Güneydoğu’da silahlı terör çeyrek asırdır devam ediyor.
Sebepler aynı kaldıkça sonuçlar değişmiyor.
Palyatif önlemlerle radikal sonuçlar beklenemez.
Ne diyor şair?
“Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı!”
Toprağı tanımak!
Soyut “vatan-millet” nutukları ile gerçekleşemeyeceği belli.
Toprak mı değerli, insan mı?
Toprak mı öncelik taşır, insan mı?
Bu insanlığı titretmesi gereken soruların cevabı:
“Toprak olmayan yerde insan yoktur. İnsan olmayan yerde toprak vardır” olabilir mi?
Toprakla konuşulmalı…
Ne istiyor?
İnsan mı?
Tanınmak mı?
Su mu?
İşlenmek mi?
Korunmak mı?
Toprakla konuşabilmek için özgürlük esastır.
Toprağı konuşanların karşılıklı bireysel özgürlükleri esastır.
Özgür olmayan insanlar, toprağı konuşamayan insanlar, toprakla konuşamayan insanlar bağımsızlık mücadelesi veremezler.
Toprakla konuşmak:
Toprağın yapısının ne olduğu, nelerden oluştuğu, altında ne gizlediği, üstünde ne üretilebileceği, neye ihtiyacı olduğu ve nasıl korunacağı sorularıyla somutlaşabilir.
Ya toprağın “doğurduğu” insanlar.
O insanlarla konuşulmalı…
Ne istiyorlar?
Ekmek mi?
Su mu?
Toprak mı?
Yol mu?
Barınak mı?
Eğitim mi?
Özgürlük mü?
Bağımsızlık mı?
Korunmak mı?
İnsan hakları mı?
Dostluk mu?
Düşmanlık mı?
Eşitlik mi?
Ölmek mi?
Öldürmek mi?
Evet toprağın “doğurduğu” insanları tanıyıncaya kadar konuşmalı.
Kadınla, erkekle, çocukla, yaşlıyla, gençle, evde kalanla, evi terk edenle, düzde olanla, dağda olanla…
Konuşmalı…
Tanıyıncaya kadar konuşmalı…
Konuşabilmeli.
“Kurşun bize okul olacak, kalem olacak” diyen 9 yaşındaki Aktütün’ün çocuklarını iyi okumalı, okutmalı ve sürekli konuşabilmeleri sağlanabilmelidir.
Unutmayalım!
Dağdaki eşkıya (terörist) da ancak karşılıklı konuşarak tanınabilir, anlaşılabilir ve düze indirilebilir.
Yakın tarihimizde, dağdaki “eşkıya”yı düze indirerek İstiklal Savaşı’na destek oluşturan atalarımızı unutmayalım.
Yabancıların istihbaratıyla İstiklal Savaşı kazanılamaz.
Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
33