Endüstrileşmede yaşanmakta olan baş döndürücü hızın takibinde akademik dünyanın zorlandığını öncelikle itiraf etmeliyiz. Bu durumun anlaşılmasından önce işin kategorize edilmesinde ve güncel yapının analiz edilmesinde yarar vardır.
Klasik ayrım olarak bilinen şey Ar-Ge’nin akademinin işi olduğu, inovasyonun ise endüstriyel dünyanın işi olduğu yönündedir. Ancak birbirinden kesin sınırlar ile ayrılmayan bu iki temel kavramın yavaşça iç içe geçmekte olduğu ve hem akademide hem de endüstride Ar-Ge’nin ve inovasyonun belirli ölçüde bütçeli çalışmalar ile yürütüldüğü açıktır. O halde hem akademik yapı içerisinde hem de endüstride ortaklaşan bu iki alanın nasıl bir altyapıya sahip olması ve öncelik alması gerektiği iyi bir inceleme konusudur.
Günümüzde mühendislik öğrenim disiplinleri klasik yapısı içerisinde programlarına devam ederken, gelişmekte olan yeni alanları da belirli düzeyde programlarına dahil etmektedir. Mühendislik öğreniminde özellikle dördüncü yılda yer alan seçmeli derslere yeni kapsamda eklemeler yapılarak güncel gelişmelerin öğrencilere aktarılması sağlanmaktadır. Her ne kadar, değişen konsepte uygun olarak mühendislik eğitim-öğretim müfredatının kökten revize edilmesine gerek olsa da bunun yerine getirilmesinde çeşitli sorunlar ortaya çıkabilmektedir.
Son yıllarda önem kazanan patent ve buluş kavramlarının mühendislik öğrenim programları ile bütünleşik olması, şüphesiz ciddi bazı yeni düzenlemeler gerektirmektedir. Mayıs 2011’de YÖK tarafından düzenlenmiş olan Uluslararası Yükseköğretim Kongresi: Yeni Yönelişler ve Sorunlar, oldukça geniş bir kapsamda yapılmış ve son derecede yararlı bir kongre olmuştur. Ülkemizdeki yükseköğretim yapılanmasına katkı sağlamayı amaçlayan bu kongrenin aynı içerik ve kapsamda maalesef devamı gelmemiştir. Oysaki güncel gelişmelere bağlı olarak akademinin yapısal durumunun sürekli olarak takip edilmesi ve kaçınılmaz iyileştirmeler için bu türden organizasyonlara olan ihtiyaç üst düzeydedir.
O kongrede tarafımca sunulmuş olan bir çalışmada, dört yıllık mühendislik öğrenim programlarının yenilikçi (inovasyoncu) bir içeriğe kavuşturulması için gerekli olan düzenlemeler detaylı olarak incelenmiş ve yeni bir model önerisi yapılmıştır [1]. Özetle, orta ve uzun vadede yapılması gerekenler, mevcut sistemin öğrencileri disiplinlerarası çalışmaya özendirecek ve mutlaka patentle sonuçlanacak çalışmalar yapmasını sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesi üzerinedir. Halen belirli ölçüde, özellikle dinamik yapıya sahip olan gelişkin vakıf üniversitelerimizde bu yaklaşımın uygulanmakta olduğu görülmektedir.
Son yıllarda formatı değişen endüstrinin, fiziksel mesafenin ortadan kalkması ile birlikte öncelikleri de değişmeye başlamıştır. Ar-Ge, inovasyon ve teknoloji üçlemesinin endüstriyel faaliyetlerde birbirinden ayrılamaz olduğu açıktır. Ancak öncelik ve bütçe sıralaması konusunda kavram zamanla değişmeye başlamıştır. Ar-Ge ve inovasyon tarafından beslenen teknoloji, sahada yapılan üretimin ta kendisi olup deyim yerindeyse stratejik savaşın cephesini oluşturmaktadır. Endüstriyel şirketler bu üç kavram arasında kendi bünyelerine ve piyasa taleplerine göre ağırlık vermekte ve buna uygun bütçelendirme yapmaktadır.
Teknoloji, bilim ve ürün inovasyonunu beslemek üzere Ar-Ge’ye yapılan yatırım kuşkusuz başarının ilk adımlarıdır. İnovasyonun en zor kısmı yatırım yapılan teknoloji ve ürünlerin piyasa başarısı yakalayabilmesidir. Dünyadaki bazı inovasyoncu şirketler artık Ar-Ge harcamalarını kısmakta ve işin bu kısmını tedarik yoluna gitmektedir. Yeni teknoloji ve üründe, inovasyonun yaklaşık %72’si geri dönüşü olmayan bir faaliyet olmasına rağmen endüstriyel şirketlerin bu konuda çok daha istekli oldukları görülmektedir. Dünyada ilk 10’da yer almakta olan şirketler arasında son beş yıllık inovasyon ve Ar-Ge harcaması karşılaştırması göstermektedir ki, Ar-Ge’ci şirketlerin gelir büyümesi %37 iken inovasyoncuların gelir büyümesi %49’dur. Aynı şekilde, brüt kâr açısından bakıldığında Ar-Ge şirketlerindeki brüt kâr artışı %29 olmasına karşın inovasyon şirketlerinde brüt kâr artışı %47 olmuştur. Piyasa değeri açısından da yine inovasyon şirketlerinin Ar-Ge şirketlerine göre %57’ye %36’lık bir üstünlüğü söz konusudur [2].
Önde gelen şirketlerin kendi bünyelerindeki Ar-Ge ve inovasyon bütçe bölümlemesi açısından yapılan incelemede, inovasyon bütçelerinin Ar-Ge bütçelerine göre çok daha fazla olduğu ve bu trendin gittikçe artmakta olduğu görülmektedir [2]. Dolayısıyla, global düzeyde modern iş dünyasında yöneliş inovasyona doğrudur.
Mühendislik öğreniminde Ar-Ge sistematiğinin önemli bir yerinin olması ve buna uygun programların yürütülmesi gerekmektedir. Ancak, inovasyoncu mühendislik programlarının klasik sisteme monte edilmesi kaçınılmaz olarak ve kendiliğinden gerçekleşecektir.
Kaynaklar
- Çuhadaroğlu, B. (2011). Mühendislik öğreniminde yenilikçiliğin işlevi üzerine kuramsal bir inceleme. Uluslararası Yükseköğretim Kongresi (UYK-2011): Yeni Yönelişler ve Sorunl Bildiri Kitabı Cilt:2, 765-773, 27-29 Mayıs 2011, İstanbul.
- https://www.strategyzer.com/blog/innovation-versus-rd-spending
2 yorum
Elinize sağlık hocam. Gelecekteki ihtiyacımızı gerçekten iyi vurgulamışsınız. Probleme dayalı eğitimle bu gelişmeyi sağlayabileceğimiz açıktır.
Hocam eline sağlık. Umuyoruz bu yaklaşımla programlar yeniden düzenlenebilir. Benim dekanlığım döneminde bu amaca yönelik büyük uğraşlarla yaptığımız program düzenlemeleri bugün itibarıyla tekrar eski haline dönüştürülmüştür….