Bu haftaya hangi konuyu ele alarak başlarım diye düşünürken Reuters Ajansı’nın 10 Ocak 2005 tarihinde geçtiği habere kısaca değinmenin daha anlamlı olacağı kanısına vardım. Zira haber çok güncel bir haber olup dolaylı da olsa, bir doğal zenginliğimizi konu etmektedir. İşte bu haberi işlemeye kalkınca yukarıdaki başlık ortaya çıkmış oldu. Haber olarak işlemeye çalıştığım konunun esasını oluşturan meme kanseri hakkında toplumda yeterince bilgi sahibi olunmadığı ya da daha kötüsü yanlış bilgilerin hakim olduğunu görünce, şu meme kanserinin genetiğine el atmak zorunluluğunu hissettim. Fakat vermek zorunda olduğum bilgiler benim köşenin haftalık kontenjanını aştığı için bunları birkaç hafta sürecek bir dizi olarak sunacağım. Umarım sizleri sıkmamış olurum.
Akdeniz diyeti
Akdeniz diyeti ya da daha doğru bir söyleyişle Akdeniz tipi beslenme tarzına ilişkin ayrıntıya pek girmek istemiyorum. Çünkü hem ülkemizde hem de dünyada pek çok diyet çeşidi yanında Akdeniz tipi beslenme hakkında pek çok yayın bulunmaktadır. Hatta bazı gazeteler ve internet siteleri bu konularda ilgili ilgisiz pek çok ayrıntıya girerek reklam türü yayınlar da yapmaktadır. Fakat benim burada kısaca belirtmek istediğim husus; bu beslenme tarzının esasını, bol miktarda bitkisel besinlerin ve yağ olarak da zeytin yağının oluşturmasıdır.
Zeytin ağacı
Zeytin yağı konusuna gelince, sanırım önce zeytin ağacından işe başlamak gerekecektir. Bu yazıyı yazmaya başladığım zaman bilmediğim şu hususları da öğrenmiş oldum ve sizlerle paylaşmaya karar verdim:
Zeytin ağacının anavatanı ve gen merkezi Türkiye’nin Güneydoğu ve Doğu Akdeniz Bölgesi’dir. Buradan diğer Akdeniz ülkelerine yayılmıştır. Zeytin ağacı (ve dolayısıyla zeytin ve zeytin yağı) tüm kutsal kitaplarda önemle sözü edilen bir bitkidir. Zeytin, Kur’an’da kutsal kabul edilmesinin yanında, özellikle yemeklere tad ve hastalıklara şifa vermek için kullanıldığı yazılmaktadır. Bir zeytin ağacının ortalama ömrü 400 yıldır ve 1000 senelik zeytin ağacına da rastlanmaktadır. Zeytinin M.Ö. 6000 yılından beri, yani 8 bin yıldır kullanıldığı bilinmektedir.
Yani zeytinin tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir.
Meme kanseri
Yukarıda verilen çok kısa bilgilerden sonra, vurgulanmak istenen esas konuya geçebiliriz: Meme kanseri.
Meme kanseri, kadınlar arasında non-melanom cilt kanserinden sonra en iyi tanımlanan ikinci sıradaki kanser türüdür ve yine akciğer kanserinden sonra ölüme neden olan ikinci sıradaki kanserdir. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde 2004 yılı için 217,440 yeni meme kanseri olgusu teşhis edileceği ve meme kanseri ölümlerinin de 40,580 olacağı hesaplanmaktadır. Görüldüğü gibi oldukça büyük bir sayı. Sağlık Bakanlığı da meme kanserinin “Türkiye’de kadınlarda en sık rastlanan kanser tipi” olduğunu ve Türkiye’nin “kadınlarda meme kanseri insidans hızı orta derecede yüksek olan ülkeler arasındadır” bilgisini vermektedir. Yani meme kanseri yurdumuz içinde önemli bir sağlık sorunudur.
Meme kanseri olgularının %5-10 kadarı kalıtsal kökenlidir ve otozomal dominant denen kalıtım kalıbına uyar, yani kuşak atlamadan kendisini gösterir. Onun için ailesinde meme kanseri hastası bulunan bireylerin (ister kadın ister erkek olsun), kontrollerini yaptırıp gerekli önlemleri almaları gerekir. Meme kanseri riskleri arasında familiyal yatkınlığa ek olarak yaş, reprodüktif ve menstrual hikaye, hormon terapisi, radyasyona maruz kalma, benign meme hastalığı ve yaşam tarzı gibi hususlar sayılmaktadır. Fakat burada özellikle dikkat edilmesini istediğim husus; kalıtsal nitelikli meme ve ovaryum kanserlerinin ailevi yatkınlığı için şunların varlığı önemlidir:
Özellikle erken yaşta sporadik olarak ortaya çıkan kanser hastalarının varlığı tek bir hastada iki ya da daha fazla primer kanserin bir arada bulunması: Bilateral meme kanseri ya da meme ve ovaryum kanseridir.
Erkek meme kanserli hastaların varlığı
Erkek ve kadınlarda diğer kanser riskinin artma eğiliminin görülmesi, diğer bir anlatımla kalıtsal meme kanseri daha erken yaşta ortaya çıkması (sporadik olgulara göre ortalama 5-15 yıl daha erken), bilaterilite göstermesi, hem anne hem de baba tarafından vertikal geçişli olması ve diğer organlara ait tümörlerle familiyal asosiasyon (özellikle ovaryum ve prostat) göstermesi ile karakterizedir.
Kalıtsal kanserlerin genetik nedeni, ilgili genlerdeki başkalaşımlardır (mutasyon). Örneğin, kalıtsal meme ve ovaryum kanserleri BRCA1 ya da BRCA2 mutasyonları, Li-Fraumeni sendromu TP53 mutasyonları, Cowden sendromu da PTEN mutasyonları nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Bu genlerin her birinde ortaya çıkan başkalaşımlar karakteristik malignensilerin farklı farklı klinik fenotiplerini oluşturur ve bazı durumlarda da malign olmayan anomalilerle birliktelik gösterebilir.
BRCA1 ve BRCA2 genleri tümör süpresör gen grubundan sayılmakta olup bunlardaki fonksiyon kaybı neo-plastik hücre çoğalması ile sonuçlanabilir. Bu genlerin oluşturduğu BRCA1 ve BRCA2 proteinleri hem kendi aralarında ve RAD51 proteini ile hem de diğer proteinlerle etkileşim yaparak DNA tamir mekanizmasına katılmaktadır. Bunların olmaması ya da hatalı üretilmesi, pek çok mutasyonun birikmesine ve büyük olasılıkla da kanserleşmeye yol açmaktadır. Li-Fraumeni sendromu (LFS) TP53 genindeki germline mutasyonlar sonucu oluşmaktadır ve çocukluk çağı sarkomla birlikte premenopozal meme kanseri, beyin tümörleri, lösemi ve adrenokortikal sarkomla karakterizedir. TP53 mutasyonları meme kanseri olgularının %1 kadarında görülmektedir. Kromozom 17p üzerine lokalize olan TP53 tümör süpresör geni bir 53kd DNA dizilerine bağlanarak hücre büyümesi ve proliferasyonunun negatif regülatörü olarak görev yapar. DNA hasarına cevap olarak p53 proteini hücreleri hücre siklusunun G1 evresinde arrest eder ve böylece DNA tamir mekanizması DNA sentezinden öne alınmış olur. Cowden sendromu meme kanserine ek olarak gastrointestinal malignensiler ve benign ve/veya malign tiroid hastalığı ile karakterizedir. Kromozom 10q23 üzerine lokalize PTEN (tensin’e homoloji gösteren bir tirozin fosfataz) genindeki germline mutasyonlar bu hastalıktan sorumludur.
Meme kanseri ile zeytin yağı ilişkisi
Yukarıda da belirtildiği üzere Reuters Ajansı 10 Ocak 2005 günü Londra kaynaklı bir haber geçmiştir: Zeytin yağının anti-kanser etkisinde oleik asit kilit rol oynamaktadır. Röportaj yapılan kişi Chicago Northwestern Üniversitesi Feinberg Tıp Fakültesi’nden (ABD) Dr. Jawier A. Menendez. Zira bu araştırıcılarının konuya ilişkin “Oleik Acid, the main monosaturated fatty acid of olive oil, suppressor Her-2/neu (erbB-2) expression and synergistically effects of trastuzumab (Herceptin TM) in breast cancer cells with Her-2/neu oncogene amplification” konulu yayınları aynı gün Medikal Onkoloji Avrupa Birliği’nin (European Society for Medical Oncology) Annals of Oncology adlı dergisinde yayınlanmaktadır.
Bu araştırıcılar, zeytin yağının temel bileşiği olan oleik asitin meme kanseri hücreleri üzerindeki etkilerini in vitro olarak incelemişlerdir. Araştırmaya göre; tekli doymamış yağ asidi olan oleik asit (OA), Her-2/neu geninin normalden fazla eksprese olmasını önlemesinin yanında, Her-2/neu onkogen amplifikasyonlu meme kanseri hücrelerinin apoptotik hücre ölümünü hızlandırmak suretiyle anti-her-2/neu immünoterapiyi (transtuzumab) sinerjetik olarak etkilemektedir. Oleik asidin daha önce farkına varılmamış olan bu özelliği, bazı yağ asitlerinin meme kanseri hücrelerinin malign davranışlarını regüle edebileceği şeklinde yeni bir moleküler mekanizma göstermektedir ki bu durum yeni epidemiyolojik çalışmaların planlanmasında ve hastalara önerilecek diyet konusunda yardımcı olacaktır. Yukarıda anlatılanları daha açık bir ifade ile özetleyecek olursak, Akdeniz diyeti olarak tanımlanan meyve, sebze ve özellikle zeytin yağı ağırlıklı beslenme tarzı kadınları meme kanserine karşı korumaktadır. Oleik asit ya da zeytin yağı, meme kanseri olgularının %30 kadarında bulunan ve kanser nedeni olan Her-2/neu onkogeninin etkisini bloke etmektedir. Ayrıca meme kanseri tedavisinde kullanılan transtuzumab adlı ilacın etkisini de artırmaktadır. Böylece bu serinin ilk bölümü bitmiş olmaktadır. Önümüzdeki hafta ikinci bölümde “Meme Kanseri ve Genetik Tanı” konusu işlenecektir.
Gelecek hafta görüşünceye kadar zeytin yağınız bol, sağlığınız tam olsun!