Ülkemizde tıp bir yandan ilerlerken, öte yandan karşılaştığımız sorunlar beni şaşkına çeviriyor. Geçenlerde katıldığım bir toplantıda mesleğimizle ilgili olarak muhatap kaldığım sorular beni endişelendirdi. Bir ilçe hastanesinde bir cerrah, anestezi teknisyenine sorumluluğu alacağını ve hastayı uyutmasını söyler. Anestezi teknisyeni kendisini baskı altında hisseder, bilmediğimiz bir gerekçe ile hastaya anestezi verir. Hastada özofagus entübasyonu gelişir ve sonuçta hasta ölür. Sonuçları bakımından çok trajik bir durum. Bir hekimin hastaya müdahale edebilmesinin ilk koşulu, diploma sahibi olmasıdır. Hekim olarak en büyük ayrıcalığımız da şüphe yok ki insan bedenine dokunabilmektir. Anesteziyoloji gibi karmaşık ve geniş bir tıbbi bilgi gerektiren bir bilim alanının bu kadar hafife alınması çok düşündürücüdür. Cerrahın, hastanın anestezi sorumluluğunu alabilmesi nasıl bir cesaret ve cehalet örneğidir. 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atları Tarzı İcrasına Dair Kanun’un ilk maddesi “Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde tababet icra ve herhangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için tıp fakültesinden diploma sahibi olmak şarttır.” şeklindedir. Anestezist hastayı yaşamla ölüm arasındaki o incecik çizgide tutan çok iyi fizyoloji, farmakoloji, fizyopatoloji ve anesteziye özgülenmiş teknikleri bilen bir uzmandır.
Anestezi teknisyeninin görevi ise yine 1219 sayılı kanunun 13. maddesinin g fıkrasında açıkça tanımlanmıştır. “Anestezi teknisyeni/teknikeri; sağlık meslek liselerinin ve önlisans seviyesindeki anestezi programlarından mezun; anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanı tabibin sorumluluğunda ve yönlendirmesi doğrultusunda anestezi işlemlerinin güvenli bir şekilde başlatılması, sürdürülmesi ve sonlandırılması için gerekenleri yapan sağlık teknisyeni/teknikeridir.” Bu maddeden de anlaşılacağı üzere anestezi teknisyeni, anestezi hekiminin gözetimi altında çalışır ve sorumluluk anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanına ait olmak üzere hekime yardım eder. Cerrahın, teknisyene hastayı uyutturma ve sorumluluğu üstlenme gibi bir yetkisi ve hakkı yoktur. Cerrah bu sorumluluğu aldığını iddia etse bile maalesef anestezi teknisyeni bu durumdan sorumlu olacaktır. Hastaya müdahale etmek için bir tıp diploması ve anestezi vermek için de anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanı olmanın şart olduğu ortadadır. Yönetimlerin de bazen anestezi teknisyenlerini hasta uyutmaya zorladıkları söylentileri var. Eğer böyleyse bu durumun da kanunsuz olduğunun bilinmesi gerekir.
Anlamakta zorlandığım ve sormak istediğim şey ise bir hekimin nasıl olup da bir başka hekimin sorumluluk alanına girebildiği ve bu ağır sorumluluğu alabildiğidir. Bu durumun en trajik kısmı ise münferit bile olsa anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanı olmadan hasta uyutulmasının kabul edilebilir olmasıdır. Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanının değer görmesi ve gelir seviyesi ile doğru orantılıdır. İş tanımlarımızı ve yaptığımız işlerin sınırlarını bilmek ve o sınırları aşmamak herkes için en doğru yoldur. Anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanı ve anestezi teknisyeni, birlikte çalışan aynı ekibin üyeleridir. Değerli anestezi teknisyeni arkadaşlarıma söyleyebileceğim tek şey, bu ağır sorumluluğun altına sadece anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanı ile birlikte girmeleri ve kendi sorumluluk alanlarını çok iyi bilmeleridir. Bu kadar fedakârca yaptıkları meslek hayatlarında gereksiz sorunlarla karşılaşmaktan korunmalarının yolu da kanımca budur. Bir rubai ile yazımı sonlandırırken, hepimize sağlık ve sağlıklı çalışma koşulları dilerim.
KÜSKÜNÜM İKBÂLİME
(Müstef’ilün/ müstef’ilün/müstef’ilün/müstef’ilün)
Geçmiş ömür bir gün kadar tez, ağlarım ben hâlime.
Asla sitem etmem zamandan başka hiç bir zâlime.
Bir hasretin derdiyle ateşler yanar ruhumda hep,
Sensiz nefes almam ne mümkün, küskünüm ikbâlime.
Dâi Dilek