İnsanoğlunun içinde yaşadığı dünyayı ahlâk ve etik değerler düzenler, biçimlendirir. Objektif, normatif bir kavram olan etik değerleri; kanunlar, standartlar belirler. Subjektif, kişiye özel bir kavram olan ahlak, etiğin pratiğe yansıması olarak ifade edilebilir ki, kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten; ahlaki değerleri üzerinde yargılama yapmasını sağlayan vicdanını şekillendirir.
İlkeler söz konusu olduğunda etik kavramı kullanılırken, davranış söz konusu olduğunda ahlak kavramı kullanılır. Kısacası, bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları ahlak olarak ifade edilirken; çeşitli meslek kolları arasında taraflarının uyması veya kaçınması gereken davranışlar bütünü olarak etik kavramı kullanılır. Dolayısıyla etiği, mal ve hizmet üretenlerin, kamu hizmeti yapanların, toplumsal düzeni sağlayanların dikkat etmesi gereken ilkeler olarak da ifade edebiliriz.
Hükümetler ve yöneticiler, iş normlarını ve ahlaki değerleri uygulamaya yansıtmak için öncü rolü oynamalıdırlar. Yöneticiler, özellikle üst düzey yöneticiler, kurumsallaşan iş ahlakı sayesinde ahlaki karar vermeyi teşvik edecek ve destekleyecek bir örgütsel ortamı yaratmak için birinci derecede sorumluluğa sahiptirler. Neticede iş ahlakının kurumsallaşmasıyla, ahlaki kavramların veya kuralların günlük eylemlere uygulanması ve entegrasyonu ifade edilmektedir (Özgener, 2020).
Ahlakın içselleştirilmediği durumlarda, genel doğrular subjektif bakışlara göre oluşur ise bireylerde objektif bakışın, etiğin var olmasını beklemek anlamsızdır. Dolayısıyla doğruları, evrensel değerleri temsil edecek bakışın makro ölçekte oluşturulması ve sistemin kapsayıcı bir şekilde işletilmesi sayesinde aşağıdaki sorular cevaplanabilir:
Güzel ahlak nedir?
Hayatın neresinde, kimler için geçerlidir?
Hamaset, riyakârlık gibi kavramları barındırır mı?
Güzel ahlak varsa: AHLAKSIZLIK – ETİK DIŞI DAVRANIŞ – SİSTEMSİZLİK – SUİSTİMAL SIRADANLAŞIR MI?
Türkiye toplumu evrensel değerlerle bezenmiş bir ahlak anlayışına taliptir. Ancak bunu nerede bulacağını ve nasıl yaşama geçireceğini bilememekte, sadece dinin çatısına sığınarak daha ahlaklı bir toplum yaratma beklentisi içindedir (Özgener, 2020).
Bu beklentinin geçmiş tecrübelerini de biliyoruz. Dolayısıyla kişilere bağlı olmayacak kurumsallaşmış iş ahlakının uygulanma ve entegrasyon modeli nasıl olacaktır diye herkesin kafa patlatması kadar somut önerilerin hayata acilen geçirilmesi gerekmektedir.
Öyle Bir Sistem Kuralım ki, Kişilere, Gruplara Bağlı Olmadan, Hukuki Düzenlemelere Göre Kapsayıcı Bir Şekilde İşlesin. Sistemdeki Hataları, Eksiklikleri Birileri Darbe Gerekçesi, Kader Meselesi Olarak Kullanmasın. Sistem Kendini Bağımsız Düzenleyici ve Denetleyici Kurumları Aracılığıyla Kontrol Etsin ki, Atalarımızın, Şehitlerimizin Kemikleri Sızlamasın…
İslam ve Ahlak
Ahlak erozyonu, değerler boşluğu yaşayan bir toplum olduk. Eğitim ailede başlar, okulda gelişir ve iş hayatında devam eder. Sorun nerede? Bir tarafta sadece şekil şartlarıyla dini yaşadığını zannedenler. Diğer gruplar da bunlara tepki olarak din bu ise diye komple boş veriyor. Durum içler acısı…
Ahlak ve Ekonomi
İslam dininin temelinde “herkesin yararını gerçekleştirme” amacı bulunur. Toplumsal hayatın işleyişinde önemli bir faktör olan ekonomik faaliyetlerin yürütülmesinde de İslam dininin değer yargıları ve ahlaki kuralları: Maddi kaynakların elde edilmesinde ve kullanılmasında adaletli davranılarak refah artışının sağlanması için önce Allah’a sonra da topluma karşı olan görevlerin yerine getirilmesini sağlayan bir sistem olarak karşımıza çıkar. Özellikle kul hakkının gözetilmesi ile adil gelir dağılımının sağlanması istenilen bir durumdur (Eroğlu ve Kangal, 2016).
Bireyler arasında adil olmayan yapıyı besleyen (enflasyon/deflasyon/stagflasyon gibi) sorunlar İslam ekonomisinde istenilen bir durum değildir. Zaten İslam ekonomisinin emir ve yasaklarına tam anlamıyla uyulduğu takdirde bu gibi iktisadi sorunlar ve olumsuzluklarıyla karşılaşılmayacağı savunulur. Fakat Allah’tan korkunun da olmadığı yerde (ki bunu ölçümlemek de zordur) ahlaksızlık bulaşıcılık etkisiyle hızla yayılır. Dolayısıyla herkesi kapsayan, Saydamlık, Adalet, Sorumluluk ve Hesap Verebilirlik koşullarına göre işleyen sistemin kurulmaması da çürümüşlüğü, ahlaksızlığı gittikçe artırmaktadır. Böyle bir sistemin kurulmasında yöneticilerin, yetkisi olanların sorumlulukları yüksektir ve gecikildikçe bireysel ve toplumsal seviyede haksızlıklara, kul haklarına sebep olunmaktadır. Zira (inanılıyorsa) vebal/kul hakkı çok ağırdır.
Fakat günümüz dünyasında bireysel çıkarları maksimize etme anlayışının egemenliği nedeniyle bu değerlerin hâkim olmasını sağlamak zordur. Yani:
Fedakârlığı şahsi çıkara; samimiyeti riyaya; vefayı nankörlüğe; erdemi ahlaksızlığa; tevazuyu kibire; düzeni sistemsizliğe tercih etmek zordur. Bu yüzden insanların bazılarında böyle bir vicdan olmadığına göre şahıslara bağlı olmayan ama herkese lazım olan adalet sisteminin kurulması ve işletilmesi gerekmektedir.
– Adaletin olmadığı yerde ahlak da yoktur. Montaigne
İşletme Faaliyetlerinin Yürütülmesinde Ahlakın Önemi
Hamaset, ucuz kahramanlık yapmadan geçmişin (Ahilik ve Lonca tipi) güzel uygulamalarına benzeyecek sistemler ki, bugünkü karşılığı kurumsallaşmayı, Sosyal Sorumluluk (Etik Davranış) İlkelerine uyumu sağlamak, içselleştirmek, teşvik etmek gerekir diyerek şu anekdotu da aktaralım:
Adam Smith tarafından söylenen bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler felsefesi erdemli insanların olduğu bir durum için söylenmiştir. İslam Dünyasının dini anlamadaki eksiklikleri nedeniyle şekil şartlarından öteye gidilemediği durumlarda ortaya çıkan etik sorunu, sistemsel düzenleme ve yaptırımlarla ikame edilmek zorundadır. Diğer bir ifadeyle: Hayatın her anında ve piyasalardaki ahlaksızlığı, etik dışı davranışları önleyebilmek için uluslararası standartları, sistemleri kurmak ve işletmek konularında herkesin samimi olması gerekiyor…
Kısacası ekonomide, çoğalma ve biriktirmede bireysel hırslar yerine kolektif davranışların yaygınlaştırılabilmesi için evrensel ilkelere sahip bir ekosistem dizayn edilmelidir. Zira dini yaklaşımlarda da faiz, aşırı kâr, stokçuluk yasaklanmış ama bu şekildeki emir veya söylevler kabul görmemiş veya yeterli olmamıştır. Fakat ekonomi ve ahlak bir bütündür. Parçaları arasında tesis edilecek denge, sosyoekonomik yapının unsurlarına da yansımaktadır. Eğer ekosistemde denge yoksa kesimler arasında barışın tesisi; kaynakların etkin dağılımı; her türlü adalet, dürüstlük gibi değerlerin hâkim olması mümkün olmayacaktır. Ezcümle uygulamaların gönüllülük boyutu istisnai bir durum olacağı için piyasaların, bağımsız düzenleyici ve denetleyici kurumlar tarafından düzenlenmesi ve denetlenmesi gerekmektedir.
“Var vardır, var yok olamaz. Yok yoktur, yok var olamaz bakışı” ikna etmeye çalışmaz, ispatlanmış gerçekleri, ilkeleri sunar. İlkeler de adalet, eşitlik veya etik boyutları nedeniyle uyulması gereken temel ölçütlere işaret eder.
Ahlak olmaksızın insan; etik olmaksızın iktisadi sistem kördür.
Sonuç: Regülasyonların temel amacı her alanda sözde değil özde sürdürülebilirliği hedeflemelidir. Bunu sağlayacak olan da başta vicdan olmak üzere her alanda kurumsallaşamaya bakışın değişmesi gerekmektedir. Dolayısıyla başta adalet olmak üzere tüm sistemlerde, hukukun üstünlüğüne, kurumların özerkliğine olanak tanıyacak yapılanmalar sayesinde hem bireysel ahlak; hem de toplumsal etik değerler güvence altında olacaktır. Aksi durumda yani iş yaşamındaki sistemin inşası veya işleyişi birilerini idare etme, günü kurtarma amaçlı kurulmuşsa; adalet yoksa organizasyon mükemmel de olsa sadece vitrin olarak kalacaktır, yazık olacaktır. Bu konuda Fatih Sultan Mehmet’in şu sözü de adalet ve ahlak konularının birbirini tamamladığına işaret etmektedir: Aklı öldürürsen, ahlak da ölür. Akıl ve ahlak öldüğünde, millet bölünür. Kadı’yı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün Devlet de ölür.
Bir insanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek, topluma bir bela kazandırmak demektir.
Theodore Roosevelt
Kaynaklar
Eroğlu, İ. ve Kangal N. (2016). İslami Düşünce Ekseninde Enflasyon, İslam Ekonomisi ve Finansı içinde (315-330), (Editörler: Erdoğan, S., Gedikli, A., Yıldırım, D.Ç.). İstanbul. Umuttepe.
Özgener, Ş. (2020). İş Ahlakının Temelleri: Yönetsel Bir Yaklaşım. Ankara: Nobel.
2 yorum
Bir eğitimci olarak kaleminize sağlık. Bu ve benzeri yazılar İnşallah çoğalıyor.
Yazanların, yazılanların sayısının artması kadar icra makamlarında yer alanların ve gelecekte o makamlarda olacak öğrencilerimize ders olması, içselleştirmeleri dileğiyle teşekkür ederim…