Türkiye’nin sorunları çok!
Büyük ülkelerin sorunları çok olur.
Bir ülke gelişme sürecine girmişse, sorunlarının artmasını beklemek doğal karşılanmalıdır.
Ülkemizin çağa göre değişim ve dönüşüm ivmesi kazanmasını istiyorsak, gelişmesi için tüm engelleri kaldırmalıyız.
Bir toplumun gelişmesi demek, medeniyeti oluşturan temeller üzerinde ivme kazanması demektir.
Medeniyeti oluşturan üç temel dinamik bilim felsefesi, sanat felsefesi ve din felsefesidir.
Bu dinamikler ülkemizi yöneten güçler tarafından algılanır ve yaşama geçirilirse, ülke çağdaş anlamda gelişme ve kalkınma sürecine girer.
Ülkemizi yöneten güçler, bilimsel, bağımsız ve evrensel düşünceye sahip olabilirlerse, medeniyetin evrenselliği ile özdeşleşebilir ve üretim yapabilirler.
Bu nitelikteki yöneticiler çağdaş bir anayasa yapma girişiminde bulunduklarında felsefelerini anayasaya yansıtabilirler.
Medeniyetin temel dinamiği olan bilim, sanat ve din felsefelerini evrensel ilkeleri ile algılayabilen “anayasa yapıcı”lar ancak, evrensel insan haklarını içeren bir metin ortaya çıkarabilirler.
“Ülke şartlarına göre anayasa” yapma endişeleriyle insanlığa yeni bir açılım getiremeyiz.
“Evrensel ilkeleri” olan bir anayasa yaparak ancak, milletimizin önünü açabiliriz.
Kısır çekişmelerle bu tarihsel fırsatı da kaçırırsak “kaş yapalım derken göz çıkarmış” oluruz.
Yapılacak yeni anayasa:
Evrensel insan haklarını yaşam biçimine dönüştürmeyi sağlayacak bir felsefe ve metodoloji içermelidir.
Milletin birlik ve bütünlüğünü sağlayabilecek bilim, sanat ve inanç felsefesi yansıtmalıdır.
Eğitim ve öğretimde insanımızın yeteneğini yaşama dönüştürmekte önündeki tüm engelleri kaldıran bir güvence verebilmelidir.
Hukuk sisteminde, evrensel adalet ilkelerine dayalı bir hukuk sisteminin kök salmasını başlatabilmeli ve insanın haklarını koruyan yasal düzenlemelere izin vermelidir.
Bilim insanlarının yeni buluş ve keşifler yapabilmelerini sağlayabilecek, bağımsız, bilimsel ve evrensel düşüncenin yeşerebileceği üniversitelere kapı açabilmelidir.
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışını benimseyen bir iklim oluşturmalıdır.
Milletin askeri ile vatanın sınırlarını ve güvenliğini korumayı, polisi ile de vatandaşının güvenliğini korumayı yapılandıran bir anayasa ruhu gerçekleştirilmelidir.
Vatandaşın hür iradesiyle kuracağı ve örgütleyeceği demokrasi felsefesiyle kurulan partilerin “doğrudan demokrasi” yöntemiyle seçilerek iktidar olmalarını sağlayan bir anayasa oluşturulmalıdır.
12 Eylül 1982 Anayasası bir darbe ürünüdür. Yasakçı, otoriter, devletçi, vesayetçi ve insan haklarına aykırı öneriler içeren bir metindir.
Anayasayı yaptıranlar geçici maddelerle korunmaktadır.
Milletimiz 27 yıldır bu psikolojik baskı altında yaşamını sürdürmektedir.
Devlete saygı gösteren böyle bir millet bulmak zordur.
Artık millete saygı gösteren bir devlet yapılandırmak kaçınılmaz olmaktadır.
Anayasa bir “toplumsal sözleşme metni”dir.
Hiçbir konuda yüzde yüz konsensüsü gerçekleştirmek mümkün değildir.
Bu yüzden demokrasi vardır.
Selam ve sevgiler.