Çok uzun süredir, hem bilimsel olarak hem de halk arasında, öyle sanıyorum ki, en iyi bilinen hususlardan biri gebelik döneminde anne karnındaki çocuğun dış etkenlerden etkilenebileceği hususudur. Nitekim halk arasında anne adayına yaşlılar tarafından "Şunu yeme, şunu yapma" türünden telkinlerde bulunulması yılların birikiminden oluşan bir gebelik reçetesi niteliğindedir. Keza buna benzer bilimsel temele dayanan telkinler, ilgili doktorlar tarafından anne adaylarına özenle yapılmakta ve aksi davranışların hüsranla sonuçlanabileceği ısrarla vurgulanmaktadır. Bütün bunların yanında, gebelik sırasında alınan ilaçların ve maruz kalınan kimyasal maddelerle UV ya da radyoaktif ışınımların fetus üzerindeki etkilerinin zararlı olabileceğini hemen hemen bilmeyen de yok gibidir.
Anne karnındaki çocuğa zarar verebilecek bir başka iyi bilinen ajan da anne tarafından bilinçsizce tüketilen alkoldür. Bunun en yaygın örneği "fetal alkol sendromu" olarak adlandırılan hastalık türüdür. Bu hastalıktaki en önemli bulgular ise gebelik sırasında fetustaki gelişme geriliği, şekil ve büyüklüğü değişen kafatası anomalileri ve merkezi sinir sistemi defektleri şeklinde sıralanmaktadır. Fakat fetal alkol sendromunun altında yatan moleküler temel ise bugün de bilinmemektedir.
Avustralya, Herston’daki "Queensland Institute of Medical Research" kurumunda Suyinn Chong başkanlığındaki ekip tarafından yapılan bir araştırmaya göre (PLoS Genetics, DOI:10.1371/journal.pgen.1000811; Newscientist, 23 January 2010, p14); genetik ve çevresel faktörlerin etkili olduğu iyi bilinen fare kürklerinin renginin, gebe anne fareler etanole maruz bırakılarak yavrularda oluşan DNA değişiklikleri ve etanolün "epigenetik" etkileri araştırılmıştır. Yani etanole uzun süre maruz bırakılan gebe farelerin yavrularında alkolün, bizatihi genetik kod üzerinde herhangi bir değişikliğe neden olmayan, fakat farelerdeki belirli bazı genlerin aktivitesini değiştiren (epigenetik) etkileri araştırılmıştır.
Bu araştırmadan elde edilen sonuca göre; alkole maruz bırakılan gebe annelerin yavrularında belirgin bir epigenetik etki görülmüştür. Yani alkolle sarhoş edilen anne farelerin çocuklarında, sadece DNA değişimleri değil, aynı zamanda alkolün neden olduğu belirli bazı genlerin aktivitelerini de değiştirdiği ortaya konmuştur.
Yukarıda sözü edilen araştırma bulguları insan modeline uygulanacak olursa, anne adaylarının kesinlikle alkolden uzak durmaları zorunluluğu kendiliğinden ortaya çıkmış olacaktır. En başta insanın da dâhil olduğu hangi canlı olursa olsun, bir anne için çocuğundan daha kıymetli varlık olabileceğini sanmıyorum. Bu kadar değerli bir varlığa, ister insan olsun isterse başka bir canlı, hiçbir annenin bilinçli olarak zarar verebileceğini söylemek söz konusu bile olamaz. Sigara da dâhil olmak üzere anne tarafından tüketilen alkolün özellikle fetus üzerindeki yıkıma varan zararlı etkileri artık bilimsel olarak da ortaya konduğuna göre, anne adaylarının biraz olsun sabrederek hiç olmazsa hamilelik sırasında alkol almamalarını öğütlemenin yanında bir vatandaş olarak da bunu istemenin hakkımız olduğunu sanıyorum.
Yeni bir konuda buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.