Aklımda türlü sorular… Bir hekim olarak sormasam olmaz. Türkiye’de her şeye inanırdım da aşısız kalacağımıza hiç inanmazdım. Halk arasındaki adı ile “domuz gribi” olarak adlandırılan Influenza A virüsünün alt grubu olan H1N1 de hatırlarsanız bir salgına yol açmıştı. Yoğun bakımlarda bu hastaları tedavi ettik. Kaybettiğimiz hastalar da oldu. Fakar aşı ve antiviral tedavi ile salgının önüne geçildi. Tabii kaybettiğimiz hastaların bir kısmının genç gebe kadınlar olması beni hep üzdü. Ensefalit ve periferik dolaşım bozukluğu ile seyreden bu grip de yıkıcıydı. Elimizdeki ilaçların tedavide etkili olması bizi rahatlattı.
Şimdi bir influenza salgını olsa ayırıcı tanı zor. Ayrıca sağlık otoriteleri de Influenza A’ nın Covid-19 ile birlikte enfekte ettikleri hastalarda mortalitenin altı kat arttığını söylüyor. Çok korkutucu bir durum. Influenza tek başına bile zorluyordu; bu yıl Covid-19 ile birlikte herkesi çok daha zorlayacak gibi görünüyor. Genel olarak da kışın bir grip salgını herkese uğrar. Eşlik eden hastalık varsa mortalite yükselecek ve sağlık sistemine büyük yük binecek. Sağlık Bakanlığı da bunu düşünerek Influenza A aşısını ithal etti. Ancak ülkemize gelen doz hepimize yetecek sayıda değil. Bu durumda bir algoritma hazırlandı. Böylece hepimiz bir heyecan içerisinde “acaba bana aşı var mı” diye araştırmaya başladık. Ben hemen enfeksiyon hastalıklarındaki arkadaşlarımı aradım. “Bize aşı yazsanız” dedim en nazik halimle. “Elbette hocam, hemen döneceğim size” dedi genç meslektaşım. Döndü de. Annem 82 yaşında doğal olarak da hipertansiyon, hiperkolesterolemi, bir kronik otoimmün cilt hastalığı tedavileri alıyor; ancak aşı almayı hak edemiyor. Eşim ise hipertansif, bir hekim ve aktif çalışıyor. Ben de malumunuz aktif olarak hekimlik mesleği ile iştigal ediyorum. Üzülecek değilim tabii bir kronik hastalık sahibi olmadığıma. Ama genç kız da sayılmam hani. Bize aşı düşmedi.
Mahşer yeri gibi şimdi dünyanın hali. Herkes kendi derdine düşmüş; önce can sonra cânân diyor. Böylece bize de aşı düşmüyor. Haydi annemi eve kapadık diyelim, biz ne yapacağız? Malum, sağlık personeli çok önemli bu ara. Gerçi ben bu sağlık personeli tanımını pek sevemedim; ben doktor demekten daha çok zevk alıyorum. Ağzım dolu dolu “ ben doktorum” demek çok iyi geliyor ruhuma.
Şimdi gelelim öze. Bize, yani doktorlara da aşı yok! Nasıl korunacağız? Biz hastalanırsak sistem çökmez mi? Bu algoritmayı yapanlar herhalde bunu biliyordur. Biliyorsa bu algoritmada sağlık personelinin olmayışı bir sorun değil mi? Anlıyorum aşı yok bizim ülkeye. Ama durum pek karmaşık bir hal almıyor mu? Diyorum ki, bizi gözden çıkarmazlar. Aklımda bin tane soru işareti ve telaffuz etmeye bile cesaret edemediğim acayip yanıtlar var.
Derdimi söyledim… Derdimi söylemesem olmaz. Inluenza A, Covid-19, acayip bir hasta yükü, geçim sıkıntısı ve gelecek kaygısı…Bu ara hekimlerin duygu durumu budur. Ben susayım, rubâiler konuşsun. Saygılarımla…
GÜNAH
Mef’ûlü / mefâ’îlü / mefâ’îlü / feûl
— — . / . — — . / .— — . / . —
Kuşlar, kelebekler dile gelmiş bu sabah,
Bir tâze güneş gölgesi yapmakta semah.
Rûhumda sebepsiz mi sevinçler, heyecan?
Düşlerdeki bûsen ne yasaktır ne günah.
Dâi Dilek
3 yorum
Şiir mükemmel, tebrik ederim.
Ruhi Kaya Beyefendi çok teşekkür ederim. Saygılarımla…
Sağlık personeli halk sağlığı kanalıyla aşılanacak dedi bakan yanılmıyorsam o yüzden e nabızda görünmeyebilir