Akademik akıl sitesinin Haziran ayı konusu, “AKADEMİK YAYINLARDA HAKEMLİK” idi. Ayın başından beri, “Yazayım mı, yazmayayım mı” diye düşündüm. Yazmamayı düşündüm. Fakat ayın son gününün son saatlerinde şu satırları yazmaya karar verdim:
50-60 senedir bu işin içindeyim. Bu alanda çok çeşitli çarpıklıklara şahit oldum. Birkaç örnek vermek istiyorum. Tefsirden Doçentliğe başvurdum. Bazı Tefsir Profesörleri bana özellikle engel oldular. Adam dosyama olumsuz rapor veriyor. “Hocam! Dosyamın eksiği ne idi?” diye sorduğum zaman, “dip not” kelimesini ayrı yazmışsın, bitişik olacak. Şurada noktalı virgül olacaktı, virgül yazmışsın. Buna benzer bahaneler ileri sürüyorlardı. Aynı adamlar, kendi cemaatlerinin ve siyasi düşüncelerinin adamlarının boş dosyalarına olumlu rapor yazıyorlardı ve sözlü sınavda da adamlarına tek soru sormadan Doçentliği veriyorlardı. Bunun çok örneklerine şahidim. Sonuçta hem mahkeme kararıyla hem de normal yollarla Doçentliği aldım. Bu haksızlığı yapanlar ya ölüp gittiler, ya da yurt dışına kaçıp sürünüyorlar. Allah zulme razı değildir. Doçentliği aldıktan sonra bir Profesör hocamız Diyarbakır’a geldi. Onu, eşini ve oğlunu akşama kadar gezdirdim. Toplum içerisinde birçok şeye bizzat şahit oldu. Akşama doğru fakültedeki odamda oturup kahve içerken, “Nurettin çiğim! Senin hakkında çok dedikodu yaptılar. İyi ki seni yakından tanıdım” dedi. Ben de “Sayın Hocam! Önünüze bir dosya geliyor. Bu dosyayı incele, Doçentlik için yeterli olup olmadığına dair rapor yaz, diye size görev veriliyor. Siz bu raporu dosyadaki çalışmalara göre mi, yoksa gelen dedikodulara göre mi değerlendiriyorsunuz? Ben Müslüman olmaya bilirim. Eğer siz Müslüman iseniz, hak ve adalete uygun bir şekilde dosyadaki çalışmalara göre raporu yazıp göndermeniz ve beni mağdur etmemeniz gerekir. Neye göre hareket ediyorsunuz?” dedim. Hocamız mahcup bir eda ile “Haklısınız!” dedi.
Başka bir önek vermek istiyorum. Dicle Üniversitesinde ziraatçı bir arkadaş Doçentliğe başvurmuştu. Dosyası Konya’da bir ziraatçı profesöre gitmişti. Oradaki cemaatlerden birinde bir arkadaşım vardı. Onun vasıtasıyla o Profesör arkadaşa ulaştım ve bu Doçent adayı arkadaşımızın Avrupa’da Doktora yaptığını Doçentlik dosyasının da çok dolu olduğunu söyledim. “Doğrudur” dedi. Ardından da, “Ama o Doçent adayı alevidir, sen İlahiyatçı bir Tefsir Profesörü olarak nasıl bir alevi birini savunuyorsun?” deyip bana çıkıştı. Müslüman geçinen, hem de Üniversitede Profesör olan bir hoca, nasıl böyle düşüne bilir diye şok oldum. Bu sözde Müslüman, hala Allah’ın Rabbülalemin/tüm âlemlerin rabbi olduğunu öğrenmemiş. Kur’an’ı anlayan, Allah’ı tanıyan bir insanın böyle düşünmemesi ve insanlar arasında ayırım yapmaması gerekir. Doçent adayı arkadaşımız mahkeme yolu ile Doçentliğini aldı, şimdi branşında fevkalade başarılı bir Profesördür.
Çok kere şuna şahit oldum: İlan edilen bir Dr. Öğretim Üyeliği, bir Doçentlik veya Profesörlük kadrosuna birkaç kişi başvuruyor. Yöneticiler jüri üyelerini ya hiçe sayıyor veya başka jüri seçerek baskı yollarla en ehil olmayanı, puanı en düşük olanı kadroya atıyor ve hak edenleri mağdur ediyor. Niye böyle yaptığını sorduğunuz zaman, kendi yandaşını tercih ettiğini anlatıyor. Böyle bir uygulamanın hiçbir dinde yeri yoktur. Her şeyden önce insanlık bu tür muameleleri kabul etmemektedir.
Her konuda olduğu gibi, bu konuda da hak, hukuk ve adalete uygun hareket etmek ve farklılıkları kabul etmek gerekir.
Bu tür çarpık uygulamalarla ilgili çok sayıda örnek verebilirim. Sıkıntı İslam’dan değil, sıkıntı Müslüman geçindiği halde İslam’a uygun hareket etmeyen İslamsız Müslümanlardan kaynaklanmaktadır.
Herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
1 yorum
Ben de bundan muzdarip hocam. Bazı FETÖ artıkları ve fraksiyonları bana engel oldular. Yayında benden çok daha zayıf olanlar bana engel olup soruşturma geçimeme bile neden oldular ama ne yaparlarsa yapsınlar son karar Allah’ındır.