bugünde hasretini çektiğimiz değerlere vurgu yapmaktadır.
Erdemli, onurlu, bilge, ölçülü ve adaletli bireylerin oluşturduğu toplum erdemli, onurlu, bilge, ölçülü ve adaletli bir toplum olur. Benzer durumu iş ve meslek hayatına, evlilik kurumuna, siyasete, devlete uyguladığımızda ahlaklı toplum ortaya çıkar. Böyle bir toplumda kuşkusuz kötülükte olacaktır, ancak bu hiçbir zaman toplumu çökertecek derecede gayri ahlaki bir boyuta ulaşmayacaktır. Bu nedenle toplum ve devlet çökmeden önce toplumu ahlaklı kılan “erdem, onur, bilgelik, ölçülülük ve adalet” gibi tüm “İYİ” değerlere bireyler olarak sahip çıkılmalıdır.
Elli bini aşkın yurttaşın ölümüne, yüz binden fazla insanımızın yaralanmasına, sakat kalmasına yol açan 6 Şubat 2023 deprem felaketi ne yazık ki bir dizi gayri ahlaki davranışın sonucu meydana gelmiştir. Kuşkusuz doğal afetleri engellemek doğası gereği mümkün değildir. Ancak bilimin gösterdiği yolda önlemler alarak, afet olduğunda en kısa zamanda ve en doğru şekilde müdahale ederek yerine konulması imkansız can kayıplarını en aza indirmek mümkündür. Bir aydan beri çok konuşuldu, çok yazıldı, çizildi bu konular, yapılamayanlar ve yapılması gerekenler, çıkartılması gereken dersler. Ancak bu konuşulanlar, sözde yazıda kalmamalı ve unutulmamalıdır; çünkü hafıza da bir toplumun devamı için önemli bir erdemdir. Bu büyük afetten çıkartılması gereken çok ders vardır. Merkezi ve yerel yöneticiler, bilim insanları, bizler, tek tek Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları onur, bilgelik, vicdan, erdem ve adaletin donatacağı ahlaka sahip çıkalım ki toplumumuz çökmesin, devletimiz enkazın altında kalmasın….
Kaynaklar
- Coşkun Can Aktan Ahlak ve ahlak felsefesine giriş. Hukuk ve iktisat araştırmaları dergisi Cilt 1, Sayı 1, 2009 ISSN: 2146 -0817
- Burhan.Sarioglu 5. AHLAK TEORİLERİ omu.edu.tr https://avys.omu.edu.tr
- Osman Öztürk Ahlak Olgusunun Kaynağı Nedir? koprudergisi.com https://www.koprudergisi.com 2006
6 yorum
Kaleminize sağlık.
İnsanlara ahlaki değerleri kazandıracak olan esas amil nedir? Beşeri değerlerin hakim olduğu bir vasatta bunu gerçek manada sağlayamadık , sağlayamayız. Kadim değerlerimizin yeniden güçlü bir şekilde ruhlara hakim kılınması bunu sağlayacaktır diye düşünüyorum
Teşekkür ederim okuyup yorum yaptığınız için
“Sizin en iyiniz ahlakı en iyi olanınızdır” HŞ
Ahlaksız özgürlük, inançsız ahlak kurulamaz.”-
Alexis De Tocqueville.
Yazınızın bu aşağıdaki bölümüne bir açıklık getirebilirsiniz. Burada Hangi ahlaksızlık tan bahsediyorsunuz?
*Elli bini aşkın yurttaşın ölümüne, yüz binden fazla insanımızın yaralanmasına, sakat kalmasına yol açan 6 Şubat 2023 deprem felaketi ne yazık ki bir dizi gayri ahlaki davranışın sonucu meydana gelmiştir.
Ahlak, zekanın bir yansımasıdır. Ahlak zekaya muhtaçtır. Zekası düşük olan birinden yüksek ahlaki değerler beklemek gerçekçi değildir, hatta o kişiye zulum dahi olabilir.. Ne var ki, zeki kabul ettiğimiz insanlar bile zaman zaman ahlaksızlık yapabilir; bu, işlerinde, siyasetlerinde veya ailelerine karşı olabilir. Mutlak ahlak, yaşamın doğasıyla birebir örtüşmeyen bir kavramdır. Çünkü çok nadir insan mükemmel şekilde doğar ve büyütülür. Hayatın akışında küçük ahlaki sapmaları tolere etmek zorunda kalırız çünkü her insanın içinde az da olsa ahlaksızlık yapma eğilimi vardır. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde yükseldikçe bu eğilimlerimizi kontrol altında tutabilir, ahlaki değerlerimizi güçlendirebiliriz. Ancak, insan kendini belirli konularda yetersiz ve değersiz hissettikçe ahlaksızlık eğilimi artar. Kendi aşağılık kompleksini aşabilen bireyler, ahlaklarını da iyileştirir; aksi halde bu duygu, alt benliğin olumsuz yönleriyle birleşir ve ahlaksızlık daha da güçlenir. Maslow’un alt basamaklarında kalan veya ilerleyemeyen kişiler, kaçınılmaz olarak haset ve kıskançlık biriktirir ve bu da ahlaksız davranışlara yol açar.
Peki, neden bu basamaklarda yükselemiyoruz? Çünkü zeka kapasitemiz bizi sınırlar. Ne kadar zekiyseniz, o kadar ahlaklı olabilirsiniz. Zekayı artırmak için ise insanın rahimdeki, yani pota ocağındaki haline, kor haline dönüp bakmak gerekir. Eğer bir birey, fetüs döneminde kötü muameleye maruz kalmışsa – bu mikrobik temasla enfekte olmuş, hipoksi, yaşlı varisi miyomlu rahim, oligohidramnios, kansızlık veya besin eksikliği, bozuk genetik hijyen,… olabilir – alt beyin yapıları (savaşma, kaçma, yeme, içme, cinsel dürtüler, cimrilik, biriktirme, haset, fesatlık, bencillik,… gibi) daha fazla gelişir. Bu durum, onların doğal yeteneği haline gelir ve ahlak, paylaşma, affetme, cömertlik, sevgi, empati, saygı,… gibi korteks fonksiyonları daha az gelişir. Çünkü İçerisinde oldukları survivor ortamında savaş baltalarına ihtiyacı vardır. İşte başarıya kodlanmış insan gebeliklerinde bir anda survivora verilnejte, uzamış survivor fetusta kötü muamele olarak algılanıp değişime neden olmak, masumiyetini yitirmiş olarak doğmak zorunda kalmaktadır. Doğunca ve büyüdükçe, biz erişkinler onu diğerleri ile sadece kaynaştırarak, diğerlerinin arasına koyarak ona yapılanları yok saymaya devam ediyoruz. Sonuç olarak, ahlak dediğimiz şey, bu süreçlerin bir ürünüdür.
Daha nitelikli bireyler yetiştirebilmek için, fetüsün gelişim sürecine, kor haline, rahim hayatına, dilsiz haline, mutlak bağımlı hayatına odaklanmalı ve onu rahimden itibaren olumsuz etkenlerden koruyarak sağlıklı bir şekilde topluma kazandırmalıyız. Bunu sadece ve sadece anne sağlayabilir. Doktorlar, sistem, devlet sadece yardımcıdır. İnsanlar sonradan ahlaksız, aptal veya beceriksiz olmazlar. Hep öylelerdi! Ana rahminde kötü muameleye maruz kalmış bireyler, bu maruz kaldıkları kötü muameleye bağlı olarak alt beyin yapılarını geliştirir, ön planda tutar, yeteneği yapar ve korteks fonksiyonlarını feda ederler. Sizinle, bizimle bir rövanş içine girerler ve biz onun rövanşını, algılayamayız, Jinekolog olmadığınız için bilemezsiniz, ve ahlaksızlık dersiniz. Bu tür bireylerin doğumlarını azaltmak için, toplumun gebeliklere en üst düzeyde değer vermesi gerekmektedir. Gebelikte işte bu yüzden tasarruf (kısıntı) olmaz, mal mülk para tüm imkanlar andan gönülden seve seve feda edilir, seferber edilir ve gebeliklere 10/5/2 kuralı belaları, ahlaksızlığı savmak için uygulanır.
HARİKA BİR PAYLAŞIM…HARİKA VE İBRETLİK BİR FARKINDALIK…..
BU ŞEKİLDE İŞTE YA SAĞLIKLI YADA HASTALIKLI TOPLUMLAR OLUŞUYOR….!