“Günümüzün son modası nedir?” diye sorsam, hemen her konuda, meslek ve giyimden arabaya, evlerden mahallelere, hatta son moda sporlara kadar, pek çok konuda, farklı yanıtlar verirsiniz.
Hiç düşündünüz mü bilmiyorum. İşte şimdi söylüyorum: Günümüzün son modası, maalesef ‘aile kurumuna saldırmak’tır.
Sözüm ona, bekar olan ünlülerle yapılan söyleşilere bir bakın: mikrofonu uzatan soruyor, -“Evlilik hakkındaki görüşleriniz?” Cevap, “Ehemm evlilik kurumuna karşıyım”, “Evliliğe hiç sıcak bakmıyorum”, ya da “Evlilik beni bozar” gibi saçma sapan cevaplar. Umarım günün birinde onunla bununla beraber olmaktan HIV kaptığında o virüs seni bozmaz.
Yeni boşanmış birine soruyorlar: Cevap hazır, “Yürütemedik, henüz hazır değilmişiz, görüşler ve yaşam tarzımız farklı imiş” cevapları.
Her gün TV’lerde yeni boşanmış, sözüm ona ünlülerimizin, playboy, playgirl yaşamları, “Falanca barda eski eşine, yeni sevgilisiyle yakalandı, yanındakiler kıyafetleri” vs vs.
Gazetelerde boy boy fotoğraflar, yalancıktan paparazzilere yakalanmalar. TV’de yerli dizilere bir bakın, en masumane olanlarda bile vatandaşa çaktırmadan ahlaksızlık özendirilmiyor mu? Birlikte yaşamalar, olmadı geriye dönüşler. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Eskiden bir Amerikan dizisi vardı. Bu işleri Ceyar diye biri yapardı. Şimdi ise birileri, Ceyar’laşmaya pek eğilimli. İşin doğrusu RTÜK ne iş yapar, hep merak ederim.
Bu ülkenin en önemli kurumu ve yapı taşı, kuşkusuz ‘aile’ kurumudur. Ben ille de boşanılmaz demiyorum. Gerektiğinde, kangren olmuş bir evlilik bitmelidir. Ancak spor olsun diye de evlenilmez. Günün birinde “Üç beş sene gezip tozmuşsun, be ahmak evlendikten iki ay sonra mı anladın?” diye adama tokat gibi soruverirler.
Siz adının başına, manken, artist, dizi starı gibi yaldızlı sıfatlar takılmışlar gibi olmaya özenmeyin. Onların bir kısmı, üç ayda boşansalar da, transfer ücreti gibi ayrılırken bir araba veya jip, birkaç daire, yüklü miktarda para ve mücevheri de beraberin de götürmeyi ihmal etmezler. Zira gelecekleri onlardır. Zaten bu yüzden, çoğunlukla para babalarıyla evlenirler.
Eskiden yapımlarda daha yaygın olmak üzere, hemen tüm Amerikan filmlerinde, sıklıkla ailenin kutsallığı işlenilir. Çocuklara ve gençlere ailenin erdemleri anlatılır. O sayede, toplum yozlaşmasının önüne geçilmeye çalışılır. Elin oğlu bunları yapıyor. Bizimkilerin yaptıklarına bir bakın, insan utanç duymaktan öte iğreniyor.
Biz hekimler her ne kadar “aile” kavramını ilk planda tutsak da bizim de yanlışlarımız olmuyor değil. Özellikle iş yoğunluğundan dolayı ailelerimizin ikinci plana düştüğü olmuyor mu? Kimilerimiz gün boyu hastanede çalışıp ailesine daha iyi bir gelecek sağlamak için sonrasında muayenehanesine koşmuyor mu? Tabii tutulan nöbetler, kongreler, toplantılar… Bunları saymıyorum bile.
Arkadaşlar, sevgili meslektaşlarım, sevgili genç hekim arkadaşlarım, sizler birer artist değilsiniz. Kutsal tıp mesleğinin onurlu üyelerisiniz. Artistlik yapmayın, artistlere özenmeyin. Onların içinde bile ailelerini kuran, ona özen gösteren, aile kurumunun kutsallığına inananlar azımsanmıyacak kadar çoğunluktadır. Türk erkeği eline biraz para geçince önce arabasını değiştirir, sonra karısını boşar derlerse de siz inanmayın. Hiç de öyle değildir. Evinizi, arabanızı, sadece ailelerinizin mutluluğu için değiştirin. Aslında sizler ne yaptığınızı çok iyi bilirsiniz. Esas bilmeyenler, aile kurumuna saldıran haber, program ve dizileri pervasızca gözümüzün içine sokmaya çalışan gafillerdir.
Anne, baba ve çocuklar, bizim ailelerimiz. Toplumun kutsal molekülleri. Aile kurumunu özenle koruyalım. Sade kendimizin değil yakınlarımızın ailelerini de.