Annenin sana içten sarılışını, kucaklayışını, kokunu içine çekişini hatırla!
İlk yürümeye başladığında etrafında pervane gibi dolanmasını hatırla!
Acıktığını gözlerinden anlamasını, elinde kaşıkla peşinden koşmasını hatırla!
Okula gittiğin ilk gün elini bırakırken gözlerinden süzülen yaşları hatırla!
Günbegün büyüdüğünü hatırla!
Yaylada çimenlerin üzerinde yuvarlandığını,
Bir naylon poşetle kaymanın ne kadar zevkli olduğunu,
Sabah evden ekmek arası peynirle çıkıp,
Akşama kadar oyunlar oynayıp,
Aç kurtlar gibi eve geldiğinde annenin nasıl sabırlı olduğunu hatırla!
Sabahın köründe dağdan yukarı çıkıp,
Akşamları çoban varmış gibi sıra sıra gelen inekleri ve yavrularını hatırla!
Kurban için götürülen ‘Kınalı’nın bakışlarındaki masumiyeti hatırla!
Yokluk içinde büyüdüğün günlerini hatırla!
Varlık içinde büyüyenleri ama sana zerre kadar faydası olmayanları hatırla!
Hayatta yaptığın hataları hatırla!
Hataların aslında ne kadar doğru kararlar olduğunu hatırla!
Ancak anne olduğunda annenin kıymetini anladığını hatırla!
Her fırsatta ‘benim yavrum doktor olacak’ diyen annenin,
Kanlar içindeki beyaz önlüğünü yıkarken,
“Ah yavrum, ben seni kanlar içinde olasın diye mi okuttum” diyen feryadını hatırla!
Hastane koridorunda doktora laf sayanlara daha fazla dayanamayan anne yüreğinin,
“Haydi bir doktor yetiştirin de görelim, doktorlar öyle kolay yetişmiyor” diye haykırışını hatırla!
Başını duvarlara vuran Temel gibi hatırla!
Anneni hatırla, anneni hatırla, yine anneni hatırla!
Ama hayattayken…