“Akademi” kelimesinin kökeninin Platon’un Atina yakınlarındaki Akademos bahçesinde kurduğu “Akademia” adlı okuldan geldiğini biliyoruz. Günümüzde Akademi kelimesi, “bilimin merkezinde konumlanan ve buradan bilginin üretilerek yayıldığı araştırma ve eğitim kurumu” olarak tanımlanan “üniversite” kelimesi ile de karşılanmaktadır. Ancak, her ne kadar Platon’un Akademia’sı akademi ve üniversite kavramlarına kaynaklık etse de günümüzdeki anlamıyla ilk üniversitelerin ortaya çıkışı 11. yüzyıldan sonra gerçekleşmiştir. Üniversitelerin tarihsel süreç içerisinde işlevleri sorgulanmış, üniversitelerden beklentiler ve ona yüklenen işlevler çeşitlilik göstermiştir.
Üniversitelerin tarihsel süreçte üstlendikleri işlevleri araştırmacılar altı başlıkta ele almaktadır: Bilgi üretme, bilgi yayma, meslek eğitimi, genel kültür kazandırma, topluma hizmet ve son olarak da küresel ekonominin aktörü olma. Yine araştırmacılar, ortalama bir insanın kültürlenmesini sağlamak, bir meslek için gerekli donanım sağlamak ve araştırmacı yetiştirmek için üniversitelerin, kendilerine yüklenen işlevleri yerine getirebilmesi için sahip olması gereken üç niteliğe vurgu yapmıştır. Birinci olarak üniversite uluslararası düzeyde yetenekleri keşfedecek bir platform olmalıdır. İkinci olarak üniversite öğretim ve araştırma olanakları açısından yeterli düzeyde olmalıdır. Son olarak ise yönetim açısından bürokratik engellerin olmadığı ve kaynakların planlı bir şekilde yönetildiği bir yapılanmaya sahip olmalıdır. Diğer taraftan ise, toplumsal değişimler doğrultusunda üniversitelerin işlevlerinde ve özelliklerinde değişim olduğuna dikkat çekilmektedir. Buna göre günümüzde ideal üniversite, küreselleşmenin etkisiyle şekillenen, girişimci, yenilikçi, bilimsel araştırmaları ürüne dönüştürebilen ve rekabet özellikleri olan üniversitedir.
Tüm bu literatür bilgilerinin ışığında üniversitelerin kültürel yapısının, zaman ve mekan kavramı içerisinde, sistem ve işleyiş unsurları da devreye girdiğinde ne kadar fazla parametreden etkilenebileceğini tahmin etmek zor değildir. Bununla birlikte söz konusu kültürün, mevzu bahis ülkenin ilk öğreniminden itibaren şekilleneceği de aşikardır. Bu şekillenme sosyal ve kültürel toplumsal alt yapıya bağlı olduğu gibi başta etnik yapı ve coğrafya gibi birçok yan faktörden de etkilenecektir. Ancak şekillenen bu kültürün korunması da bir o kadar etkene bağlı olacaktır.
Yine araştırmalardan elde edilen sonuçlarda, güçlü bir eğitim-öğretim kültürünün oluşturulmasında öğretmen işbirliği, işbirliğine dayalı liderlik, mesleki gelişme, ortak amaçlar, meslektaş desteği ve birlikte öğrenme, kültürel boyutlarda araştırmaya katılan yönetici ve öğretmenlerin algılarının üst düzeyde olmasının önemi vurgulanmıştır.
Günümüzde akademi, fiziksel, bilimsel, eğitsel ve sosyal bir yer olarak tanımlanır ve içerisinde eğitim-öğretim etkinlikleri, bilimsel faaliyetler ve sosyal-entelektüel etkileşim için gerekli olanakları barındıran bir alandır. Türkiye de üniversitelerin, toplumsal sorumluluk ile bilimsel etkinlik ve eğitim öğretim etkinlikleri alanında, üniversitelerarası farklılıklarına karşın, akademik kültürün temelde akademi içi ve dışı beklentilerin de etkisiyle büyük ölçüde eğitim-öğretim odaklı olduğunu tanımlanmıştır. Ancak bu tanımlama, toplum ve farklı kurumlarla işbirliği içinde olunması, toplumsal bilincin oluşturulmasında akademinin rolü, toplumsal sorunlara çözüm üretme, toplumu etkileyen karar mekanizmalarına fikir verme ve halkın üniversite olanaklarından yararlanması gibi konuları da içermelidir. Ancak araştırmalar, Türkiye’deki mevcut akademik kültürde toplumsal sorumluluğun yetersizliğini işaret etmiş, buna etkili etmenler olarak, akademi içi ve dışı beklentiler, siyaset ve bununla ilişkili olarak akademik özgürlük sorunu, bazı akademisyenlerin akademi dışı dünyadan kopuk ve kibirli olmaları, akademisyenlerin ekonomik kaygıları ile atanma ve yükseltilme ölçütlerinden kaynaklanan kariyer kaygıları gibi faktörler olduğunu ortaya koymuştur. Bu faktörleri, politik, ekonomik ve toplumsal yapıdan kaynaklanan sorunlar da destekleyebilmektedir.
Bahsedilen değerlerin özetinde, bireysel/kurumsal özgürlük, hesap verebilirlik, işbirliği ve etik kategorileri yer almaktadır. Araştırmacılar ideal akademik kültür bağlamında özgürlükten söz ederken bir yandan yükseköğretim ve ona bağlı kurumlar olarak üniversitelerin özerkliğini, bir yandan da akademisyenlerin evrensel değerler çerçevesinde bilgi üretiminin ve öğretim faaliyetlerini yürütebilmesinin bir ön koşulu olarak özgür düşünme ve ifade özgürlüğünü dile getirmişlerdir.
Tüm bunların yanında ideal bir akademik kültür ortamında asıl olması gereken diğer bir değer üniversitenin, bilimsel anlamda, akademik topluluğa, öğrencilere ve topluma yönelik katkısıdır. Bu konuda araştırmacılar, Türkiye’deki üniversitelerin bilimsel katkı sunma adına yeterli olmadıklarını ve bazı çalışmaların tekrardan öteye gitmediğini belirtmişlerdir. Akademik kültürün en önemli unsuru olan öğrencilere katkı konusunda ise, eğitim öğretim etkinliklerinde öğrenciye rol model olunması ve uygulamalı eğitim yanında, öğretim elemanlarının uzmanlık alanı dışında dersleri yürütmemeleri gerektiği ve öğretim faaliyetlerinde ezbercilikten uzak keşfedici, yenilikçi ve güncel bilimsel bilgilere dayalı yaklaşımların benimsenmesine ihtiyaç olduğu vurgulanmıştır. Özetle, kültürü insanlar oluşturduğu için, akademik kültürü oluşturacak gerçekten ciddi nitelikleri olan kişiler, öğretim elemanları olmalıdır.
Bu akademik kültür kapsamında, ilişkili branşlarda, üniversite-sanayi ve üniversite-toplum işbirliği içerisinde olunması ve üniversitelerin somut toplumsal sorunlara yönelik çözüm üretmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bunun için de araştırmacı akademisyenlerin ve öğrencilerin bilimsel bilgi üretimi ve paylaşımını teşvik edici ortam ve desteğin sağlanması gerektiği ortadadır.
Bilimsel etkinlik ve katkı kapsamındaki sorunların temelinde ise bilimsel merak eksikliği ile alandan uzak masa başı çalışmaların yer alması ve akademik atanma ve yükseltilme kriterlerinden kaynaklı akademik kariyer kaygısının ön planda olduğunu görülmüştür. Türkiye’de üniversitelerarası akademik kültür farklılıkları ve çeşitli etmenleri de, farklı üniversite türlerine (devlet-vakıf, büyük-küçük, taşra-şehir, vb.) bağlamışlardır. Türkiye’de üniversitelerarası akademik kültür farklılıklarına etki eden diğer faktörler ise, üniversitedeki uluslararasılaşma çalışmaları, üniversitenin eğitim dili ve üniversitedeki dil eğitimi, üniversitenin yerleşim yeri ile öğrenci tercih sıralaması ve tercih puanı olarak belirtilmiştir.
Sonuç olarak araştırmacılar, ülkemizde akademik kültürde bazı değerlerin kaybedilmesinin en önemli nedenlerinin, yükseköğretim geçmişimizin köklü olmaması, üniversitelerde süreklilik kazanmış bir geleneğin bulunmaması, üniversitelerde kurumsallaşmanın yerleşmemiş olması ve işleyiş mekanizmasının daha çok kişilere dayalı olması, üniversitelerde niteliksel iyileştirmelerden çok niceliksel artışa öncelik verilmesi, üniversiteler arasında gelenek ve ekol farklılıklarının olması, evrensel standartlarda bir bilim felsefesi anlayışının eksikliği, akademisyenliğe yönelik memur zihniyeti ve gereksinimi karşılayacak nitelikli akademisyen sayısının yetersizliğinden dolayı niteliksiz akademisyenlerin kadroları doldurması olduğuna değinmişlerdir.
Prof. Dr. Ahmet Bülent Katiboğlu / İstanbul / 02.03.2022