Son günlerde “sağlık turizmi konusu”, yeni beklenti ve yeni moda uygulamalardan sayılıyor. Hiç yoktan uçak düşürülüp, turizmin içine edilip, gelen turist de azalıverince herkes yeni arayışların içine girdi. Sağlık turizmi de bunların başını çekenlerinden. Özeli resmisi fark etmiyor; hastanelerimiz varsa yoksa paralı yabancı hasta peşinde. Şimdi önceliğimiz paralı Arap hastalarda. Kimi hastaneler bu işle ilgilenen turizm firmalarıyla anlaşmış durumda. Kimileri Arapça bilenleri işe almış, kimileri Kuzey Irak’ta bazı kentlerde bürolar açmış.
Yeterli mi, değil tabii. Eski Doğu Bloku ülkeleri, Türki Cumhuriyetler, Avrupa, hatta Amerika’dan bile paralı hasta çekebilmek lazım ki ülkemize döviz kazandırılabilsin. Lazım da bu işler öyle gelsinler, demekle olmuyor. İstanbul’da bazı firmalar hastayı havalimanında karşılayıp oteline yerleştiriyor. Şehirde turistik bir gezintinin ardından, hastanede rezerve edilmiş odaya geçilerek tetkik ve tedavilerine başlanıyor. Hastaneden çıkışta da hastalar aynı şekilde havalimanından uğurlanıyor.
Aslında bunlar iyi niyetle başlatılıp hizmete sokulan iyi uygulamalar. İstenilen sayı ve hedeflere ulaşılıp ulaşılamadığını bilemeyiz.
Benim burada tartışmak istediğim, “Acaba hastanelerimiz dünya standartlarına erişmiş midir?” konusu. Efendim, bizim şu kadar hasta yatağımız var. Şu branşlarda her türlü hizmeti veriyoruz. Şunca doktorumuz şunca aletimiz var, demekle hastalar bize doğru akar mı acaba?
İhracat yaparken TSE, CE ve başka belgelerin olup olmadığı sorgulanıyor. Acaba gönderilen mal dünya standartlarında mıdır, diye soruluyor.
Hastane bazında sağlık istatistiklerimiz ne durumda acaba? Ameliyathanelerde, aylık-yıllık enfeksiyon oranları, reoperasyon, ölüm istatistikleri ne durumda? Kardiyoloji, anestezi, nöroloji, yoğun bakım, hatta acil servis istatistikleri? Yoğun bakımlarda kateter, sonda enfeksiyonları, pnömoni, morbidite ve mortalite oranları ve bunları gösteren istatistikler ne durumda?
Öncelikle hastanenizin uluslararası akreditasyonu var mı? Şimdi harıl harıl bazı tıp fakülteleri ve özel hastaneler bu akreditasyonlar için çalışmalar başlatmış durumda. Sağlık Bakanlığı hastanelerinde de böyle bir çalışma başlatılmış mıdır, bilemiyorum.
Dünya Sağlık Örgütü, 2008 yılından itibaren ameliyathanelerde “19 maddelik kontrol listesi” uygulamasını başlatmış durumda.
Edindiğim bilgilere göre İstanbul’da iki özel hastanede uygulanıyormuş. İzmir’de de Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde hastane başhekiminin başkanlığında akreditasyon çalışmalarına başlanmış.
Ben kendi fakültemde, 17 Ekim günü konuyla ilgili verdiğim bir konferansla, özellikle konuyla ilgili olan ve yönetici konumundaki arkadaşlarımı uyardım. Bakalım olaylar nasıl gelişecek, izleyip göreceğiz.
Yukarıda özetlediğim gibi işler öyle cafcaflı törenlerle hastane açmakla bitmiyor. Devamında, öncelikle ve ivedilikle hastanelerimizi, çalışan kadrolarıyla, akreditasyon belgeleriyle ve istatistikleriyle dünya standartlarına ulaştırmamızla olacaktır.