“Eleştiriye yönelik eş düzey değerlendirmesi gibi herkesçe kabul gören ve sağlam yöntemlerin olduğu, topluluğun açık fikirli olduğu, savunmaya geçmediği, eleştirilere açık olduğu, farklı fikirlerin geliştirilmesine, duyulmasına ve hak ettiği şekilde değerlendirilmesine olanak verecek kadar çeşitlilik barındırdığı yerde nesnellik maksimuma ulaşır.”1 Bu başlığa , Naomi Oreskes’e ait bu ifadeyle başlamak uygun olurdu. Öyle de yaptım. Sandal ve Aldemir’in editörlüğünü yaptığı “Geçmişten Geleceğe Bilim Felsefesi”2 isimli kitabın ilk bölümündeki şu ifadelerle devam etmek ise yazının başlığındaki niyeti anlamlandırır: “Bilim şüphe duymaktır. Bilimi felsefi olarak incelemek isteyen çağdaş düşüncenin iki temel görevi vardır: Geleneksel meseleleri yeniden gündeme getirmek ve bilimin cevaplar değil, sorular ürettiğini su yüzüne çıkarmak.” Bu ifadelerden hareketle, ağırlıklı olarak yanıt arama çabası içerisinde süregelen bilim anlayışına “şüphe duymak ve sorular üretmek” anahtar sözcükleri eklenince eleştirel düşünce ve şeffaf tartışmaların değerinin arttığını söylemek yanlış olmaz.
Günümüzde, bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte, her tür akademik esere ulaşmak kolaylaştığından, akademik çalışmalara ve yayıncılığa, bilim politikaları ve bilim insanı davranışına ilişkin tartışmalar yoğunlaşmıştır. Bu tartışmalar çoğunlukla bilim insanlarının çalıştığı ve üye olduğu kurum ve kuruluşlar ile bağımsız tartışma grupları, bilim insanları ve bilimsel çalışmalara ilişkin analiz ve değerlendirme yapan araştırmacılar tarafından yapılmaktadır.
Kurum ve kuruluşların yaptıkları tartışmalar ve bildirdikleri görüşlerin başında; temiz-beyaz yayınevleri ve dergilerin listesini yapmak, şaibe şüphesi olan dergilerde yayımlanmaya aday olan makalelere desteği kesmek, öğretim elemanlarının ve araştırmacıların duyarlığını sağlamak için eğitim etkinlikleri düzenlemek, atama ve yükseltme ölçütlerini belirlerken analiz ve değerlendirmelerin sonuçlarını ve tartışmalarını dikkate almak, şaibeli yayın gruplarını ve dergileri atama-yükseltme kriterleri listesine almamak, -eğer listelerlerse çıkarmak gelmektedir. Bilim insanlarının tepkileri ise, yağmacı ve genel anlamda para kazanmayı birincil hedef olarak koyan yayınevleri ve dergiler için hakemlik ve editörlük yapmamak, yayın kurullarından çekilmek ya da görev üstlenmemek, doktora öğrencilerinin ve meslektaşlarının duyarlıklarını artırmak için eğitim etkinlikleri düzenlemek, şeklindedir. Bağımsız tartışma grupları ve bilimsel çalışmalara ilişkin analiz ve değerlendirme yapan araştırmacılar ise hemen her konuda tartışmalara katılmaktadırlar.
Tartışmaların ana amacı, akademik etik ve bilimin gerçek anlamına ilişkin yorumlar yapmaktır. Her birey kendi bakış açısı çerçevesinde tartışmalara katılırken her kurum, kuruluş ve topluluk evrenselliğin ve geleneğin oluşturduğu ilkelerden hareketle değerlendirme yapmakta ve karar alabilmektedir. Her tercih bir özveridir. Nitelikli tercihler bireyleri ve kurumları-kuruluşları-toplulukları yüceltir. Alanyazında bahsi geçen başlıca tartışma konuları şunlardır:
- Atıf sayısı ve atıf fabrikaları/çiftlikleri/kartelleri
- Yayın sayısı ve yayın fabrikaları/çiftlikleri/kartelleri/fabrikasyon yayınlar
- İntihal içeren yayınlar
- Hakem ağları
- Dergi etki faktörü
- Akademik teşvik ve makaleye teşvik ödeme desteği
- Yağmacı yayıncılık
- Yağmacı yayıncılık konusunda duyarlık yaratmak ve eğitim
- Dergiye gelen aday makaleler için o dergiden atıfı teşvik etme ısrarı
- Akademik kültür ve dürüstlük
- Yapay zekâ ve akademik çalışmalar
- Makalenin yayımlanma hızı
- Yayımlanmış makalenin geri çekilmesi
- Tekrarlanabilirlik ve şeffaflık
- Sıralamalar ve ölçütler
Bu konular saygın ve güçlü bilim topluluklarında eleştirel ve yaratıcı bakış açısı ile yoğun şekilde tartışılmaktadır ve bunları belki de Kabir’in3 bakış açısıyla dillendirmek uygun olur: “Görünen o ki, birkaç bilim insanı ya da araştırmacının suistimalleri nedeniyle pek çok büyük laboratuvar ve enstitü mükemmeliyet merkezi olarak güvenilirliğini yitirmiş durumda. Ancak, bilim toplulukları mücadele ediyor ve toplumun bilimsel araştırmalardan en iyi şekilde yararlanmasını sağlıyor. Tek seferlik katı önlemlerin çözüm olmayabileceği söylenebilir. Bunun yerine, yeni araştırmacıların zihniyetini değiştirme gerekliliğine, günümüzün ihtiyaçlarına uygun olarak iklim değişikliği, pandemi vb. gibi çeşitli sorunlarla başa çıkmak için verilerin doğruluğuna odaklanılması gerekir. Camiaya yeni girenlere yüksek düzeyde etik değerler aşılamamız gerekiyor. Bilimsel gelişme, iniş ve çıkışları olan ama her zaman ileriye doğru hareket eden bir ses dalgası gibidir. Kaliteli bilim yapalım ve topluma mümkün olan en iyi şekilde katkıda bulunalım.” Doğru söze ne denir? Bilim insanlarının çoğu, bilimsel yöntemin belirlediği kural ve işlemleri takip ediyor ve dürüstlükle hareket ediyor. Ancak toplumun her kesiminde olduğu gibi, ilerlemek için hile yapan aktörler de var. Bu nedenle, bilimi daha iyi hale getirmek için eleştirel olmamız gerekiyor. Ki, akademik camiada neredeyse herkes eleştirel düşünce söyleminde bulunur ancak doktora öğrencilerinin yetiştirilmesinde ve akademik tartışmalarda bu durum zayıf şekilde ele alınır. Oysa ki çözümün en güçlü odağı doktora eğitimidir. Sonrasında ise bilim insanının davranışı ve yayıncılıkla ilişkisi gelir. Kurumsal ve toplumsal denetim ise bir sonraki destekleyici adım olabilir.
Doktora eğitimi sürecine giren adayın üzerinde çalıştığı konuyu derinlemesine anlamasının yanında zaman yönetimi, çalışkanlık, merak, sorgulama, doğru soruları sorma, eleştirel düşünme ve yaratıcılık özelliklerine de sahip olması beklenir. Danışmanın sahip olması gereken özellikler ise daha fazla sayıdadır. Çünkü danışman sadece yol gösterici değil, aynı zamanda öğrenciyi entelektüel hayatın derinliklerine taşıyan, onu araştırmaya, makale yazımına, etik ve felsefi tartışmalara yöneltip entelektüel arenada ona nitelikli bir alan açan kişidir. Bu nedenle, akademik olarak güçlü, öğretmeyi ve öğrenmeyi seven, etik değerlere sadık, hem birey olmayı hem de toplumsallığı teşvik eden, paylaşımcı, dürüst, arkadan iş çevirmeyen, şeffaf davranan, öğrenciyi sömürmeyen, uluslararası nitelikli birliklerle ve kişilerle bağı olan ve öğrencinin bağ kurmasına destek olan, tavşan gibi değil de kaplumbağa gibi hareket eden, kılavuzluk yapan, cesur, kibirli olmayan, içinde olduğu takımı yücelten, dürtülerini ve egosunu yönetebilen, güçlü sorular soran, vizyon sahibi, empati kuran, sorgulayan, eleştirel düşünmeyi şiar edinmiş yaratıcı ve yol gösterici, dahası, doktoranın sadece D’si ile ilgilenen değil, Ph’si ile de ilgilenen hoca daha iyi bir danışmanıdır. Eğitim ikliminde ise meraklı paydaşların olması gerekir. Meraklı olmak önce insan olma anlayışını, disiplini, motivasyon ve zorluklarla yüzleşme becerisini öğrencilere kazandırmayı amaçlar. Öğrencilerin ve hocaların özgün fikirlere sahip olması, analiz, sentez, sorgulama ve eleştirel düşünme güçlerinin sağlamlığı hem eğlenceli hem de yenilik sağlayıcı bir ortam yaratır. Dahası, karmaşık içeriği anlama, problem çözme, ayrıntıları yönetirken büyük resmi düşünme, ileri araştırma yöntemlerini uygulama, soyut bilgiler hakkında tutarlı kararlar verme ve iyi muhakeme etme becerisi öğrenci ve hocaların meydan okuyucu sorular sormalarını sağlar. Kalıcı merak ve öğrenme sevgisi, güçlü vicdani değerler, detayları ve altyazıları okuyabilmek, yaratıcılık, organizasyon ve zaman yönetimi becerilerine sahip olmak, işbirliğini geliştirme ve isteklilik, iklimi zenginleştiren diğer özelliklerdir. Sebat, sabır ve esnekliği de bu özelliklere eklemek uygun olur. Güçlü bir destek sistemi, akademik topluluklara katılım, düzenli geri bildirim ortamı, yapıcı eleştiri, tükenmişliğin önüne geçmek için mola vermek ve yaşamdan kopmamak ise motivasyonu korumak için önemlidir. Özetle, belirtilen özelliklere sahip öğrenci ve hoca nitelikli bir eğitim ikliminde bir araya geldiğinde öğrenci ve danışman ortak bir dil geliştirebilir.
Bilim insanı davranışına ilişkin olarak da Receveur ve diğerlerinin Ecology Letter’daki “David versus Goliath: Early career researchers in an unethical publishing system”4 başlıklı yazılarında yer alan şu önermeler konuyu destekler niteliktedir:
Değerli araştırmacılar;
- Araştırmanın kalitesine odaklanın.
- Farkındalığı artırın: Akademik yayıncılık sistemindeki sorunlar ve olası çözümleri hakkında tartışma başlatın ve konuşun.
- Etik girişimlere katılın: Mevcut yayıncılık sistemini değiştirmeyi amaçlayan girişimler başlatın veya bu girişimlere katılın.
- Etik olarak alıntı yapın: Bilimsel makaleleri, derginin prestijine göre değil, bilimsel niteliklerine göre alıntılayın.
- Seçici olarak akran değerlendirmesi yapın: Tercihen, etik davranan dergilerde hakemlik yapın ve editörlük pozisyonlarını kabul edin. Benzer etki faktörlü dergileri tercih ederken etik değerleri güçlü dergilere öncelik verin.
- Değerlerinizi gösterin: Bir pozisyona başvururken etik yayıncılık stratejinizi açıklayın.
- Etik olmayan dergileri boykot edin: Bu davranış tarzı, bu tip dergilerde yayın yapmayı bırakmayı ve editörlük görevlerinden istifa etmeyi de içerebilir.
- Etik bir yayıncılık kültürünü teşvik edin: Bu, tüm üyelerin etik yayıncılığa öncelik verme konusunda kendilerini rahat hissettikleri bir laboratuvar/grup ortamını teşvik ederek ve akademisyen adaylarını yayıncılık sisteminin mevcut zorlukları ve tuzakları konusunda eğiterek başarılabilir.
- Bütüncül değerlendirme yapın: Bireysel düzeyde, değerlendirme komitelerinde hizmet verirken ve kurumsal düzeyde işe alma ve terfi için değerlendirme politikaları geliştirirken bütüncül araştırmacı değerlendirme kriterleri ve ölçütlerini kullanın.
Kurumsal ve toplumsal denetim, yetki ve sorumluluklar gerektirir. İlgili kurum, kuruluş ve bilimsel çalışmaları destekleyen akil insanlar akademik dünyadaki gelişmeleri diğer paydaşlardan daha hızlı bir şekilde takip edip gerekli önerileri ve düzenlemeleri yaparlar. Bu önemlidir çünkü gözden kaçan ve eksik yapılan her şey sistemi yanlış yolda gitmeye zorlamak isteyenleri cesaretlendirir. Maalesef dünyanın çoğu yerinde saf bilim yapma çabasıyla evrensel bilime ve içinde yaşadığı topluma gerçek katkıyı sunmak isteyen bilim insanlarını ciddi anlamda destekleyen ve koruyan ortamların yeterince güçlü oldukları söylenemez. Oysa takipçi olan ve sadece gereklilikleri yerine getiren değil, evrenselde önderlik yapan ve proje yöneten bilim insanlarına ve bilim yöneticilerine daha fazla gereksinim duyulur. Çünkü, acele eden, sadece ünvan ve kadro almak için yayın yapanlar doping yapan sporculara benzerler. Onlar doping kontrol merkezlerinden her zaman daha hızlı hareket ederler. Önemli olan, yol boş olsa bile kırmızı ışıkta geçmemektir ve kırmızı ışıkta geçmeyen bilim insanlarımızın sayısı arttıkça daha iyi bir yerde olacağız.
Yararlanılan Kaynaklar
1.Oreskes, N. (2023). Bilime neden güvenmeliyiz? OPTİMİST KİTAP.
2. Sandal, FS. & Aldemir, UB. (2023). Geçmişten günümüze bilim felsefesi. PİNHAN.
3. Oransky, I & Redman, B. (2024). Rooting out scientific misconduct. Science, 383, 6679. https://www.science.org/doi/10.1126/science.adn9352.
4. Receveur, A., Bonfanti, J., D’Agata, S., Helmstetter, A.J., Moore, N.A., Oliveira, B.F., Petit-Cailleux, C., Borges, E.R., Schultz, M., Sexton, A.N. & Veytia, D. (2024). David versus Goliath: Early career researchers in an unethical publishing system. Ecology Letters, 27, 3. https://onlinelibrary.wiley.com/doi/full/10.1111/ele.14395.
7 yorum
Günümüz akademik dünyası açısından oldukça açıklayıcı, dikkate değer ve güzel bir yazı. Emeğinize sağlık
Anlamlı bi o kadar da faydalı yazı, emeklerinize sağlık hocam.
Sevgili Gıyas hocanın, zaman zaman bu konuları haklı olarak dile getirdiğini biliyorum. Kutluyorum, kalemine sağlık Gıyas hocam..
Bilim, bilim insanı ve etik ilişkisi ancak bu kadar güzel ve doyurucu kaleme alınabilirdi. Hele ki danışman özellikleri… Alanımızda da en çok ihtiyaç duyulan etik konusunu her platformda bıkmadan usanmadan işlediğiniz için teşekkürler Gıyas Hocam…
Meslek İcram esnasında maddi mevcudunu ve hastalıklarını gizleyen, tedaviye de uyumu olmayan bir tane kadın nedeniyle davam olmuştu ve adli tıp kurumuna gidildi, görüş alındı ama verilen rapor adeta meslektaşı olan doktora duyulan hasedlenme nedeniyle inceden inceye nasıl suç uydururum vasfındaydı. Bunun üzerine akademik kariyerinden, yetkinliğinden, meslekte ustalığından şüphelendim bu adli tıp profesörünün tüm yayınlarını not alarak ve satır satır ve bu yayınların tüm referanslarınıda satır satır notlar alarak okudum. Yayınlarda atıf yapılan makalede öyle bir iddia yok, beyan yok, anlam yok, mana yok, beyefendi sallamış işkembeden, tekrar tekrar, tüm yayınları anderselden masallar… ama var demiş, kendi iddiasına göre uyumlu yapmış, atıf yaptığı makaleyi kendi görüşlerine göre eğmiş bükmüş ve referanslamış, birbirlerini çalışmalara yazmışlar, aynı zihniyet dergiler kurulmuş, hakem ağı yapılmış ve insanlığa ve bilime faydasız çöp çalışmalar ile doçent prof olunmuş. Devlet – millet olmayan akademik paye ile sömürülmüş. Hemen cimer üzerinden doçentlik kuruluna bu durumu bildirdim. Ne yapıldı peki, hiç bir şey!
Değerli hocam. Bu tür vakalar çok var muhtemelen ancak bilim tarihi ve felsefesi deneyimiyle bunların dile getirilmesi gerekir ki en azından duyarlık artsın. Gönül ister ki kurumlar bireylerden daha hassas olsun. Bilim dünyasında sanırım doğru düzgün iş yapanların birlikte çalışmaları ve dertleşmeleri gerekir ki daha iyi bilimsel ürünler ortaya çıksın.
Kıymetli hocama katılıyorum. Gerçek bilim yapmaktan uzak devşirme yazarlar türedi .Ayrıca yapay zekayı kullanmak gerçeklikten uzak yazarın dağarcığından çıkmayan bilgiler ışığında yazmak doğru bir şey değil. Ayrıca bir konu daha var veri toplamak sıkıntılı bir hal almış durumda özellikle Meb’te izin almak için bin dereden su getiriyorlar. Anlayacağınız Yükseköğretimden daha yetkili olmaya inatla özen gösteriyorlar alınan etik kararlar bile onlar ,için kafi değil yüksek lisans öğrencim için 4 defa geri çevirdiler. istedikleri yönerge dahilinde yapmamıza rağmen Sadece bir memurun eline kalmış durumda vahim durumda. Acilen bu konuya el atılmalıdır. saygılarımla