Üniversite veya yüksek okulda ders veren anlamına gelen akademisyenin tanımı aslında bundan çok daha fazlasıdır, eğer hakkıyla yapılabilirse. Örneğin tıp fakültesindeki bir akademisyen; hizmet sektöründe görev yapan bir doktordur; araştırma yapan bir araştırmacı ve bilim insanıdır; araştırma sonuçlarını gerektiğinde diğer sektörlerle örneğin ilaç sektörü, medikal firmalarla paylaşıp üretime sokulmasına yol açan veya bizzat kendisi üreten bir üreticidir, makale veya kitap yazan bir yazardır; deneyimlerini, araştırma sonuçlarını, yıllar içinde edindiği bilgileri derslerinde, kongrelerde, sempozyumlarda anlatan bir öğretmen, bir hatiptir. Bütün bu vasıfları bünyesinde barındıran insan ancak gerçek anlamda akademisyen olur ve buda uzun yıllar süren bir zaman diliminde ortaya konulan emekle gerçekleşir ancak.
Yukarıda bahsedilen birçok görevi uzun bir zaman diliminde ve kesintisiz olarak layıkıyla yerine getirmesi gereken akademisyen bu çabalarının karşılığı olarak sırasıyla araştırma görevlisi, doktor, doktor öğretim üyesi, doçent ve profesör şeklinde bir hiyerarşik düzenleme içinde akademik unvan kazanır, kazanması gerekir. Aynı zamanda akademisyen bu çalışmaları yaparken belli bir yaşam standardında ve refah düzeyinde yaşayabilecek gelir de elde etmelidir, işini geçim derdi düşünmeden zevkle, şevkle ve layığı ile yapabilmesi için. Yani akademisyenin motivasyon kaynağı çalışmalarının karşılığı olan akademik unvanı almak ve geçim derdine düşmeyecek bir gelir sahibi olmaktır, bu istekler yapılan işin karşılığı olarak algılanmamalıdır, çünkü her meslekte olduğu gibi çokta insani isteklerdir.
Akademik yükselmede olmazsa olmaz akademik yeterliliktir. Bunun içinde yeterli ve kaliteli yayın yapmak; primer mesleğinde örneğin doktor ise yeterli mesleki deneyime sahip olmak; öğrenci, araştırma görevlisi, yüksek lisans ve doktora öğrencisi yetiştirmek; toplumsal kalkınma ve gelişmeye katkıda bulunacak bilimsel çalışmalar ve gerektiğinde önderlik yapmak; sözün özü çok çaba sarf etmek ve emek gerekir. Yani akademisyenlik bugünden yarına olacak bir iş, bir meslek değildir.
Buraya kadar yazılanlar olması gerekenlerdir. Ancak pratik uygulamada ya da güncelde böyle midir işin aslı, bu büyük bir soru işaretidir. Sık sık basında yer alan haberlerden öğrendiğimiz adrese teslim akademik kadrolar, haklı bir gerekçe gösterilmeden işine son verilen akademisyenler, yöneticilerden hatta son yıllarda tanık olduğumuz öğrencilerden gelen mobbing uygulamaları hatta bazen ölümle sonuçlanan şiddete varan davranışlar da cabası.
Son 20 yılda kamuda adam kayırmacılığın doruğa çıktığı, arkanız, dayınız olmaz ise işe girmeden tutun meslekte gereken hiyerarşik yükseltmelerde hakkınız olanı elde edemediğiniz bilinen bir gerçektir. Yine bu yıllar içinde Türkiye Cumhuriyeti’nde üniversite giriş sınavlarından, tıpta uzmanlık sınavlarına kadar çalıntı sorularla üniversiteye giren, uzman olan veya unvan elde eden binlerce insan olduğunu biliyoruz. Yani kuvvetli bir torpiliniz olması yeterlidir, işe girmede, iş hayatınızda yükselmede, akademik hayatta unvan almakta; sizin çok çalışmanıza, yıllarca dirsek çürütmenize gerek yoktur benim ülkemde.
İşin bir başka boyutu da akademik yükselmede esas olan yayınlar konusundaki etik dışı uygulamalardır. Siz yıllarınızı verip göz nuru dökerek makale, tez, kitap yazmaya çalışırken; parayla makale yayınlayan dergiler, gerçek katkısı olmayan akademisyenlerin yer aldığı çok yazarlı makaleler, yapılmış gibi gösterilen uydurma verilerle yazılan masa başı makaleler ve parayla yazdırılan tezler akademik çevrede sıkça rastlanan uygulamalardır. Öyle gizli saklı da değil, internet ortamında reklamı yapılarak…
İşte yukarıda birkaç örneğini sıraladığımız olumsuz davranışla elde edilen akademik yükseltmeler işi hakkıyla yapan gerçek akademisyenlerde motivasyon eksikliğine yol açmaktadır. Ancak umutsuz da olmamak gerekir, halen Türkiye’de bir akademik hayattan bahsedilebiliyorsa oda birkaç yurtsever akademisyenin özveri ve sabırla işlerini yapmaya çalışmalarının sonucudur. Umarız ki akademik yaşamdaki bu kötü gidiş böyle devam etmez, liyakatin gözetildiği, emeğin, deneyimin ve çalışmanın ön plana alındığı, evrensel anlamda akademik yaşama geri dönülür.
1 yorum
Doğru söze ne denir, teşekkürler.