“Dakika 31 – İtalya İkinci Futbol Ligi’nde oynanan maçta aniden fenalaşarak yere yığılan Livorno’lu futbolcu Morosini yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.” Benzeri haberi yılda birkaç kez duyuyor, hatta televizyonda anı anına izliyoruz.
Ani kardiyak ölüm, önceden ölümcül görünen bir durumu olmayan kişinin, belirtilerin başlamasından sonraki 1 saat içinde kardiyak bir neden ile ölmesi olarak tanımlanmaktadır. Önemli nokta ise, bu durumun sadece sporcuları ilgilendirmediği, günlük hayatta şahitli veya şahitsiz çok sayıda ani ölümün karşımıza çıkmakta olduğudur.
Hastane dışı kardiyak arrest sayısı tıptaki ilerlemeler ile son 30 yılda belirgin olarak azalsa da, ABD’de yılda yaklaşık 350,000 kişi, Avrupa’da yaklaşık 490,000 kişinin kardiyak arrest sonucu öldüğü bildirilmektedir. Ülkemizde kesin rakam bilinmese de, TEKHARF Çalışması verilerine göre yeni koroner olaya bağlı yılda 90,000 ölüm mevcuttur; bu rakam, resmi olarak açıklanan trafik kazalarına bağlı ölümlerin neredeyse 20 katıdır.
Ani kardiyak arrest olgularının çoğu 50-75 yaş arası erkeklerdir. Olguların çoğunda, koroner ateroskleroz ya da kardiyomiyopati gibi altta yatan yapısal bir kalp hastalığı mevcuttur. Ani kardiyak ölüm, bu yapısal bozukluklar ile geçici, fonksiyonel elektrofizyolojik bozuklukların etkileşmesi sonucu tetiklenen ritim bozukluklarına bağlıdır. İlk ritim çoğunlukla ventriküler fibrilasyon (VF) ya da hızla VF’ye ilerleyen nabızsız ventriküler taşikardidir.
Bu ritimler önemlidir; en sık görülen ritimler olması yanında, tedavi edilebilir ritim bozukluklarıdır. Erken defibrilasyon ile sonlanma şansı yüksektir. İlk dakika içinde başarı şansı %90’ın üzerindedir. Ancak, şahitli VF arrestlerinde defibrilasyondaki her bir dakikalık gecikme hayatta kalmayı %7 ila %10 düşürmektedir.
Dünyanın en iyi sağlık sistemini de, ambulans sistemini de kursanız, ani kardiyak arrestlere ulaşma ve müdahale etme süreniz beklenenin çok altında kalacaktır. Kurtarılabilir birçok yaşam için zaman artık geç olacaktır. Herkesin peşinde bir ambulans bulundurmak da mümkün değildir. Bu önemli halk sağlığı sorununa çözüm, sadece sağlık çalışanlarının değil, sağlık çalışanı olmayan kişilerin de hızlı bir şekilde müdahale etmesini sağlamaktır. Yaşam zincirinin her halkası değerlidir. Acil yardım sistemini aktive edilip kardiyopulmoner resusitasyon (KPR) uygulamalarına hemen başlanmalıdır. Daha da önemlisi, hızlı defibrilasyon yapılabilmelidir.
Hastane öncesi alandaki bu defibrilasyon işlemi biz sağlıkçıların kullandığı manuel defibrilatörler ile değil, otomatik eksternal defibrilatörler (OED) aracılığı ile yapılmaktadır. Sağlık çalışanı olmayan kişilerin ya da polis gibi olaylara ilk önce erişebilenlerin OED ile uyguladıkları erken defibrilasyon neticesinde, hastane dışı VF arrestlerinde %41 ila %74’e varan hayatta kalma oranları bildirilmiştir. Havalimanları, alışveriş merkezleri, uçaklar, polis arabaları gibi çok sayıda yerde OED’ler bulunmaktadır. Örneğin, ABD’de polisler KPR ve OED eğitimi almakta, ani kardiyak ölüm olguları ile karşılaştıklarında KPR uygulamalarına başlamakta ve OED kullanmaktadırlar. Günümüzde OED’ler yaygın olarak hastane içlerinde de çeşitli alanlara yerleştirilmektedir.
Ne yazık ki, 2002 yılında yayınlanan ve büyük bir adım olarak gördüğümüz İlkyardım Yönetmeliği amacına ulaşmamıştır. İlkyardımcı eğitimleri artık neredeyse ilkyardımcı bulundurması gereken işyerlerinin dershaneleri olmaktan öteye gidememektedir. Temel Yaşam Desteği (TYD) düzeyinde verilen KPR eğitimleri ise genel ilkyardım bilgileri yanında daha kısıtlı kalmaktadır. Yaşam zincirinin erken KPR ve hızlı defibrilasyon halkaları ülkemizde en zayıf halkalar olarak göze çarpmaktır. Neticesinde, ülkemizi KPR eğitimleri bakımından Avrupa’da en geride kalan ülke olarak nitelendirmek yanlış olmayacaktır.
OED gibi etkinliği kanıtlanmış ve topluma yönelik eğitimlerin desteklendiği programlar, İlkyardım Yönetmeliği’nde yer dahi almamaktadır. Bir an önce OED’lerin herkes tarafından kullanımı ve bu konudaki eğitimler ile ilgili mevzuatın hazırlanmasına ihtiyaç vardır. Tüm sağlık çalışanları ve ilk kurtarıcılar başta olmak üzere herkes için KPR ve OED eğitim programlarının tanımlanması ve toplumu bilinçlendirmek için yapılacak kampanyalar ile programın yaygınlaştırılması önem taşımaktadır.