Tüm hekim meslektaşlarım adına, bu köşede, 15 Şubat 2010 tarihinde "CANIM ANNEM" isimli, sorunlarımızı dile getiren, biraz mizahi biraz da duygusal bir makalem yayınlanmıştı. Bu yazım, aşırı derecede müspet geri dönüşüm aldı. Her zaman olduğu gibi, menfi içerikli olanlar mevcut olsa da, duygu ve düşüncelerine tercüman olduğumu ifade edenler bir hayli fazla idi. Bunların içerisinde, meslektaşımız olmadığı halde, şu ya da bu şekilde, makalemi okuyup, hissiyatını ve görüşlerini bana aktaran insanlar oldu.
Bunlardan birkaçını, ama, özellikle de, bir hekim eşi ve aynı zamanda da, bir hekim annesi olan, birkaç kitap yazmış, halen merhum olan hekim eşi ile yıllarca, ülkemizin birçok köşesinde, mesleğimizin bütün sıkıntılarını çekmiş ve hiç şikâyet etmemiş, bütün bu meşakkat ve çileleri, Allah’ın günahlarına kefaret sayacağı kanaatinde olan, emekli bir öğretmen’in, tüm hekim anneleri adına yazdığını zannettiğim cevabi mektubunu, muhatabının da siz meslektaşlarım olduğu düşüncesi ile sizinle paylaşmak istiyorum.
"Sevgili, Saygıdeğer Kardeşim,
15 Şubat 2010 tarihinde, Medimagazin Sağlık Haber portalında, annenize ve dolayısıyla tüm annelere hitaben yazdığın mektup beni çok etkiledi. Yaşanılan gerçekleri, acımasızlıkları o kadar güzel ifade etmişsin ki, bazılarının yüzüne tokat gibi ineceğine ve onları düşünmeye sevk edip, kendilerine gelmelerini sağlayacağına eminim (Azıcık da olsa izan sahibi iseler tabii
). Ne yazık ki, sivrisineği saz olarak değil de, davul zurnayı az bulanların çoğunlukta olduğu bir dönemdeyiz artık. Ama bu durum, seni ve senin gibi değerli ve insanlığa faydalı olan kişileri umutsuzluğa sürüklemesin sakın.
"Olmuyor, anne, olmuyor" deme. Küsme, incinme, soğuma, usanma. Şifa dağıtmaya, okumaya, yazmaya, öğrenmeye, öğretmeye devam et. Bunları, lütfen bir anne tavsiyesi olarak kabul et. Doğru bildiğin yoldan şaşma, unutma ki, "Balık bilmezse, Halik bilecektir yaptıklarını." "Elli yedi yıllık ömrümde, kazançtan yana hiçbir şey yok, ne anlayan var halimden, ne de konuşan var benim konuştuğum dilden." deme. Altının kıymetini ancak sarraflar anlar ve daha önemlisi, güneş balçıkla sıvanmaz. Ne kadar uğraşırlara uğraşsınlar, seni (sizi) gölgeleyemeyeceklerdir. Unutma ki, meyveli ağaç çok taşlanır ve unutma ki zirveye çıkanlar, bir paratoner gibi kıskançlıkları üzerlerine çekerler. Bu taşlar, bu kıskançlıklar, bu zorlamalar seni yıldırmamalı "şu masmavi gök kubbede bir hoş seda bırakabilmek için gayret göstermeye devam etmeli" ve bütün insanların, sana ve senin gibi hikmet sahibi hekimlere ihtiyacı olduğunu aklından çıkarmamalısın.
Bir doktor eşi ve bir doktor annesi olarak benim ve diğer bütün annelerin gururusunuz sizler. Gönlümüz, dualarımız hep sizlerle birlikte. Başarılarınızın devamını diler, sevgi ve saygılarımı sunarım. Suzan Mumcu, Samsun, 09 Mart 2010"
Hislerine tercüman olduğumuzu ifade eden bir Ziraat Profesörünün mesajı ise "Sayın Hocam, bir yazı ararken "Canım Annem" başlıklı yazınıza rastladım ve hiç bitmese diye diye maalesef(!) okuyarak bitirdim. Bir anneye mektup bu kadar içten olabilir. Kelimeleri hiç görmedim inanın. Ona yüklediğiniz samimi hislerinizi okudum hep. Belki de içimdeki benzer hislere tercüman oldunuz. Yazıyı okuduktan sonra kendimi tutamadım ve bu tebrik satırlarımı naçizane yazdım. Selam ve saygılar sunarım. Prof. Dr. Şerafettin AŞIK, Ege Üniversitesi.
Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, İzmir." ifadelerini içeriyordu.
Trabzon’dan Dr. Ahmet Akyol isimli meslektaşım, mailinde, "Muhterem Hocam, 15 Şubat 2010 tarihli Medimagazin’de çıkan "Canım annem" adlı yazınızı zevkle, gururla, hüzünle, gözyaşı ile okudum. Kaleminize sağlık, elinize sağlık, ömrünüze sağlık. Allah kaleminizi söndürmesin, sesinizi kesmesin, gönlünüzü karartmasın. Saygı ve dua ile." yazıyordu.
Siz okuyucularımı, yine rubaisiz bırakmayalım.
MERVE’YE
Selametle git Yavrum, Yıldız’ım, hüznüm, Neş’em,
Hem Gonca’msın, hem Nergis, hem yüreğimde Şebnem,
Ebedi olsun yuvan, Rabbim korusun seni,
Peygamberi dualar, hep sana Canım Merve’m.