Hekim-hasta arasındaki ilişki vekil-müvekkil ilişkisidir. Hekim, hastadan çok daha bilgilidir ve uzmanı olduğu alanda hasta adına kararlar verip uygulamak ister. Daha önceki yazılarımda da hekimin yaptığı işi yasal kılanın diploma, endikasyon ve hastanın bilgilendirilmiş rızası olduğunu yazdım. Eğer hasta, hekimi yapacağı iş için yetkilendirmez yani rızasını bildirmezse hekim o işlemi yapamaz.
Kişinin kendi bedenine yapılacak müdahaleler hakkında söz sahibi olmasından daha önemli bir hak düşünülemez. Hasta, hekimi öteki beni olarak yetkilendirir. Eski Roma’da tacirler her yere ulaşamazlar, ancak geniş bir coğrafyada ticaret yapmak isterlerdi. İletişimin de çok zor olduğu, hatta zaman zaman imkânsız olduğu bir ortamda kendisi gibi karar verecek kişiler bulurlardı. Onları yapacakları işler için yetkilendirirler ve bu kişilere de “Alter Ego”, diğer söylemle “Öteki Ben” derlerdi. İşte aslında hekim-hasta arasındaki ilişki budur. Hekim, hastanın alter egosu, öteki benidir. Bu çok değerli ve özel bir ilişkidir. Hekim yapılacak işlemleri en iyi bilen kişidir. Geçmişte hasta için ne yapılacaksa paternalist yaklaşımla biz hekimler karar veriyorduk, ancak günümüz tıbbında hasta otonomisi öncelik kazanmıştır. Tüm bu sebepler, hekimin hastasını anlayacağı bir dille bilgilendirmesini gerektirir. Bizim ülkemizde de hem iç hukuk hem de uluslararası sözleşmelerden doğan gereklilikler nedeni ile bilgilendirme ve rıza eskiden olduğundan çok daha önemli hâle gelmiştir.
Dilimize “Aydınlatılmış onam” gibi acayip bir Türkçe ile girmiş olan bu kavram için hukuktaki karşılığı olan “Bilgilendirme ve Rıza” sözcüklerini kullanmayı yeğ tutacağım. Bigilendirme, bilgilendirilen kişinin anlayacağı şekilde şüpheye yer bırakmayacak şekilde yapılmalıdır. Düşününüz, size bir şey yapılacak ve siz bilmediğiniz bir şeye rıza gösteriyorsunuz! Kim kabul edebilir bunu? Hasta kendisine yapılacakları anlar ve sonrasında bunun için hekimi alter egosu olarak yetkilendirir. Bilgilendirmenin bir şekli olmamakla birlikte, rıza mutlaka yazılı olmalıdır. Hastanın kendi el yazısı ile yazılmış olmalıdır. Hekimler bu konuda çok zorluk yaşamaktalar. Genellikle yapılacak işlemleri içeren formlar hazırlanmış ve hastalara bu belgeler imzalatılıyor. Genel uygulama bu olmakla birlikte, yargıya taşınan durumlarda hekim hep bu durumun kaybedeni olmaktadır. Meslektaşlarıma, mutlaka hastanın kendi cümlelerini yazıp imzalaması gerektiğini söylüyorum. Bu hekimlerde dirence sebep oluyor ve bazen öfkelendiklerini bile hissedebiliyorum.
Bir hekim üç dakika ayırabildiği hastaya nasıl bu kadar bilgi versin? Nasıl eğitim düzeyi ilkokul dördüncü sınıf olan bir toplumdan özgün rıza cümleleri alsın? Yapılması gereken ne bilgilendirme ve rızadan vazgeçmek ne de hekime sopa göstermektir. Yapılması gereken mutlaka hekimin yükünü azaltmaktır.
Hukukta en sevdiğim şeylerden biri de istisnalardır. Bazen rızasız da müdahale gerekir. Hastanın bilinci kapalı ve organ ya da hayati kaybı söz konusu ise hekim alter ego olarak gerekli müdahaleyi yapar. Bu durumda hastanın yakınlarına bilgi verilir, rızaları istenmez. Elektif durumlarda ise hastanın kanuni vasisinden rıza alınır. Eğer hayati bir işleme vasi izin vermezse yargıya başvurulur. Hastanın bilincinin kapalı olduğu, yoğun bakım veya anestezi altında olduğu durumlarda gerekli yaşamsal işlemler yapılır, hasta yakınları bilgilendirilir. Mesela hastanın üç çocuğu var; birisi trakeostomi istiyor, diğerleri istemiyor. Hekim bana ne yapması gerektiğini soruyor. Ne tıp ne hukuk bu şekilde oylama yapılarak icra edilecek meslekler değildir. Hasta için doğru olan ne ise o yapılır!
Genel kural, hastanın bilgilendirilmiş rızasıdır. İstisna ise hastanın rıza veremeyeceği, bilincinin kapalı olduğu durumdur. Bilinci kapalı ise hastanın öteki beni devreye girer ve hastanın kendisi gibi karar verir. Herkesin hatırlaması gereken “Hekim hastanın alter egosudur!”
GÜNEŞ HİÇ DOĞMASIN
( Fâilâtün/Fâilâtün/Fâilâtün/Fâilün )
Hasretin saplandı bir hançer olup kalpgâhıma.
Ayrılıklar yaktı, aldırmaz felekler âhıma.
Dinmiyor hicrânı gönlün, gözlerim hep yolları,
İstemem sensiz güneş hiç doğmasın dergâhıma.
Dâi Dilek