Alternatif tıp günümüzde modern tıbba destek olmak ya da insan sağlığını iyileştirmek kaygısı ile devrede. İnsan bu iyi niyetli çabanın samimi olduğunu düşünüyor. İnsanlık için hizmete çıkmış bu kişiler Lokman Hekim’ den bu yana biriktirilmiş tecrübeleri insanlık yararına kullanma hevesi içindeler. Birçok halk otacısı, hekim ve çeşitli bilim alanlarından bilim adamları insan üstü bir gayretle hizmet üretmeye çalışıyorlar. Bu hizmet karşılığında aman aman bir beklentileri yok, ya ürettikleri bitkisel kökenli ilaçları kıymetsiz paralara pazarlamak ya da ürettikleri bilgileri içeren kitapları insanlara kolayca ulaştırmak. Modern tıbbın ürettiği ulaşılması zor ve pahalı hizmet yerine, binlerce yıldır sınanarak sağlanmış deneyimlere dayanan alternatif tedavi yöntemlerini insanların hizmetine erişilebilecek fiyatlarla sunmanın ne zararı olabilir. Hem abıhayat bizden bir hekim, Lokman Hekim tarafından bulunmamış mıydı? Böyle birikimi olan bir ulus olarak bunları yok mu saymalıydık? Bu tedaviler, çok uzun yıllardır denendikleri için insanlara zararlarının olmadığı gösterilmiştir zaten. Bu tedavi yöntemlerini savunan otoriteler zaten hiçbir zaman konvansiyonel (modern) tıbbı yok saymamaktadırlar. Bu iyi niyetli yaklaşımların insan sağlığına ne zararı olabilir?
Peki alternatifi olduğunu savladığın modern tıbbı yok saymayacaksın, hiçbir zaman engel olmayacaksın, ama sizin de varlığınızı onlar kabul edecek, siz de tedavi pazarında karınca kaderince aktif çalışacaksınız. Tamamen insanlık için hizmet. Zarar vermediğinize inandığınız için de hiçbir sorumluluğunuz olmayacak. Oysa siz ve modern tıbbın uygulayıcıları iyi biliyor ki, modern tıbbın tedavi yaklaşımlarında komplikasyon denilen, istenmeyen ve hatta yaşamı tehdit eden olumsuz sonuçlarla karşılaşılabiliniyor. Yasa koyucunun tanımladığı, kötü hekimlik uygulamaları başlığı altında, bu hatalara neden olanlara gerekli cezai yaptırımlar uygulanmaktadır. Ayrıca, ülkede hekimlik yapabilmek için çok uzun süren bir eğitim sürecinden geçilmektedir. Uzmanlaşmak ya da bu konuda akademik pozisyon kazanmak istiyorsanız da bu süreç tüm yaşam boyu olmaktadır. Bu özverili çalışmalarınız karşılığında bilginizi insan sağlığı için çok iyi uygulamanız istenmekte ve istemeyerek yaptığınız hatalar için de bedel ödemeniz gerekmektedir ya da bu bedel yasalarca ödetilmektedir.
Madalyonun iki yüzünden bakınca tüm ilginçlik ortaya çıkmıyor mu sizce? Uzun yıllar alan zor bir eğitim sürecinden geçeceksiniz ve kazandığınız her türlü beceri ve deneyim için yoğun çaba göstereceksiniz. Hastaların sağaltımı sürecinde attığınız tüm adımlar bilimsel çalışmalarla tanımlanmış olacak, hatta gelişecek komplikasyonlar bile öngörülmüş olacak. Diğer taraftan hiç eğitimin olmadığı, hiçbir kontrolün olmadığı, insanlara vereceği zararın test edilmediği bir alanda çalışacaksınız ve yalan yanlış bilgilerle halk sağlığı ile oynayacaksınız, sonra da pişkin pişkin her şeyin güllük gülistanlık olduğunu savlayıp sağlık pazarında dilediğiniz gibi hareket edeceksiniz. Sağlık ilginç bir alan, tüm ot satanları, bir şekilde yasal izin alıp, otları şişeleyip, halka birkaç gramını, aktarda bir kilosunu alacağa fiyata satmaktadır, sağlık otoritesi olayı gıda desteği diye görmezden gelmekte, muhatapları da sorunsuzca emellerine ulaşmaktadır.
Halen Mahmudiye’de yaşayan sevgili dostum (ağabeyim), Namık Yılmaz bir sağlık sorunu ile ilgili beni telefonla aradı. Soracağı şeyleri sorduktan sonra birden “Sadık, biliyor musun Çifteler harasını satın aldım, hastane yapacağım” dedi. Ben önce şaşırdım. Çifteler harası, Osmanlı Padişahlarından Sultan II. Mahmud’un beylik atlarını yetiştirmek için kurdurduğu bir kurum. Cumhuriyet Döneminde Devlet Üretme Çiftliği olarak çalışmalarını sürdürüyor. Halen 20 bin dönümden fazla arazisi olan bir çiftlik. “Abi nasıl hastane yapacaksın?” dedim. O da “Bu çiftlikte yetişen her türlü otun nerede olduğunu karış karış biliyorum. Hastane yapıp, hastaları her sabah birilerinin yararlı otlar dediği bölgelere götürüp siz burada yayılın diyeceğim” dedi. Bu arada bana “Senin de tıp okumana gerek yokmuş. Hastalıkların tedavisi otla oluyormuş. Her sabah değişik televizyon kanallarında bir profesör çıkıp otların sağlığa ne kadar yararlı olduğunu, hangi otun hangi hastalıkta kullanılacağını ballandıra ballandıra anlatıyor. Hiç yüzleri de kızarmıyor ve aldıkları eğitimden de utanmıyorlar. Halkla dalga geçiyorlar ve istismar ediyorlar” dedi. Bunun ardından karşılıklı gülüşüp telefonu kapattık. Halk perspektifinden baktığımızda da alternatif tedaviler bu şekilde algılanıyor.
Eğitime saygı duymayan, bilimi ikinci plana iten topluluklar, kandırılmaya ve sömürülmeye mahkûmdurlar. Dilerim, ülkemiz bu olumsuz geleceği yaşamaz. Esenlikler diliyorum.