Özellikle ileri yaşlarda maruz kalma ihtimali fazla olan unutkanlık, herkesin korkulu rüyasıdır. Unutulmak istenen, kötü sonlanmaları olan yaşanmışlıklar da vardır şüphesiz; ama insan hep iyi hatıraları hatırlamak ister. Beynin entelektüel fonksiyonlarının kayba uğramadan devamını arzular. Bunun için ne yesem, ne içsem, hangi ilacı kullansam, nasıl davransam da beyin fonksiyonlarımı korusam arayışı, hem sağlık profesyonelleri, hem araştırmacılar, hem de sağlıklı yaşam koçları tarafından üzerinde durulan konulardan biri olmuştur.
Temmuz ayında, J Neurol Neurosurg Psychiatry Dergisinde alzheimer hastalığının önlenmesine ilişkin kanıta dayalı büyük bir veri analizi yapıldı ve sonuçlar yayınlandı. Bu veri analizinde, 243 gözlemsel ileriye dönük çalışma ve 153 ileriye dönük karşılaştırmalı çalışma yer alıyordu. Bunların hepsi, bilimsel araştırma bakımından kanıt değeri yüksek olan çalışmalardı. Bu araştırmalarda, alzheimer hastalığı ile ilişkili olma ihtimali olan 134 risk faktörü araştırıldı ve 43 tane risk faktörünün alzheimer hastalığı ile ilişkili olduğu gösterildi. Bu risk faktörlerine başlıklar halinde değinelim.
Yaşam tarzı, vücut kitle indeksi ve kilo değerlendirmesi: 65 yaşın altındaki bireylerin VKI’lerini 19-25 kg / m2 arasında tutması gerekiyor. Bunun için sürdürülebilir, uygun beslenme tarzı, kalori kısıtlaması ve uygun fiziksel aktivitelere sahip olmaları gerekir. 65 yaşın üzerindeki bireylerin zayıf, sıska görünümlü olmamaları öneriliyor. 65 yaşın üzerinde, bellek kapasitesinde azalma olursa, buna eşlik eden kilo kaybı olup olmadığı mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.
Fiziksel aktivite: 65 yaş üzerindeki bireylerin, düzenli olarak fiziksel aktivitelerde bulunmaları öneriliyor. En kolay ve sürdürülebilir olan yürümedir. Düşme riski olanların baston, yürüme değneği gibi yardımcı aletleri kullanması önerilmektedir.
Kognitif aktivite: Unutkanlığın olmaması için en çok önerilenlerden birisi de, beynin bilişsel aktivitelere tabi tutulmasıdır. Bu etkinlik, bireyin sosyo-kültürel durumuna göre farklılık gösterebilir. Kitap okuma, farklı konularda konuşma ortamlarına katılma, müziğin ya da görsel sanatların bir kolu ile ilgilenme, oyun kartları ile oynama, kelime, sayı bulma oyunları gibi etkinlikler. Bu etkinlikler, beynin nöroplastisite özelliğini, yani değişik nöronların da süreç içerisinde aktifleşmesi becerisini geliştirir.
Sigara: Yaşamın hiçbir döneminde tüketilmemeli, sigara içilen ortamlardan uzak durulmalı, pasif sigara içici durumunda olunmamalıdır. Sigara içenlerin bırakmak için kognitif terapi, nikotin bantları, farmakolojik destek gibi yöntemlere başvurması önerilmektedir.
Uyku: Kaliteli ve yeterli miktarda dinlendirici uyku, mental sağlığın korunması için önemlidir. Aksi halde, unutkanlık riski artmaktadır. Kaliteli uyku için görsel ve işitsel uyarıcılardan uzak uygun bir ortam oluşturulmalı, gerekirse farmakolojik destek alınmalıdır.
Eşlik eden hastalıklar ile Alzheimer hastalığı ve kognisyon kaybı arasında ilişki:
Diyabet: Yaşam tarzı düzenlemeleri ile, diyet ve egzersiz yaparak mümkün olduğu kadar şeker hastalığına yakalanmamaya çaba göstermek gerekir. Şeker hastalığı olanların ise metabolik hedefleri sağlayacak şekilde uygun tedaviler alması gerekir. Şeker hastalığı olanların kognitif kapasitelerinin daha sıkı takip edilmesi önerilmektedir.
Serebrovasküler hastalık: Beyin kanlanmasını sağlayan beynin makrovasküler ve mikrovasküler dolaşımının optimal olması gerekir. Ateroskleroz, bu açıdan en önemli risktir. Dolayısıyl,a ateroskleroza maruz kalmamak için ya da varsa ilerlemesini engellemek için tansiyon, şeker, kan yağları kontrolünün iyi yapılması, sigara içilmemesi, kilonun optimal olması gerekir. Aksi halde, beyin damarlarında mikro ya da makro kanamalar ve pıhtılar nöronal fonksiyonları olumsuz yönde etkilemekte, kognisyon kaybına yol açmaktadır.
Kafa travması: Tekrarlayan minör travmalar ya da makro travma, kognisyon kaybına yol açmaktadır. İş ya da günlük yaşam kazalarına karşı tedbirli davranmak gerekir. Tekrarlayan beyin hasarlanmalarına yol açan dövüş sporlarından da uzak durmak gerekir.
Fraility: Kırılganlık anlamına gelen fraility, ileri yaş sendromlarındandır. Beslenme bozukluğu, kas erimesi (sarkopeni), denge bozukluğu, inkontinanslar, günlük yaşam aktivitelerini bağımsız yapamama gibi parametreleri içermektedir. Kırılganlığın artması ile kognisyonun azaldığı gösterilmiştir. İleri yaşlarda kırılganlığı minimalize tutmak için erken önlem almak gerekir.
Kan basıncı: Uygun yaşam tarzıyla, 65 yaşından önce hipertansif olmamaya bakmak gerekir. Hipertansiyon varsa da tuz kısıtlaması ve farmakolojik tedavi ile kan basıncının normal düzeyde olması sağlanmalıdır. Ayağa kalkmakla tansiyon düşmesine ortostatik hipotansiyon denmektedir. Ayağa kalkmakla geçici olarak yaşanılan kan basıncı düşmeleri ne kadar sık olursa, kognisyon kaybı da o kadar fazla olmaktadır. Beynin tekrarlayan defalar az kan alması anlamına gelmektedir. En önemli nedeni de yeterli su içmemektir.
Depresyon: Duygu durumunda yaşanılan depresyon, kognisyonu olumsuz yönde etkiler. Özellikle, uzun süren depresyon durumlarında psikoterapi ve / veya farmakoterapi ile bu olumsuz duygu durumundan kurtulmak gerekir.
Atrial fibrilasyon: Kalp atımının düzensiz olması anlamına gelir. Bazen normalin altında, bazen de normalin üzerinde kalp atım hızına yol açar. Bu durum, tansiyon değişikliği ve pıhtı oluşma riski açısından kognitif fonksiyon kaybı ile ilişkilidir.
Stres: Duygu durumunda yaşanılan endişe ve kaygı, kognisyonu olumsuz yönde etkiler. Stres yönetimini öğrenmek gerekir. Kontrol altındaki stres, günlük yaşama dinamizm katabilir. Ancak, endişe kaygı düzeyi yüksekse, kognisyon yavaşlamaktadır.
Eğitim: Yaşamın erken dönemlerinde, eğitim süresi ne kadar uzun ise ileriki yaşlarda kognisyon kaybı o kadar az olmaktadır. Erken yıllarda eğitim süresinin en az 6-15 yıl olması önerilmektedir.
Hiperhomosisteinemi: Bu durum, kardiyovasküler hastalık için risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Pıhtılaşmaya eğilim oluşmaktadır. Belirli aralıklar ile homosistein düzeyinin izlenmesi gerekir. Hiperhomosisteinemi saptanması durumunda B vitamini ve / veya folik asit ile tedavi yoluna gidilmelidir.
C vitamini: Diyette c vitamini bulunması veya suplement halinde c vitamini alınması ile kognisyonun daha iyi olduğu gösterilmiştir. C vitamini hücre içi birçok enzimatik reaksiyonda kofaktör, yani yardımcı olarak kullanılmakta, anti oksidan etki göstermekte, adeta hücre canlandırıcı gibi çalışmaktadır.
Östrojen replasman tedavisi: Post menapozal kadınlarda östrojen hormonu tedavisi, Alzheimer prevensiyonu önlenmesi bakımından uygun görülmemektedir.
Asetilkolinesteraz İnhibitörleri: Alzheimer, demans hastalarında bazı ilaçların bilinç düzeyini arttırmak için kullanıldığı bilinmektedir. Ancak bu, ilaçların hastalık olmadan önce koruyucu olarak kullanılmasını önerilmemektedir.
Süphesiz bu bilgiler, okuyucunun bilgi, farkındalık düzeyini arttırmak içindir. Kendisinde unutkanlık, entelektüel yeteneklerde azalma olduğunu fark eden, bireylerin ilgili hekime gitmek suretiyle muayene olmalı ve hekimin uygun göreceği laboratuar ve / veya görüntüleme yöntemlerini yaparak kognisyon kaybının nedenini anlamalı ve hekimin önereceği tedaviyi ve önerileri uygulamalıdır.
Kaynak:
Yu J-T, et al. J Evidence-based prevention of Alzheimer’s disease: systematic review and meta-analysis of 243 observational prospective studies and 153 randomised controlled trials. Neurol Neurosurg Psychiatry 2020;0:1–9. doi:10.1136/jnnp-2019-321913