“Hak ile sabır dileyip, bize gelen bizdendir. Akıl ve ahlak ile çalışıp bizi geçen bizdendir.” Ahi Evran-ı Velî
“Hukukun olmadığı yerde ahlak olmaz.” Ö.Hayyam
“Etik ve hakkaniyet ve adalet ilkeleri takvimle değişmez.” D.H. Lawrence.
“Başarının anahtarı olan altı temel nitelik; samimiyet, kişisel bütünlük, alçakgönüllülük, nezaket, bilgelik ve hayırseverliği içerir.”- Doktor William Menninger.
“Ahlaksız özgürlük, inançsız ahlak kurulamaz.”- Alexis De Tocqueville.
“Etik, yasalardan daha önemlidir.”- Wynton Marsalis.
“Hukuka göre, bir adam bir başkasının haklarını ihlal ettiğinde suçludur. Etikte, sadece bunu yapmayı düşündüğünde suçludur.”- Immanuel Kant.
“Görelilik fizik için geçerlidir, etik için değil.” Albert Einstein.
“Milletin ahlakı dişleri gibidir, ne kadar çürürlerse dokunmak o kadar acı verir.”- George Bernard Shaw.
Akademikakil.com’un delaletiyle bu ayın konusu olan “Bir Temel Sorun Olarak: Ahlak” konusundaki görüşlerimi siz değerli okurlarıma paylaşacağım. Öncelikle, 11 ilimizde meydana gelen deprem afetiyle hayatlarını kaybedenlere rahmet, kalanlara sabr-ı cemil niyaz ederim. Bu felaketin de aslında kendi içinde sabır, imtihan, yardımlaşma ve değer kavramlarını test etmemize vesile olduğu kanısındayım. Milletimize başsağlığı diler, yaraların sarılıp tekrar hayatın olağan akışıyla hayat mücadelemizi sürdürmemizi temenni ederim.
Yazılarımı takip eden okurlarım bilir. Öğrencilerim de yakından bilir ki ben âcizane kavramlara fazla önem veren biriyim. Bu, kavramlara yüklediğimiz anlamlarla ilgilidir. Bu ayın konusu ahlak kavramını bir temel sorun olarak öne çıkarmıştır. Aslında ahlak gibi bir kavramın sorun olmaktan öte sorunları çözen hatta sorun çıkmasına engel olan bir kavram olması gerekir. Ama ne yazık ki herkes kavrama istediği anlamı yükleyince böyle kavram kargaşasıyla karşı karşıya kalıyoruz.
Ben ahlak kavramının önce İslami terminolojide nasıl anlaşıldığıyla başlamak isterim. Çünkü bu kavramı dini, felsefi, sosyolojik, hukuki yönlerden de tanımlayanlar vardır. Dolayısıyla değer, etik ve ahlak gibi temel kavramları sıradan cümlelerle izah zordur. Çünkü yüzyıllardır, bin yıllardır düşünürler buna kafa yormuştur. Zamanın insanlardaki değer yargılarıyla orantılı olarak bu kelimelerde yeniden anlam kazanmıştır.
Ahlak kelimesi, Arapça ‘hulk’ kelimesinin çoğuludur. Hulk, ‘tabiat, mizaç, huy ve karakter’ gibi anlamlara gelir. Arapça’da insanın dış yapısı için ‘halk’, iç veya manevi yapısı için ‘hulk’ kelimesi kullanılır. Kavram olarak ahlak ise insanın iyi veya kötü olarak vasıflandırılmasına yol açan manevi nitelikleri, huyları ve bunların etkisiyle ortaya konan iradeli davranışlarının bütünüdür. Ahlakın bir diğer tanımı ise şöyle yapılmıştır: ”belli bir dönemde belli insan topluluklarınca benimsenmiş olan, bireylerin birbiriyle ilişkilerini düzenleyen törel davranış kurallarının, yasalarının ilişkilerinin toplamıdır.” (Akarsu, 1987, s. 74).
Kur’an-ı Kerim’de ahlak kelimesi biri âdet, diğeri de ahlak manasında olmak üzere iki yerde geçmektedir. Şuara suresi 137. ayet: “Bu, öncekilerin geleneklerinden başka bir şey değildir” ve ikincisi ise Kalem suresi 4. ayettir: “Muhakkak ki sen pek yüce bir ahlâk üzerindesin”. İkinci ayette vurgulanan husus Peygamberimizin rol model olmasıdır. Çünkü peygamber mükemmel ahlakla donatılmıştır. İslam dünyasının da peygamberimizi ahlak yönde örnek alması gerekir. Dolayısıyla ahlak, Kuran ve sünnet üzere yaşamaktır.
Ahlak, etik, moral kelimeleri kimi zaman birbirini yerine kullanılmaktadır. Aslında ahlak bir temenni mi bir zorunluluk mu bunu analiz etmemiz gerekir. Ahlak bir ideal mi bir gerçek mi bunu da irdelemek şarttır. Ahlak bir cemiyetin temelidir. Ahlak, bence bir toplumda kurumsallaşmak, kadim gelenek, örf ve adetlerin toplamıdır. İyi, kötü, faydalı ve zararlı eylemler toplumun değer yargılarına göre belirlenmektedir. 1980’lerde üzerinde 10 dolar bulunduran bir kişinin eylemi Türk Parasını Koruma Kanunu’na muhalefetten belki de kaçakçılık yani suç olan bir eylem olarak yorumlanırken şimdi ne kadar dolar taşırsanız ne kadar dolar getirirseniz yeşil pasaportla ödüllendirirsiniz.
Bence ahlak geneldir, evrenseldir. İslam toplumlarında dini ve sosyal hayatın toplamıdır. Günümüzde Avrupa eşcinsel evliliğe müsaade ederse bunu dünyanın çoğu nasıl karşılayacaktır? Hangi ahlaki normlarla eşleştirecektir? Bu durumda yukarıda değindiğim gibi ahlakın kodlarını ve sınırlarını, toplum ve toplumun kadim değerleri belirlemektedir. İktisatlı davranmak yani tasarruflu olmak geçimin, güzel ahlaklı olmak da dinin yarısıdır derler. Burada ahlaka yapılan atıf toplumca güzel ve doğru sayılan davranışlar sanki dini kurallar kadar ağırlıklıdır anlamına gelmektedir. Mecelle’de geçen ”örf ile beyan nass ile beyan gibidir” hükmünü buna örnek verebilirim. Yani toplumun örf ve adetlerine göre hüküm vermek nass yani kitap, sünnet, icma-ı ümmet ve kıyası fukaha gibi, İslam’ın hukuki ölçülerine göre karar vermek gibidir. Neden? Çünkü değerlere ve toplumun rafine bilgileri sonucu iyi anlama yüklediği davranışlara göre hareket edilmelidir.
İnsanların kişilik özellikleri zamanla oluşur. İnsanın kişiliğini, huyunu ve mizacını belirleyen etmenlerin başında da sosyal çevre geldiğine göre yine insanın iyi özellikler donanımı toplumun sosyal şartlarına bağlıdır. Hangi davranışlara iyi veya kötü anlam yüklediğine bağlıdır. Doktrinde ahlak “iyi sayılan davranış kurallarının toplamıdır” diyebiliriz. Tabii dünyadaki, 193 devlette binlerce sosyal gruptan gruba farklılık arz edecektir. Düşünürlerden kimi ahlakın temeli olarak menfaati, kimi vazifeyi, kimi beklentiyi saymıştır. İyi nitelikler güzel huylar ahlakın temeli sayılmıştır. Aslında huy, karakter, mizaç, kişilik kavramları da ahlakla ilgilidir ama konuyu dağıtmamak için bunların sadece ahlakla ilişkisi olduğunu belirtmekle yetineceğim.
Ahlaki eğitim derken batılı literatürde “moral education“ kelimesi geçmektedir. Moral, morale Fransızca ve İngilizce kökenli bir kelimedir. Biz de ise ahlak din kültürüyle birlikte geçmektedir. Yine ahlak dışı davranışı “unethical“ kelimesiyle karşılamaktadırlar. Burada da ahlak dışı olan eylem etiğe aykırı eylem mi? Yoksa suç olan bir davranış kalıbı mı bakmamız lazım. Kötü karakterli kişiyi tanımlarken “bad character”den söz etmektedir. Burada Batı dünyasının sanat, edebiyat, eğitim ve kültüründe ahlak kelimesine birden çok kavramlarla karşılık vermektedirler. Meslek ahlakı kurallarını ise “code of ethics“ kelimesiyle karşılamaktadırlar. Moral, insanların bir kuruma veya amaca olan inancını sürdürme kapasitesidir. Ahlaksa hulk Arapça kökünden gelmektedir. Davranış, tutum ve iyi eylemlerde bulunmak olarak tanımlanmıştır. Fenalıklardan çekinme ruhsal ve zihinsel olarak, devinim olarak, iyi olma hali olarak tanımlanmıştır. Morale Latince mos-mores mizaç ,karakter, huy, kural, töreyi içerecek şekilde tanımlanmıştır. Etik ise, etic-ethos görenek, adet alışkanlıklardır. Ethos törebilim olarak çevrilmektedir. Ethic ilahi olanın dünyadaki tecellisine eşlik eden, eşlik etmesi gereken, bir ilke olarak değerlendirilir.
“Ahlak, genel tanımı ile düşünce duygu ve vicdan ile davranış arasındaki uyumluluk, tutarlılıktır. Ahlakın nesnel yönü örf ve adet öznel yönü ise bireysel duygu ve inançlardır. Dış etkilerle biçimlenen bireye ait öznel duygu ve düşünceler vicdanı oluşturur.” (Dranaz, 1972 ,akt. Özen, 2015)”. Ahlak toplumda normlar ve kavramlar bütünüdür. Hulk seciye, tabiat, huy demektir. Almanca moral, Fransızca morale, İngilizce morals Yunanca ethic kelimeleriyle karşılık bulmaktadır. Aslında farklı kelimelerin olması normaldir, birbirinin yerine gelmemektedir. Huy, karakter, mizacı kişilikle eşdeğer etik, moral, ahlak, adet de birinin yerine kullandığımızda kavram kargaşa daha da artar. Önemli olan hangi kavramın hangi davranışa karşılık geldiği ve burada ahlakın yerini ve önemini bulabilmektir. Bizim için de önemli olan kadim inanç ve kültürümüzden mülhem ahlaki norm ve değerlere sadık kalabilmektir. Çünkü “emri bil maruf nehyi anil münker” süzgecinden geçtikten sonra hangi davranışın iyi veya kötü olduğuna karar verebilmektir.
Ahlak vakaları diğer hadiseler gibidir. Aksiyon ve hareket kurallarını içerir. Ethic ise görene, kullanımı alışkanlık, karakterle açıklanır. Yunanca ethos’dan gelmektedir. Günümüzde etik hangi eylemin ahlaki açıdan doğru olduğu ve işlerin nasıl olması gerektiği süreciyle ilgilidir. Bence bu kavramları iç içe bir halkaya benzetirsek en dışta kişilik sonra ahlak, sonra etik, sonra moral gelmektedir.
Günümüzde yine etik kavramı, genellikle haklar, yükümlülükler, topluma faydalı, adalet ve belli erdemler açısından ne yapması gerektiğini belirleyen sağlam temelli doğru ve yanlış standartlara atıfta bulunur. Onun için hekim etiği, hasta etiği, etik ilkeler gibi ilkelerden söz edilmiştir. Etik felsefi bağlamda normatif etik, metafizik etik, uygulanan etik, tanımlayıcı etik olmak üzere dört alt başlıkta mütalaa edilmektedir.
“Doğru olanı yap çünkü doğru olan budur “ diyen İmmanuel Kant, kendi kültür ve akidelerine göre temel doğruları belirlemiştir. Ahlaklı olma niyeti neden yaptığımızla ilgilidir. Ahlak konusunda literatürde hem felsefi hem sosyolojik çalışmaların başında Kant gelmektedir. Kant’a göre ahlakın karşılığı olmamalıdır. Yani bir kişi ben iyilik yaptım desinler diye yardım yaparsa ahlaki değildir çünkü bunu yapan kişi başkalarından taltif beklemektedir. Herkes sizin gibi yaparsa sonucu iyi ise evrenselleştirilir. Nasıl kabul isteniyorsa öyle davranmanız istenir. “Kendine yapılmasını istediğin bir şeyi başkalarına yapma” sözünde olduğu gibi. Kant buna katagorik imperatif yani kesin buyruk demektedir.
Koşullu buyruk ise, “a’yı istiyorsan b’yi yap” demek gibi. Örnek güvenilir insan olmak istiyorsan yalan söyleme sözünde olduğu gibi. Burada koşul yalan söylememektir. Kant ahlaklı erdemli davranışın karşılıksız olmasını önerir.
Batı dünyasındaki düşünürler ahlakı, etiği, morali, erdemi birbirine karıştırarak agnostik hale getirmiştir. Temel iyi olan kavramlarla yola çıkıp sonuna kendi yanlışlarını meşrulaştırma aracı olarak kullanıldıkları dönemler olmuştur. Savaşı, emperyalizmi, sömürgeciliği adil savaş teorisiyle meşrulaştırmaya ve ahlaki kılıfa bürüme çabaları olmuştur. Vahşi kapitalizm sürekli “tüketme” mottosuyla hareket ederken, globalleşmeyle ozon tabakasını delinmesini ve birkaç caretta caretta kaplumbağasının ölmesini dramatize etmiştir.
İslam dünyasında ise ahlak dendiği zaman Kınalızade Ali Efendi’nin Ahlâk-ı Alâî eseri gelir. Ahlâk-ı Alâî eseri 1564’de yazılmış layiha türünden bir eserdir. Birebir ahlak felsefesiyle ilgili değildir. Kısaca özgün kitap sekiz bölümden oluşur. Burada çocuk eğitimi, çocuk gelişimi, aile, grup, toplum, devlet, iktisat gibi toplumun temeli konularda nasıl olmaması gerektiği konusunda görüşler vardır. Ahlaklı olun derken İslam ve Türk toplumunun kadim değerlerinden rafine bilgilerle tavsiyelerde bulunmaktadır. Hatta Kınalizade Ali’nin bu eserinin Japonların başlattığı toplam kalitenin fikri altyapısı olduğu söylenir. Evet, kitapta sanatkârların yaptığı işi mükemmel yapması konusunda tavsiyeler vardır. Sevgi, “adalet içindir” demekle 500 yıl önce formel/enformal ahlak normlarına değinmiştir. Divanı Mezalim’i savunması, adalet, herkese eşit muameleden bahsetmesi yine 500 yıl önce bu eserde geçen ve günümüzde de anlamlı olan görüşlerdir. Ayrıca Ahlâk-ı Alâî adlı eserin ahlakın, erdemin asli ve feri yani alt birimi şeklinde 55 tanımı yapılmıştır. Söze bağlılık, ahde vefa Uluslararası ilişkiler literatüründeki “pacta sunt servanda” doğal hukuk ilkesinin temel sayılabilir. Kınalızade Ali kitabının sonunda adalet dairesi metaforunu yazdığı için ahlakla ilgili bu kitap aslında bireyden devlete sosyal ekonomik ve eğitimsel açıdan yaşama biçimi kitabıdır.
Şehir yönetimi mahalli idare hatta narh konusundaki görüşleri vardır. Ahlâk-ı Alâî adlı eserde 16. yüzyılın Osmanlı toplum yapısına ve ahlak kavramına verilen anlamı satır aralarında görmek mümkündür. Birden fazla eşli olmanın sakıncalarından bahseder. Bu önemli bir başlıktır. Ama birileri kitap, roman, sosyal medyada Osmanlı’da birden fazla evliliği çok yaygın ve aile hayatının temeli olduğunu yazması yanlıştır. Evlilik dışı ilişkinin yasak olduğunu, olmaması gerektiğini vurgular.
Kısaca birden fazla evliliğin olması, evlilik dışı ilişkiler, domuz etinin helal ve haram olması, gençler arasındaki sosyal ilişki, birden fazla çocuk teşviği ve tek çocuk yasasıyla sınırlandırılması toplumdan topluma değişmektedir. Bunu belirleyen nedir? Din kuralları mı hukuk kuralları mı? Akıl kuralları mı etik, ahlak, moral kuralları mı? Burada bir davranışın legal (yasal) mı, etikal mi olduğu tartışması gündeme gelmektedir.
Mecelle 36. kaide ”Âdet muhakkemdir” der.” 45. madde ise “örf ile beyan nass ile beyan gibidir.” demektedir. Ahlak kuralları, hukuk normları devlet politikası sayılabilir. Alman etik kurulu (Deutsche Ethikrat) yasayla kurulmuştur. Farklı bilim dallarından 26 kadar ilim adamları bulunmaktadır. Avrupa Parlamentosu değerler Kuruluda etikle ilgili çalışma yapan kurumdur bunun diğerlerinden farkı 27 AB üyesini değil, AB üyesi olmayan devletlerin de temsilcilerinin bulunmasıyla oluşan etik kuruludur. 12 AB ülkesi yanında Şili, ABD, Japonya gibi 10 ülkeyle birlikte 22 ülkenin kurduğu çalışma gurubudur.
Antik Yunan felsefesi, Roma Hukuku eğitimi, Yahudi Hristiyan dini geleneği, Fransız aydınlanması, Alman romantizmi, rasyonel düşünce, ekonomi alanında kapitalizmden esinlenerek iyi, kötü, etik olan, etik olmayan, hukuki olan, olmayan standartlarını belirlemektedir. Örnek eşcinsel evlilik Avusturya’da yasaldır. İsrail yazılı anayasası olmamasına rağmen Araplar hakkında çıkarılan kanunlar yasaldır, ozon tabakası hakkında en çok tüketen ülkeler fayda sağlarken temiz suya ulaşamayan insanların etik, ahlak erdem, değer hakkında görüşleri nasıl açıklanacaktır?
Farabi (871-958), Kindi (801-866), İbni Sina (980-1037) Kuran’ı yorumlamıştır. Bunların etik, ahlak, erdeme ilişkin görüşlerini yaşadıkları zamana bakmak lazımdır. Machiavelli’nin siyaset ile ahlak arasındaki bağı 15. yüzyılda koparmasına rağmen hukuk ile etik/ahlak/töre arasındaki ilişkinin seyrelmesi –Aydınlanmanın da etkisiyle- 18. yüzyıla kadar sürmüştür.
Hukukun ahlaka aykırı davranışları cezalandırması ahlakın hukuki denetimi şeklinde formüle edilebilir. 1970’li yıllarda ülkemizde bazı siyasal hareketlerin ”önce ahlak ve maneviyat” sloganıyla başlaması da önce ahlaki değerlere önem vermeyi vurgular. Değerleri gözetelim, toplumsal dokumuzu bozmayalım sonra ekonomik kalkınma kendiliğinden gelecektir anlayışının ürünüdür. Bu temenniyle ahlakı siyasi söylemlerinde ve programlarında kullanmışlardır.
Ahlak eğitimi konusunda enformal olarak tekke, zaviye ve taş mekteplerde mahalle mekteplerinde dini ve ahlak eğitimi verilmesinin yanında formel olarak verilmesi ilk defa Maarif ve Ticaret Nazırlığı yapmış olan Münif Paşa zamanında başlamıştır. Münif Paşa aynı zamanda Osmanlı’nın ilk özel bilim cemiyetini kurmuş (1862) (Cemiyyet-i İlmiyye-i Osmaniyye), bilimsel makalelerin yayınlandığı akademik bir dergi olan Mecmua-i Fünun’u (1862-1867) çıkarmıştır. Bunun yanında Mekteb-i Hukuk-ı Şahane’de iktisat, hukuk, felsefe, ahlak ve mantık derslerine girmiştir.
Genel ahlakı anayasa mahkemesi, 1963-128 esas 1964-8 karar sayılı…”belirli bir zamanda bir toplumun büyük çoğunluğu tarafından benimsenmiş bulunan ahlak kurallarıyla ilgili hareketleri göstere ve kolayca anlaşılan bir anlam. ” olarak tanımlamaktadır. Anayasa Mahkemesi’de 1975/152 E., 1975/202 K. sayılı ve 21/10/1975 günlü, “umuma açık yerlerde” kumar oynanmasının suç sayılırken “umuma mahsus yerlerde” kumar oynanmasının suç sayılmamasının eşitlik ilkesine aykırı olduğu yönündeki iddiayı incelediği kararında, hukuk ve ahlak arasındaki ilişkiye değinmiştir: “Ahlâk kuralları alanı, hukuk ve özellikle ceza hukuku alanından daha geniştir. (…) toplumun hoş karşılamadığı, ahlâka uygun görmediği kimi davranışlara ceza yasalarında yer verilmemiştir. Böyle olmasaydı, yani ahlâka uygun görülmeyen bütün davranışlar suç sayılarak ceza yaptırımına bağlı tutulmuş olsaydı, insanlarda ve toplumda ahlâk bilinci değersiz hale gelir, insanlar toplum içinde hemen hemen yaşayamaz duruma düşerlerdi. Genellikle yasaların dışında kalan alanlarda kötü davranışları önleyici iyi bir kuvvetin bulunmasına önem ve değer verilmiştir. Bu kuvvetin de ahlâk kuralları olduğu kuşkusuzdur.” Hukuk adaleti sağlamak suretiyle ahlak ise iyi olanın tercihini ortaya koymak yoluyla insanın mutluluğa ulaşmasını hedefler. Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesi ahlakı, “(Genel ahlak) deyimi, belli bir zamanda bir toplumun büyük çoğunluğu tarafından benimsenmiş bulunan ahlak kurallarıyla ilgili hareketleri gösteren ve kolayca anlaşılan bir anlam taşımaktadır.” şeklinde tanımlamaktadır. Ahlak, uzun bir süreç sonrasında oluşmuş, uyulmasının zorunlu olduğu yönünde genel bir kabulü içeren kurallar bütünüdür.
Hukuk ve ahlak kuralları arasında belirtilebilecek bir fark, bunların yürürlüğe giriş ve yürürlükten kalkışlarına ilişkindir. Hukuk kuralı, belirli bir tarihte yürürlüğe girer ve kanunun ilgası ile yürürlükten kalkar yani artık uygulanmaz. Ahlak kuralı ise yürürlüğe girmesi ve yürürlükten kalkması bakımından bir tarihin belirlenmesi suretiyle etkinlik kazanmaz. Bir konunun ahlak olarak kabul edilmesi ya da ahlakın değişmesi yani bu konunun ahlaki bir değer olarak görülmemeye başlanması, tarihî bir sürece ve toplumsal değişmeye ilişkin bir konudur (Güriz, 1999, s. 17). akt Abdülkadir Yıldız, 2018, s. 364).
Geleneksel ahlak (kültür temelli), teolojik ahlak (dini temelli) , metafizik ahlak (felsefi temelli), rasyonel ahlak (akıl ilkelerini önceleyen), pozitif ahlak ( olumlu yönlerin öne çıkaran), deterministik ahlak (gerekircilik ilkesine göre neden sonuç ilişkisinin kurulduğu), fizyolojik ahlak, sosyolojik ahlak, psikolojik ahlak olarak sınıflandırılır. (Dranaz, 1972, s. 122–127; Güriz, 2007, s. 13–20; Hançerlioğlu, 1991).
Sonuç olarak İslam dininin ve kadim kültürümüzün ahlaki değerlerine uymamız beklenir. Bunun kültürel kodları meslek etiği şeklinde sınıflandırılabilir. İyi olan adil olan evrenseldir. Hakikat, adl ve sıdk üzerine davranmak erdemli davranmaktır. Dünyada bir toplumun ahlaki etik ve erdemli davranışlara yüklediği anlamalar farklıdır. Bizim kültürümüzde yere tükürmek bir kul hakkı sayılırken (merhum Ferit Kam hocanın kanaatidir) başkası aç susuz kalan insanları sömürebilir. Yani ahlak, etik, moral, erdem kelimeleri normatif anlam yüklüdür. Ahlakı metinsel, kelami, felsefi, dini ahlak analizini ahlakın kodlarını bozmadan İslam’ın temel değerlerine dokunmadan analitik düzeyde incelemek ve yeni nesillere aktarmak görevimiz olmalıdır. Çünkü adaletten sapamayız. Kanunlar adilse hukuktur.
“(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor.” Ankebut suresi.45. ayet.”
“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”Nahl suresi 90. ayet.”
“Onun (ve her insanın) önünde, arkasında kendisini Allahın emriyle gözetleyecek ta’kibci (melek) ler vardır. Bir kavm, özlerindeki (güzel hal ve ahlâk) ı değişdirip bozuncaya kadar Allah şübhesiz ki onun (haalini) değişdirib bozmaz. Allah bir kavmin de fenalığını (azabını) diledi mi artık onun reddine hiç bir (çâre) yokdur: Onlar için Ondan (Allahdan) başka bir velî (ve yardım eden) de yokdur.” Rad suresi 11. ayet
“Bunun sebebi şudur: Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi davranışlar)ı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez ve şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” Enfal suresi-53. Ayet”
“Dâvûd şöyle dedi: “Senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle doğrusu sana karşı haksızlık etmiştir. Zaten aralarında ortaklık ilişkileri bulunanların çoğu birbirine haksızlık ederler; yalnız iman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapmakta olanlar böyle değildir; ama onlar da o kadar az ki!” Dâvûd (böyle bir temsil ile) kendisini sınadığımızı anladı. Bunun üzerine rabbinden kendisini bağışlamasını dileyerek secdeye kapandı ve bütünüyle O’na yöneldi” Sad suresi 24 ayet.”
“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim”. Hadisi şerif
İslam toplumlarında etik, ahlak, moral, kavramlarından söz ederken Kuran ve sünneti esas alıp sosyal hayatın gerçeklerine göre tanımlar yapmalıyız. Yani huy, karakter, mizaç, kişilik bazen birbirinin yerine kullanılsa da tamamen birebirinden farklı kavramalardır. Etik yukarıda da değindiğim gibi Yunanca ethos’tan gelmektedir. Karakter veya adet karşılığıdır. Günümüzde iş etiği, sağlık etiği normları yazılmaktadır.
Günümüzde özellikle Malezya ve Endonezya’daki İslam alimlerinin ittifak ettiği İslam, değerler ve ahlak kurallarının temeli aşağıdaki 6 kavramda saklıdır ve sosyal ekonomik siyasal gelişmenin, kısaca medeniyetin temeli sayılabilir. Bunlar; cesaret, muhakeme, tecrübe, hakkaniyet, dürüstlük ve bilgi peşinde koşmaktır.
İslam ahlakında geçen ıstılahlar Batı literatüründe geçenlerden farklıdır. Birebir karşılığı olmaz. Çünkü İslam son dindir. Son kitap Kuran ve sünnet esaslıdır. İslam ahlakını incelerken şu kavramlarla birlikte mütalaa etmeyi tavsiye ederim. Bunlar maruf, hayır, hak, birr, sıdk, adl ve takvadır.
Yararlanılan kaynaklar:
Akarsu, B. (1987). Felsefe Terimleri Sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları
Aydın, D. H. (2021). Hukuk-Ahlak İlişkisi Bağlamında Türk Hukukunda Kumar. Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 29(2), 1477-1499.
Özen, S. (2015). Ahlak, ahlak teorisi ve bilimi, bilim ve iş ahlakı. İş Ahlakı Dergisi, 8(1), 109-149.
Yıldız, A. (2018). Hukuk ve Ahlak Arasındaki İlişki. Nihat Erdoğmuş, Ömer Torlak ve Kübra Bilgin Tiryaki(Ed.) Temelleri ve Uygulamalarıyla İş Ahlakı içinde (s. 356-377). İstanbul: İGİAD Yayınları.
4 yorum
Kaleminize sağlık.
İyi insanın şöyle bir tarifi var derler.
Ahirette işine yarayacak güzel işleri çok olan insandır
Allah razı olsun.açıklamalarınız çok aydınlatıcı.
Ben akıl görecelimi sorusula araştırmaya girddim.bu arada yazınız denk geldi.güzelde oldu.selametle.
Elinize sağlık hocam çok derin ve örnek bir yazı olmuş
Emeğinizi sağlık hocam çok güzel ve aydınlatıcı bir yazı olmuş.