Başlık bana ait değil. Geçen hafta hemen hemen bütün gazetelerin ortak manşeti idi. Sekiz aylık hamile bir kadın, anneliğe hazırlık partisinde, ki son zamanlarda böyle bir âdet oluştu, fenalaşıyor ve komaya giriyor. Muhtemelen gebelik toksemisi, belki de eklampsi krizi. Akabinde plasenta dekolmanı oluşuyor. Bebek intrauterin ex oluyor. Anne adayında koma, renal yetmezlik oluşuyor. Neresinden bakarsak bakalım, hem çok üzücü hem de çok ciddi bir sorun. Öncellikle anne adayı hastaya Allah’tan acil şifalar diliyorum. İnşallah sekelsiz olarak bu tablodan çıkar.
Gelelim, olayın biz hekimleri ilgilendiren boyutuna. Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi gebelik ve doğum süreci pek çok komplikasyona ve ciddi olabilecek sağlık sorunlarına açık bir süreçtir. Elbette sonunda, aileye katılacak yeni birey geldikten sonra kutlanacak ve bir şölene dönüşecek mutlu bir süreçtir de gebelik. Ancak, ne yazık ki günümüzde daha sürecin başında bu kutlamalar, şölenler, partiler başlıyor. Gebeler, biz doktorlarından daha çok, etraflarında türemeye başlayan “doula”lar, doğum koçları, doğum partisi hazırlayıcıları vb. kişileri dinler oldular. Aslında haksız da değiller belki. Bir yanda ciddi bir doktor, gebelik ve doğumla ilgili bilimsel gerçekleri anlatıyor ama öte yandan doktorun kapısının önünde bu olaydan pay kapmaya çalışan ve her geçen gün sayıları artan kişi ve kuruluşlar. Ülkemiz gerek yüksek nüfusu gerekse de yüksek doğurganlık hızı nedeni ile bu tip kişi ve kuruluşlar için ciddi bir rant kaynağı oluşturuyor. Hastalar da bu yoğun kampanyalar karşısında “Demek ki gebelik ve doğum sürecinin bir de bu yönü varmış, biz hastane ve doktorlar dışında da kendimize yeni danışmanlar edinmeliyiz.” diyorlar.
Bakın, olayda bebeklerini kaybeden acılı ailenin yakınları, yine hemen doğumu gerçekleştiren, belki de annenin hayatını kurtaran doktoru suçlamışlar. Onların acısına yürekten katılıyorum, ama şu soruyu sormadan da edemiyorum. Bu hastaları primer doktorlarından uzaklaştırıp, sırf kendilerine yeni bir iş alanı ve dolayısıyla kazanç temini amacıyla işin paramedikal alanlarına yönlendiren kişilerin ve bir kısım medyanın yaşanan bu tatsız olaylarda hiç mi rolü yoktur?
İşin diğer bir boyutu da antenatal dönemde zaten birçok gerekli gereksiz test için doğuma ayırdığı bütçenin önemli bir kısmını harcayan hastaların bir de böyle şölenler, kutlamalar, süslemeler vs. için geri kalan parasını da harcayıp tüketmesidir. Diyeceksiniz ki, “Sana ne, dileyen istediği harcamayı yapar.” Ancak, sonuçta doğum için harcayacak parası kalmayan pek çok çift, doktoru ya da hastaneyi “paragöz” olarak suçlayıp, dokuz ay boyunca her türlü medikal riski üstlenen doktorunu ya da hastanesini terk edebilmektedir.