Değerli Okurlarım,
Bu yazıda sizlerle başka bir uzmanlık müfredat programı ile ilgili kafamda oluşan soruları paylaşmaya çalışacağım. Ben her tıp uzmanlık alanının ayrı ayrı önemli olduğuna inanan bir hekimim. Elbette bazılarında iş yoğunluğu ve riskler fazla olmakla birlikte, hiçbirinin bir diğerine üstünlüğü ve önemsizliği savlanamaz.
Aile hekimliğinin eğitim müfredatına ilişkin duyduğum kaygıları dile getireceğim. Benim değerlendirmelerie göre tıp fakültesi eğitimi, hekimlerin ihtiyaç duyacağı temel eğitimi sağlayan kurumlardır. Koruyucu hekimlik yapacak hekimlerin eğitiminde tıp fakültelerinde alınan eğitim temel oluşturabilir. Ama burada hiçbir zaman her sağlık sorununun birinci basamakta çözüleceği savı ileri sürülemez. Uzmanlık eğitimi ile tanımlanmış alanlarda derinlemesine eğitim alınması hedeflenir, uzman olan bireyin o alanla ilgili tıbbi sorunları çözeceği beklenir. Dahiliye uzmanı olacak bir aday mutlaka göğüs hastalıkları, enfeksiyon hastalıkları, kardiyoloji ve diğer branşlarda rotasyonlar yapıyor. Rotasyonlardaki amaç, elbette o alanlarda karşılaşılacak bir sorunu ilgili merkeze yönlendirecek kadar asgari desteği sağlamaya ve hastanın doğru yönlendirilmesine yetecek bilgi ve beceriyi kazandırmaktır. Amaç hastanın hem zaman kaybetmemesi, hem de doğru tedavi almasının sağlanmasıdır. Günümüzde tıp alanlarında bilgi birikimi o kadar hızlı ve fazla ki, herkesin herşeye vakıf olması da ayrıca beklenemez. Bilginiz üzere uzmanlık süreleri de 4 yıldan 5 yıla çıkmıştır.
Diğer taraftan aile hekimliği eğitimi alan meslektaşlarımız üç yıl süreyle psikiyatri-dahiliye-çocuk-kadın doğum, genel cerrahi ve kısa bir süre de acil rotasyonu yapıyorlar. Elbette ana köklerde eğitim almaları önemli. Ancak hastalık prevalansı çok yüksek olan göğüs hastalıkları ve tüberküloz ve enfeksiyon hastalıkları gibi alanlara rotasyona gitmemeleri şaşırtıcı. Tıp fakültesinde göğüs hastalıkları ve tüberküloz anabilim dalında eğitim almamışsa, problem daha da derinleşiyor. Hem koruyucu hekimlik, hem de tedavi edici hekimlik hizmeti verecek aile hekimlerinin diğer branşlarda da eksiği olmasına karşın, solunum sistemi ve enfeksiyon hastalıkları konusunda yetersiz eğitimleri kabul edilemez diye düşünüyorum.
Gelecekte sevk zincirinin en önemli halkası olacak aile hekimi uzmanlarının özel bir gayretleri olmazsa solunum hastalıkları alanında yetersiz bilgiye sahip olacaklar. Bu perspektifle de, kronik obtsrüktif akciğer hastalığı (KOAH), astım, pnömoni, akciğer kanseri ve tüberküloz gibi hastalıkları ayırt etmede zorlanacaklar. Hastanın tanı beklentisi göz önüne alındığında bir tanı yakıştıracaklar. Bir akciğer kanserinin verilen tedavi ile düzeleceğini öngörerek tedavi verilip izlediği süre hastalığın evre değiştirmesine ve tedavi seçeneklerinin daralmasına neden olacaktır. Hastanın filmine bakarak “Sizde kronik bronşit ya da zatürree başlangıcı var.” diyecektir. Astım ve KOAH tedavisinde güncel tedavi edici yaklaşımlardan haberi olmadığı için tanı zorlukları göze alındığında gereksiz çoklu ilaç tedavisi ile tedavi etmeye çalışacaklardır. Hasta için zaman kaybı olan iyileşmede gecikmeden, ülke için gereksiz ilaç kaybından doğan ekonomik zararın sorumlusu kim olacaktır. Halen ülkemizde sorun olan tüberküloz tedavisinde yetersizliğin derinleşmesine istemeyerek de olsa katkıda bulunacaklardır. İnsanlar bu yazıyı sorgularken, kendi yakınlarının, bilgi yetersizliği nedeniyle eksik ya da yetersiz tedavi almalarını, tanının aksaması nedeniyle tedavide geç kalınmasının yaratacaı sorunları düşünmelerini rica ederim.
Bu perspektifle, aile hekimi uzmanı olacak değerli arkadaşların, kendi müfredatlarına solunum hastalıkları ve enfeksiyon hastalıklarının da birer rotasyon olarak konması konusunda yetkilileri uyarmalarının doğru olacağına inanıyorum. Esenlikler diliyorum.