Türkiye’mizde akademik ilerleme için yabancı dil bilme şartı getirilmiştir.
ÖSYM’nin yaptığı dil sınavlarında dil seviyesinin ölçülmesi akademik ilerleme için kriter sayılmıştır.
Elbette dil öğrenmek çok önemli bir kriterdir. Lakin Türkiye’mizde öğrenilen dil ile akademik çalışma yapmak neredeyse imkansızdır.
Yabancı dil, yıllarca akademik çalışanların önünde bir engel olarak konulmuştur. Öğrenilen dil ile her alanda doğru tercüme yapılması da mümkün değildir. Bu kadar akademisyen ordusunun önü yıllarca kesilerek düşünce üretmelerinin önüne geçilmiştir. Bu meseleyi yetkililer neden düşünüp bir çözüm üretmemişler diye düşünüyorum. Bunca YÖK başkanı atanmasına rağmen bu konularda ciddi adımlar atılmaması milletimiz ve geleceğimiz adına bizleri kuşkuya düşürmüştür. Bundan şu anlaşılmasın ki dil bilmek elbette ki bir ayrıcalıktır. Bir dil bilen bir insan, iki dil bilen iki insan olduğunun bilincindeyiz. Lakin bizlerin öğrendiği yabancı diller farklı farklıdır. Akademik çalışma alanlardaki eserlerin farklı yabancı dillerden doğru ve sağlıklı tercüme edilmesi bir o kadar da önemlidir. Maksat üzüm yemek midir yoksa bağcıya sorun çıkarmak mıdır bilemiyorum.
Yabancı dil seviyesini yükselten akademisyenlerin o dilin ülkesinde konuşma melekesini artırması için imkân tanınması ayrı bir proje olmalıdır. Tarihte yetişen bilim insanları için alınan tedbirlere bakınca bizlerin hata yaptığını görüyorum. Farabi ve İbn Sina Yunanca bilmedikleri halde ilim ve felsefelerini dünyaya kabul ettirmişlerdir. Yabancı dillerde yapılan ilim, sanat ve felsefe alanındaki çalışmaların Türkçeye tercüme edilmesi büyük önem arz etmektedir.
Kültür Bakanlığı veya YÖK bünyesinde bir tercüme bürosu veya tarihte olduğu gibi benzer bir akademi kurulması daha isabetli görüyorum. Malumunuz olduğu üzere Abbasilerde Büytü’l Hikme adında tercüme yapacak bir akademi kurulmuş, Bizans İmparatoru ile anlaşıp İstanbul’daki eserlerin kopyalarını aldırarak tercüme ettirmişlerdir. Tarihte Yunanca ve diğer dillerden doğru tercümelere dayanarak bilim ve felsefe yaptılar, medeniyet kurdular. Bu eserleri tercüme yapanlar filozof da değillerdi. Bir nevi malzemeyi hazırlayıp çalışma yapacaklara konularına göre ciddi hizmetler vermişlerdir. Maksat çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak ve medeniyet kurmak için çağının problemlerini ilim ve teknik olarak çözebilecek imkâna kavuşmaktır.
Günümüzde akademik çalışma alanlarında bireysel çalışmalardan çok ekip çalışmalarına yani ortak akla imkan tanınmalıdır.
Çalışma alanları, tekrara ve israfa düşmemek ı üst kurul tarafından belirlenmelidir.
Kimin ne yaptığı belli olmayan bir ortamda geleceğin problemlerini çözmemiz mümkün değildir.
Kendimizi yenilemediğimiz taktirde yenileceğimizin bilincinde olmalıyız.
Bilindiği gibi en büyük ibadet okumak ve düşünmektir. En büyük günah ise zaman israfıdır.
SAYGILARIMLA.