“Düşüncelerine katılmıyorum ama senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar destekleyeceğim.“
Voltaire
Aristo (M.Ö. 388-322) der ki; “İnsanın en önemli hedefi mutluluktur.”
Aradan yirmi üç asır geçti. Bugün hâlâ milyonlarca insan mutluluk denen o efsane hazinenin peşinde. Pek çok insan mutluluğu bulamadığı gibi aslında mutluluk diye bir şey olmadığını düşünüyor. Neden?
Herkesin arayıp durduğu mutluluğun sihirli bir formülü yoktur aslında. Mesela Aristo’nun mutluluk için önerisi erdemli bir hayattır. Ve ünlü filozofa göre erdem, davranışlarımızın aklın denetiminde yani ölçülü olmasıyla sağlanır. İşte bu da “Altın Orta” diye ifade edilir. Eskilerin ifadesiyle ifrat ve tefritten kaçınıp itidali tercih etmektir bizi mutlu edecek olan yol.
Geçen asırlar ciddi değişimleri beraberinde getirmiştir ama insanın fıtratı değişmemiştir. Bu yüzden Aristo’nun önerdiği şeylerin bugün de geçerli olduğu kanaatindeyim.
Mesela Aristo’ya göre aşırı sevmek veya şiddetle nefret etmek yerine “günün birinde nefret edecekmiş gibi sevmek ve günün birinde sevecekmiş gibi nefret etmek” gerekir.
Gücü elinde bulunduranın zayıfı ezdiği bir dünyada huzur yoktur. Ama bir yanağıma vurulunca öbür yanağımı çevirmek de doğru değil. Kimseye haksızlık yapmamak ama kendimizi de haksızlıklardan korumak yani adalet benim için altın ortadır.
Aptallık derecesinde gözü kara olmakla korkaklık arasındaki altın orta; tedbir ve cesarettir.
Koyun gibi her sözü dinleyip gözü kapalı itaat etmekle hiç söz dinlemeyip burnunun dikine gitmek arasında altın bir orta vardır: Her sözü dinleyip doğrusuna uymak.
Patavatsızlıkla yalancılık arasındaki altın orta ise Sokrat’ın meşhur üçlü filtre yöntemidir: Doğruluğundan emin olduğun şeyler arasında sadece gerekli olanları ve nazikçe ifade etmek.
Şaklabanlıkla yabanilik arasındaki altın orta örneğin iyi bir mizah anlayışına sahip neşeli bir insan olmaktır.
Kontrolden çıkmış bir öfkeyle tepkisizlik arasındaki altın orta doğru yerde, doğru kişiye ve uygun miktarda öfkelenmektir.
Pintilikle savurganlık arasındaki altın orta ise tasarruf ve cömertliktir.
Bazı insanlar çile çekmeyi erdem sayıp bu dünyayı kendisine zindan ederken bazıları da tam tersine hazzın doruklarında yaşamak için tüm şartları zorlamaktadır. Burada altın orta kimseye zarar vermedikten sonra meşru zeminde hayatın güzelliklerinden istifade etmektir.
Kendilerince ruhani hayatın derinliklerine nüfuz eden insanlar Hint Fakiri misali sefil bir hayat sürerken materyalist batı insanı zenginlikler içinde fakat mutsuz bir hayat sürmektedir. İnsan dediğimiz şeyin hem bedeni hem de ruhu olduğunu hatırlamak ve ikisinin hakkını vermek altın ortadır.
Gece gündüz çalışıp hayatı ıskalayanlar mutlu değil. Ama tembeller için de işler yolunda gitmiyor. Temel ihtiyaçlarımızı giderecek kadar çalışırken hayatın da tadını çıkarmak altın ortadır.
Şu basit örneklerden anlaşılacağı üzere aslında bizi mutluluğa ulaştıracak olan ölçülü bir hayat mucize değildir. Bu sadece tercih meselesidir. Fakat altın ortaya ulaşamayacağımız bir şey var yine de…
Evet, tartışmadan bahsediyorum. Aslında burada bile altın orta vardır. Mesela Voltaire tarafından ifade edilen şu harika söz bence tartışmaları bitirecek altın ortadır:
“Düşüncelerine katılmıyorum ama senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar destekleyeceğim.”
Gel gör ki bu fakir, yarım asırlık ömründe bir tartışmanın mutabakatla sonuçlandığına şahit olmadığı gibi Voltaire gibi orta yolu tutanı da görmemiştir. Bu yüzden tartışmanın kokusunu aldığımız yerde ateşten kaçar gibi uzaklaşmak tek yol gibi görünüyor.
Yunanistan sınırları içinde bulunan Delfi kasabasındaki Apollon tapınağının görkemli girişinde kocaman harflerle yazılı kısacık bir cümle vardır: “Kendini bil!”
Kendimizi bildiğimizde çoğu kez olayları tarafsız değerlendirme ve objektif karar verme konusunda bizi sınırlayan bazı duygularımız olduğunu fark ederiz. Öyleyse aynı duyguların karşımızdaki insanda olmasında yadırganacak bir şey yoktur. Bunu fark ettiğimizde tartışmayı hayatımızdan çıkarırız. Zira fikir alışverişinden ziyade bir çözüm önermeyen eleştiri ve yermekten ibaret tartışmalarda altın ortaya ulaşmak gerçek bir mucizedir.
Tüm dünyada giderek yükselen fiyatı nedeniyle kasamızı altınla doldurmak zor görünüyor. Ama üzülmeyin! Zira altından daha değerli bir şey varsa o da “Altın Orta” dediğimiz erdemli yoldur. Hepimizin ulaşabileceği mesafedeki bu hazine bir sandık dolusu altından daha çok güzellik katacaktır hayatımıza. Bunu fark etmek ve hiç aklımızdan çıkarmamak dileklerimle…
5 yorum
Çok güzel bir yazı, ellerinize sağlık.
Teşekkürler Hocam
Değerli hocam emeklerine sağlık.
Elinize sağlık gayet güzel örnekler verdiniz. Hayatı bu ilkelerin üzerinden şekillendirmek umarım herkese nasip olur.
İlginiz ve değerli yorumlarınız için teşekkürler