Geçtiğimiz günlerde meslektaşlarımızdan birinin sezaryen operasyonuna bir gazeteciyi, hem de steril giydirerek ekip içerisine alması kadın-doğum camiasından ciddi tepkiler aldı. Başta Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği olmak üzere pek çok meslektaşımız haklı olarak bu olayı kınadılar. Gelin bu olay vesilesiyle ameliyathane güvenliğinin bugün ne noktaya geldiğini geçmişten örnekler vererek irdeleyelim.
Uzun yıllar boyunca, ameliyathanelere ilgili ekip ve yardımcı personel dışında hiç kimse alınmamıştır. Ancak, yıllar içerisinde tıp teknolojisinin ilerlemesiyle, bazı özel ameliyatlarda ameliyathanelere tıbbi cihaz ve malzeme üreten firmaların teknisyenleri davet edilmeye başlanmıştır. Sezaryen operasyonlarına babaların girmesi ise neredeyse her yerde rutin bir uygulama haline gelmiştir. Son 8-10 yıldır buna bir de doğum fotoğrafçısı ilave olmuştur. Önceleri doğum fotoğrafçıları ebe-hemşire kökenli idiler ve ameliyathane içinde nasıl davranmaları gerektiğini iyi biliyorlardı. Ancak giderek bu da değişti. Artık “Ben doğum fotoğrafçısıyım” diyen herkes, doğum yapacak aile tarafından bulunup getirilmekte ve doktorunun izniyle bu “deneyimli” fotoğrafçılar doğumhane ve ameliyathanelerin değişmez personeli olmaktalar. Bir meslektaşımızın bu deneyimli fotoğrafçılarla ilgili yaşadıkları ise ibret alınacak niteliktedir. Tam bebeğin çıkıp kordonun klempe edildiği anda, fotoğrafçı elindeki kamerayı steril ameliyat masasına bırakmış ve boynundaki öteki kamera ile çekime devam etmiştir. Ameliyatın en kritik anında kullanacağınız tüm cerrahi aletlerin bir anda elinizden alındığını düşünün. Hemşire masasının sterilizasyonu bozulmuş ve tüm cerrahi malzeme bir anda kullanılamaz hale gelmiş. Neyse ki deneyimli meslektaşımız zor koşullar altında olsa da operasyonunu herhangi bir komplikasyon olmadan tamamlayabilmiş.
Bir başka sorun da ameliyathanelere hasta yakınlarının alınmasıdır. Hasta yakını bir hekim dahi olsa, ameliyathaneye alınmasının bazı sakıncaları vardır. Her şeyden önce bu durum, cerrahi ekip üzerinde stres oluşturacaktır. Yıllar önce Ankara Tıp Fakültesinde nöbet tuttuğum bir gece yaşadıklarım, bu konuda ne kadar haklı olduğumu gösteriyor. Sabaha karşı kendisi de cerrahi bir branşta uzman olan meslektaşımızın eşini doğuma aldık. Fetal distress nedeniyle bebeğin çıkışını hızlandırmak için forseps aplikasyonuna karar verdim. Ben tam forseps kaşıklarını bebeğin başına takarken, doğumhane kapısından bizi izleyen meslektaşımız. “ Durun, bebeğimi parçalayacaksınız, Forsepse izin vermiyorum” diyerek üzerimize yürüdü. Ekipteki arkadaşlarım, meslektaşımızı sakinleştirmeye çalışırken, ben hızlıca forsepsi uygulayıp, bebeği sağlıklı bir şekilde doğurttum. Ancak sabaha kadar izleyip, başarılı bir şekilde doğumunu yaptığımız bir hasta yakınından böyle bir tepki almak bizi şoke etmişti. Daha sonra meslektaşımız bizden defalarca özür diledi. Forseps uygulamasını, ölü bebeğe uygulanan parçalayıcı girişimlerle karıştırdığını ifade etti, ama yaşadığımız stres bize yetmişti.
Avrupa ve Amerika’da da ameliyathanelere girmek özel koşullarda ve izinle mümkündür. Oralarda bir meslektaşınızın operasyonunu izlemek için bile pek çok makamdan izin almak gerekir ve doğrusu da budur. 80’li yıllarda, Hannover Tıp Fakültesinde ihtisasımı yaparken yaşadığım bir olayı hiçbir zaman unutmadım. Başasistan nezaretinde bir hastanın doğumunu gerçekleştirirken, doğumhaneye klinik direktörümüz Prof. Jorg Schneider geldi ve bize bazı sorular sordu. Ancak hocanın doğumhanede uzun süre kalması sorumlu ebenin hoşuna gitmedi ve hocaya dönerek “Burada bir kişi fazla, Dr. Ünlü doğum yaptırdığına göre, ya siz ya da başasistan doğumhaneden çıkmalı” dedi. Prof. Schneier, her zamanki olgunluğuyla. “ Elbette, haklısınız” dedi ve hemen doğumhaneyi terk etti. Acaba aynı olay bizde olsa, sorumlu ebe klinik direktörüne bu sözleri söyleyebilir miydi? Ya da söylediğini varsayalım, bundan sonra görevine devam edebilir miydi?
Yaşanan bu olaylar ve verdiğim örnekler açıkça şunu gösteriyor ki, ameliyathanelerin ülkemizin özel ya da kamu tüm hastanelerinde belli yönergeleri olmalı ve hepimiz bu uygulamalardan sorumlu olmalıyız. Bunun kontrol ve denetimi ise mutlaka ameliyathane sorumlu hemşiresinde olmalıdır.