İnsanların şu ya da bu sebeple ahlaksız bulduğu, yine de kapitalist sistemde mevcudiyeti engellenemeyen mal ve hizmetlerin potansiyel pazarlarından bahsetmek istiyorum bu yazımda. Özellikle potansiyel pazarlar demek gereği hissettim; çünkü toplum tarafından bu pazarlarda satılacak mallar izne tâbi değil. Dolayısıyla, karaborsa var, yasak var, damga var.
Bu ahlaksız bulunan alım satım işlemlerinin yasaklanması doğru mu peki?
Doğrusunu söylemek gerekirse, elbette parayla satılmaması gereken çok şey var. Buna en net örnek olarak insan ticareti verilebilir. Çünkü köle ticaretinin yasaklanmasının ve ahlaksız bulunmasının en önemli nedeni sahiplik duygusuydu. Yani kimse kimsenin üzerinde hak sahibi olamazdı, buna paralel olarak da siz sahip olmadığınız hiçbir şeyi satamazsınız. Diğer taraftan bakınca ise başka bir boyut ortaya çıkıyor. Kişi kendisine sahip, kendi üzerinde hak sahibi. Ancak sahip olduğumuz birçok şeyi alıp satmak ahlaksız olduğu için yasak. Düşünsenize, kendi bedenimize sahibiz ama kendi sahipliğimizi ve kendi bedenimizi ticarete söz konusu yapamıyoruz. Hatta bu pazarı yasaklıyoruz. Hala dünyanın birçok yerinde cinsel amaçlı vücudunu satmak yasak. Karşılıklı rıza durumunda iki veya daha fazla kişi olarak yetişkin insanlar, kendi aralarında seks yapmak sureti ile para ticareti yapmak istiyorsa bundan kime ne? Üstelik, toplumun birçok yerinde seks satın almak veya seks satmak iğrenç bulunsa da, pornografinin yaygın ve kolay erişilebilirliği göz önünde bulundurularak bu pazara izin veriyor olmanın, mevcut durumu da önemli ölçüde değiştireceğini düşünüyorum. Ayrıca ele alınması gereken bir durum da, fuhuşta açık pazarlar yasaklandığında bu kadınların durumudur. “Çaresiz kalan kadınların vahim durumu”.
Bu şekilde pazarları iğrenç bulup yasaklayarak onların öz benliğine saygı duymak yerine, seks işçiliğini gölgelerin dışına çıkarmak ve birtakım hak ve güvenliklerini koruyan bir pazar oluşturmak daha mantıklı olmaz mıydı? Fahişeliği yasadışı yapan en önemli neden ahlak dışı bulunmasıdır. Temeli de suç ve hastalığa dayanmasıdır. Seks ticareti yapanların hak ve güvencelerini bir araya getirmek, doğru pazar tasarlamak onları sömürülmekten kurtarmaz mıydı?
Ahlaksız pazarlarda, bazen pazarın tiksinç olmasına da gerek olmaz. Örneğin evlenmek isteyen bir çift düşünün. Daha önceleri evlenmek için başlık parası verilmek zorundaydı. Kız babasına verilen o para ayıptı, yanlıştı. Yasaklanan pazar sonrası günümüzde durumlar değişti. Şimdi ben ondan hoşlandım, o benden hoşlandı, evlenmeye karar verdik. Ahlaksız bir pazar yok, ancak bu kez çeyiz parası var. Yani yine bir ticaret, yine bir bakış açısı, yine öznel döngü var. Yani önerme şu ki, iğrenç veya korkunç bir pazar olmasa da kişilerin aklında görüsünde olan fikirler pazarları yasaklıyor, değiştiriyor veya şekillendiriyor.
Ahlaksız ya da tiksinç bulma, pazarların nasıl tasarlandığı ile doğrudan alakalı. Sözleşmeli esarete oranla şimdilerde uygulanan, eskilerde iğrenç bulunan ancak günümüzde öyle olmayan bir örnek de yerinde olacak: Faiz için borç vermek. Bugün asla ahlaksız bir pazar olmayan para ticareti, geçmişte birçok kişi tarafından iğrenç karşılanırdı. Tarihsel akışta görüyoruz ki, ahlaksızlık tanımı zamanla değişiyor. Ancak bu değişim olana dek, elbette etkisi de uzun yıllar kalabiliyor. Mesela, insanlar çok eskiden hayat sigortasını inanılmaz ahlaksız bulurlardı. İnsan hayatına fiyat biçmek iğrençti. Oysa bugün, hayat sigortası hayatımızın en önemli parçası, hatta o kadar ki hayat sigortasının insan onurunu zedeliyor olma fikri günümüzde aptalca bulunuyor. Haysiyet ihlali olarak sayılan birçok ahlaksız pazar, yanlış pozitiflerle tarih boyunca aslında birçok pazarı kısıtlamış, birçok davranışı damgalamış ve bunun sonucu olarak da maalesef çok daha fazlasını motive etmiştir.
Neyin ahlaki açıdan önemli olduğu veya neyin ahlaki açıdan önemsiz olduğu tamamen öznel bir yaklaşımdır. Tam da bu sebepten ötürü, ahlaksız piyasalar hakkında konuşurken belirtmek gerekir ki, bir piyasa yasadışı olduğunda alternatiflerinin daha kötü olacağını bilmek gerekir. Yasal olarak işleyebilseler nasıl olacağını, alternatifleriyle karşılaştırmak şu an için elbette zor. Sonuçta ahlaksız işlemler, bazı kişilerin başkalarının yapmasını istemediği işlemlerdir. Pazarın tasarlanma şekli, süreci ve yıllarca sürerse bıraktığı izleriyse yine başkalarının ayrımcı öznelliğinde gizlidir. Günah keçisi acaba kapitalist sistem mi? Tartışmaya değer…
3 yorum
Ahlak tanımını ve çerçevesi ideolojilere (dinlere, felsefelere) göre ve elbette zamanın, şartların değişmesi ile de değişebilir. Ve elbette yalnızca yasakların yürürlükte olması ile ahlak dışı bulup önlenmek istenen şey önlenemeyebilir, hatta yasak, günahın cazibesini dahi arttırabilir. Günah keçisi tek başına kapitalist sistem olmasa da kapitalist sistemin insanı ve doğayı bozduğu, tükettiği de bir gerçektir. Para ile her şeyin alınabileceğini ve satılabileceğini öngören, bir sistem kurallar ve yasaklar koysa ne olur? Kapitalist yönden gelişmiş ve zengin toplumlar, devletler en aykırı istek ve arzularını tatmin etmek için kendi toplumlarındaki veya başka toplumlardaki insanları köle değilse de, köle gibi kullanır, sömürür, istismar eder. Bugün dünyada bazı ülkelerin insanlarının bazı uzakdoğu asya, latin amerika ve afrika ülkelerinin yoksul insanlarını paralarıyla seks kölesi olarak kullandığı bilinen bir gerçektir. Keza faiz için de geçerlidir borç vererek. İnsan ve insana ait değerlerin birer mal, birer meta, ticarete konu olması önlenemez ve ortadan kaldırılamaz olsa bile teorik olarak asla insan onuru ve haysiyeti açısından kabul edilemezdir. Mesela seks işçiliği diyerek fuhuş normal, yasal kabul edilemez. Elbette bu duruma yol açan sebeplerin ortadan kaldırılması ve mevcut olanların rehabilitasyonu için devlet ve sivil toplum elinden geleni yapmalıdır. Madem yasaklarla bir şey çözülmüyor, trafik kurallarını kaldıralım. Cana, mala ve ırza kast edilmeyi yasak olmaktan çıkarıp legalleştirelim. Kendimiz, kendiniz, sevdiklerimiz için asla kabul etmediğimiz, etmeyeceğimiz şeyleri başkalarına reva göremeyiz. Belki ütopik ve gerçek dışı gözükecek ama insanlığı bir aile olarak görmek zamanı gelip de geçmedi mi? Mücadele etmekten başka yolumuz var mı? Hastalığa hastalık demekten vazgeçip sağlık dediğimiz zaman her şey düzelmeyecek. Belki bir hekim olarak her hastaya ulaşamayabilir ve her hastalığa bir şifa bulamasak da hasta ve hastalığın tedavisi için elimizden ne geliyorsa yapmak durumda değil miyiz? Bu işten vazgeçtiğimiz zaman, işte o zaman hekimliğe (insanlığa) veda etmişiz demektir.
İrfan hocam, güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Tabii, hayatta kalabilmek için aslolan dengeyi kurmak. Ancak, olumsuzluğu tanıyıp hazırlıklı olabilecek kadar da olumsuzluğa açık olmak ve özgürce yaşamak, denemek gerek. Yanlışı denemekte özgür değilsek, yanlışla karşılaştığımızda, yenilgi kesindir 😉
Aslına bakarsanız, işin özü, biraz da, ahlakçılık karşıtlığı 😉