Geçtiğimiz günlerde bir haber kanalında da dile getirdiğim üzere, dental amalgam konusunu gelişen teknoloji ve materyaller doğrultusunda bir diş hekimi olarak yeniden gündeme almayı mesleğimin bir gereği olarak görmekteyim. Şöyle ki; amalgam konusunda internetten ve yazılı pek çok kaynaktan izlenecek olursa, insan sağlığına zararlı olmadığı ve zararları olduğu konusunda ikileme düşürecek kadar yarı yarıya her iki görüşü de destekleyen kaynakça bulunmaktadır. Her ne kadar diş hastalıkları ve tedavisi ile ilgili meslektaşlarım bu konuyu tüm netliği ile ortaya koymamdan rahatsız olmuşlar ise de asıl amacım, bu ikilemi giderebilecek yeni materyallerin hızla rutin tedavilerimize alınması içindi. Bazı meslektaşlarımdan gelen mektupları incelediğim zaman Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) ve bazı literatürün amalgamın güvenilirliği ile ilgili garantörlük verdiği, bu konuda ne kadar durumdan habersiz (!) bir yaklaşım içinde olduğum belirtilmektedir. Şunu belirtmek isterim; FDA bu konu ile ilgili görüş bildirecek yegâne otör müdür? Amalgamın nöral ve özellikle de çocuklarda nefrolojik zararları üzerine bulunan pek çok literatür neden görmezden gelinmektedir? Buna bilimde “İstediği yöne yontma/yanlılık” denilmez mi? “Amalgam Türkiyemiz ekonomik koşullarında ne yazık ki sağlığa majör ve yaygın zararları olmadığı için hâlâ kullanabilecek nitelikte bir dolgu maddesidir; ancak gelişen teknoloji ve materyaller ile rutin kullanıma girebilecek daha kaliteli seçenekleri hastalarımıza sunabilmeyi sağlık üst yönetimlerimizden talep etmek ortak isteğimizdir” diyebilmek, “Amalgam zararsızdır” diye Orta Çağ zihniyeti ile karşıt görüşte bulunarak ego tatminine gitmekten daha olumlayıcı bir yaklaşım değil midir? Neden İsveç, Danimarka, Hollanda ve İsviçre gibi Avrupa ülkeleri bu materyalin kullanımından 80’li yıllarda vazgeçerek yerine yeni materyaller ve teknolojiler ile sağlık hizmeti sunmaya başlamışlardır? Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı da konu ile ilgili kapsamlı bir inceleme yapmaktadır. Böyle bir yasak getirilmesi durumunda, alternatif malzeme kullanımı ile ilgili altyapıyı oluşturmak da biz bilim insanlarına düşmektedir. Bu konuda fakültelerimiz adına Türk Diş Hekimleri Birliği ile birlikte çalışmanın daha doğru olacağına inanmaktayız. Ayrıca, civanın medikal zararları bu kadar ortada iken- evet ağız ortamına girmeden önce civa buharının hastaya değil; hekime olası zararları vardır; ağızda iken olmayabilir (elbette amalgam dolguların yenilenmesi gerektiğinde çıkan civanın ya da ağız gibi termal ve mekanik yorulmaya maruz kalan bir ortamda element salınımının olmayacağını (!) da bilince) ağızda bu materyali hâlâ bir seçenek olarak tutmak yerine alternatifi olan bilgisayar sistemli seramik ya da hibrid (kompozit ve seramik birleşimi) dolguların (ki kompozit dolgular da nanoteknoloji ürünü olan materyallerden oluştuğunda ve kurallara uygun yapıldığında belirli düzeye dek hem ekonomik hem de estetik anlamda tedavi seçeneği olabilmektedir) bunların yerini alabilmesi ve yaygınlaşabilmesi için bir bilinç uyandırmaktır amacımız. Yanlış anlaşıldığı üzere bağcıyı taşlamak değil, üzüm yemek istiyoruz hep birlikte. Bu noktalar açığa kavuştuktan sonra, antiamalgamist bir görüş içinde olmadığımı belirtmek isterim. Ancak bu materyalin az gerçekleşse de potansiyel zararlarının olduğunun bilinerek alternatiflerinin yaygınlaşması için yerimizde oturmanın uyuşukluk olduğuna inancımla tedavi şeklimize yeni bir kitlesel bakış oluşturmamız gerektiğini de unutmamamız gerektiğini düşünüyorum.
Sağlıkla kalın.