Löseminin, -özellikle öldürücü bir formunun- oluşmasında rol oynayan 8 gen bulunduğu açıklandı. Elbette bu buluş da “Genom Projesi” sayesinde gerçekleştirilen tüm genomun dizilenmesi ve fiyatın aşağılara çekilmesi sayesinde olmuştur. Doğal olarak, diğer hastalıklardan sorumlu genlerin arka arkaya ortaya konması da bundan sonra hızla gerçekleşecektir.
Şimdiye kadar araştırıcılar “kuşkulanılan”, kanser genlerinin tümör dokusu ve normal dokuda bulunup bulunmadığını ortaya çıkarmak üzere “aday genlerin” dizilemesini yaparak kanser oluşumuna katılan genlerin ortaya çıkarılmasını amaçlamışlardır. Fakat, araştırmaları ünlü Nature dergisinde yayınlanan (DNA sequencing of a cytogenetically normal acute myeloid leukemia genome. Nature, 456: 66-72, 6 November 2008) grubun lideri Richard K. Willson’a göre (Washington Üniversitesi, St. Louis, Missouri); Akut Miyeloid Lösemi (AML) tanısı için geleneksel olarak kullanılan bu yöntem sonuç vermemektedir.
Hazırlanan yeni dizileme yönteminde ise; hastanın deri dokusu ve AML tümöründen alınan hücrelerin tüm genom dizilemesi yapılmaktadır. Bu uygulama sonucunda, iki doku arasında 10 genin farklı olduğu ortaya konmuştur. Bunlardan 2 tanesi (FLT3 ve NPM1) kanserle ilişkili olduğu bilinen ve daha önce bulunan genler olmasına karşın 8 tanesi bu araştırma grubu tarafından yeni bulunmuş olan genlerdir (CDH24, PCLKC (PCDH24), GPR123, EBI2 (GPR183), PTPRT, KNDC1, SLC15A1, GRINLI1B). Bu genlerden 3 tanesi tümör süpresör gendir, fakat geriye kalan ve yeni bulunan 5 tanesi ise kanserle ilişkili olmakla birlikte, lösemi oluşumuna sağladığı katkılar henüz doğrulanamamıştır.
Sonuç olarak; hemen hemen her gün yeni bir hastalık geni ya da genlerinin keyfi yayınlanır hale gelmiştir. Bunun ulaşacağı nokta gen tedavisi ile pek çok ölümcül hastalığın ortadan kaldırılmasıdır. Bundan 10 yıl sonrasında pek çok kalıtsal hastalığın tedavi edilebilir hale geleceğini söylemek de kehanet olmayacaktır. Pek çok ülkenin hummalı bir gayretle bu konuya odaklanmış olmalarını dışarıdan seyretmek, maalesef ülkemiz adına üzüntü verici bir manzaradır. Bununla birlikte, ülkemizde hiç değilse “bardağın yarısı dolu” dedirtecek cılız gelişmeleri görmek bile geleceğe umutla bakmamıza neden olmaktadır.
Yeni bir konuda buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.