“Altı dürüst adam çalıştırıyorum. Bildiğim her şeyi bana onlar öğretti. Bunlar: ne, neden, ne zaman, nasıl, nerede, kim.” R. Kipling
Harvard Üniversitesi’nin kütüphane girişinde şu sözler yazılıdır:
“Non sub homine sed sub deo et lege (İnsana değil Tanrıya ve hukuka itaat et)”
“Akademikakil.com” delaletiyle bu ayın konusu olan Üniversitelerde Disiplinlerarası Çalışma Kültürü konusundaki görüşlerimi değerli okurlarımla paylaşacağım. Akademia’da, günümüzde üniversitelerde ve diğer araştırma birimlerinde disiplinlerarası çalışma kültürü gerekli olmaktan öte bazı alanlarda zorunluluktur diyebilirim. Bu tezimi aşağıdaki vereceğim örneklerle kanıtlamaya çalışacağım.
Araştırma alanları temel ve uygulamalı araştırma olmak üzere önce ikiye ayrılır. Temel araştırma toplumun sorunlarına daha kökten çözüm bulmayı amaçlayan araştırmalardır. Uzun süreli ve pahalı araştırmalar sayılabilir. Uygulamalı araştırmalar ise toplumun acil sorunlarına pratik çözüm bulmayı amaçlayan araştırmalardır. Bu durumda disiplinlerarası araştırma ve kültürü daha çok tercih edilen araştırma türüdür diyebiliriz.
İnterdisipliner çalışma değişen ve bazen çatışan fikirleri bir araya getirirken ve entelektüel bir tartışmaya odaklanırken bu araştırmayı uygulamanın zorluklarını göz ardı edebilir. Transdisipliner çalışma ise problemlere konulara ve sorunlara interdisipliner bir yaklaşım getirir. Aynı zamanda fikir birliğine varmanın zorluklarına dikkat çeker. Multidisipliner çalışma ise değişik disiplinlerden kişilerin beceri ve tecrübelerini alan her disiplini kendi açısından vakaya yaklaştırır. Literatürde multidisciplinary, crossdisciplinary, transdisciplinary diye geçen kavramları örnekleştirerek açıklamak isterim.
Julie Klein, disiplinlerarası araştırmanın bir metot, fikir, düşünce biçimi, felsefe ya da ideoloji olabileceğini söylemektedir. Multidisipliner çalışma ortak bir konuda kendi düşüncesi ve ne yaptığı ile ilgilenmesine gerek kalmadan kendi işini yapmasıdır. İnterdisipliner çalışma ise ortak bir konuda belirli disiplin bilgilerine farklı disiplinlerin katkıda bulunmasıdır.
Multidisipliner çalışma, birden çok disiplin içerir, ortak bir amacı vardır. Eşgüdümlü çalışma esaslıdır. Bağımsız çalışma esastır. İnterdispliner çalışmada ise birden çok disiplin paydaştır, ortak bir amaç vardır, ortak problemi çözme amaçlanır, disiplinler birebirine bağlı olarak çalıştırlar.
Multidiscplinry araştırma, tek bir konu altında birkaç disiplini içeren akademik katılımın arttığı bir çağda akademik ilişki kurmak için artık zorunluk haline gelmiştir. Problemin tanımı, alt problemler, sayıltılar, sınırlılıklar, hipotezler (varsa alt hipotezler), araştırma tekniği ve sonuçların yorumu, rapor edilmesi ve öneri içeren süreç sağlıklı ve açık olunca bu tür araştırmalardan alınacak verim daha yüksek olabilir. Bu tür çalışmalarda eğer anket uygulanacaksa geçerliliği, güvenirliliği norm ve standart formu da test edilmelidir. Faydaları bu tür araştırmalarda evren büyüklüğü ve örneklem tekniği de önem arz etmektedir. Bir araştırmacı disiplinlerarası alanı bilmeyince örneklemi küçük almakta ve evreni temsil yeteneği azalmaktadır. Bilimsel bilgide örneklem küçülünce hatta bazı durumlarda kişi sayısı az olunca istatistikle ve bilimsel olarak anlam ifade etmemektedir. Bu durumda disiplinlerarası çalışma tercih edilirse istatistiki süreci yapan kişi evren, örneklem oranı ve tekniği test eder. Soruları test ederse başarı ikiye katlanacaktır.
Disiplinlerarası çalışma kültürünün faydaları: Bilgi beceri teknik paylaşımı, resmi işbirliği, bilgi beceri transferi ve işbirliği sayılabilir.
Horizan 1985 yılındaki konuları ve bu ay içinde (Ekim, 2022) yapılacak Japonya’daki disiplinle arası kongrenin konu başlıklarının göç, ulusal güvenlik, demografi, çatışma, iletişim, kültür, din, dil kurumlar olarak belirlendiğine göre benzer disiplinlerarası çalışmaların sonucu oldukça anlamlı olacaktır.
Disiplinlerarası çalışma yukarıda arz ettiğim gibi günümüzde bazı alanlarda bir zorunluluk haline gelmiştir. Bunu başında bilim felsefesi gelir. 10. yüzyılda İslam dünyasının düşünürleri Yunan felsefesini çevirmelerini İslam düşüncesine katkı sağlamıştır. O zaman altın çağın bilgilerini batı dünyası almış ve yeni paradigmayla kendi düşünce sistemini oluşturmuştur. İslam dünyasına bu bilim paradigmasının değişmemesi Rönesans’tan reformdan sonra batı bilim dünyasıyla açılan farkı kapatamamasına neden olmuştur diyebilirim. Moran, disiplin “..bazılarının sahip oluğu bazılarının sahip olamadığı uzmanlarmış ve değer atfedilen bir bilgi türünü ima etmektedir..” demektedir.
Örnek:
Aristo güneşin diğer gezegenlerin dünyanım etrafına döndüğünü söyledi. Kopernik, Kepler ,Galilei ise dünyanın güneşin etrafında döndüğünü ispatladı.
Aristo gezegenlerin yönü daireseldir dedi. Kepler ise eliptik olduğunu ispatladı.
Aristo ayın yüzeyi pürüzsüz dedi. Galilei bunu tam tersini ispatladı.
Aristo cisimlere kuvvet uygulandığında düşüyorlar derken, Newton tam tersi yerçekimin ispat etti.
Aristo toprak, hava, su, ateş dört elementle özdeşleştirirken, Lavoisier bunların element olmadığını suyun iki hidrojen ve bir oksijenden oluştuğunu ispatladı. Birleşince tekrar su haline gelir dedi (www.sarkaç.org.2019). Bilimlerin çok fazla ayrışması Fransız geleneğinden kalmadır. Genel felsefeyi parçalara ayırma din felsefesi, İslam felsefesi, bilim felsefesi ayrıştırmak mefhulu muhalifinden baktığımızda holistik değil eklektik yaklaşım İslam düşünce sistemini ayrıştırmıştır. Hâlbuki Thomas Aquinas (1225 -1274 ) Aristo felsefesini Hristiyan teolojisine uyarladı ama bunu yaparken Hristiyanlık dini akidesini önceledi. 1543-1687 yıllarında astronomi, fizik, matematik çalışmaların itibar gördü. 1785-1873 yıllarında ise elektronik, kimya, biyoloji itibar gördü. Sonuçta bir disiplini getirdiği bilimsel kanun diğer bilimleri etkileyerek aslında disiplinlerarası çalışmalarla batı bilim dünyası gelişti.
Çalışma alanım olan siyaset bilimi ve politik iktisattan bir örnek vermek isterim. Fransız bilimler akademisi 14. Lui zamanında 1666 Jean Baptise Colbert’in önerisiyle Fransa Enstitüsü oldu. Fransa’nın beş akademisinden biriydi. Colbert 14. Lui nin dış ticaretten sorumlu birinci devlet bakanıydı. Onun meşhur sözü “laisses nus fair (bizi rahat bırakın)”. Colbert Fransız ticaret donanmasını kurdu. Venedik camının ithalatının önlemek için kararlar yayımladı. 1665’de fleman kumaş üretimini artırmak için Goblen şirketini kurdu. Loncaların düzenlenmesi için 150 ferman yayımladı. Dr. Quasney tıp doktoru olmasına rağmen tablolar sistemiyle Fransa maliyesine çekidüzen verdi. Aslında bunlarda disiplinler arası bilginin doğal sonucudur.
1780-1800 Manchester’dan pamuklu mal ihraçtı 38 kat arttı. Ekonomistler bazı iktisadi olayları “steris paribus” kavramıyla açıklarlar yani “şartların eşit olması halinde” veya “şartlar sabit kalması halinde iktisadi olayları analiz ederler. Şartların ve değişkenlerin değişmesi halinde sonucunda farklı olacağı muhakkaktır. Siyaset bilimciler formel yapıyla sorunları analiz etmeye çalışırlar. Sosyologlar ise sosyal alan teziyle analiz etmeye çalışırlar. Bilimin temeli tecrübe, deney ve araştırma olduğuna göre nitel de olsa nicelde olsa bunu farklı disiplinlerle holistik yaklaşıma irdelersek sonuçların ve rasyonel karar almanın avantajlarını görebiliriz.
İkinci örneği eğitim alanından vermek isterim. PİSA denen ortaöğretim öğrencileri için OECD ülkeleri başta olmak üzere yapılan sınavlarda dünya sıralaması yapılmaktadır. Türkiye neden aşağıda ve Finlandiya neden yıllardır ilk sırada? Bence bu soruların cevabı açık. O da şudur: Finlandiya’da bir öğretmenin 5 altı farklı dersi disiplinlerarası öğrenme ve bilme becerisidir. Ülkemizde tek, lokal alan ve norm kadro fazlalığı olduğu müddetçe başarıyı bekleyemeyiz. ABD’de de hukuk ve tıp eğitimine gitmeden önce birinci üniversiteyi bitirme koşulunu da buna bağlıyorum. Bir öğrenci birinci gittiği üniversitede değişik bilgi beceriyi kavrayınca potansiyel olarak farklı disiplinlerle donanımlı halde hukuk ve tıp eğitimine gelince zımnen disiplinlerarası çalışmanın avantajına yararlanmaktadır.
Bu tür sınavlardan milyonlarca öğrencimizin başarılı olmasını istiyorsak geliştirilecek herhangi bir test, yeteneği ölçecekse bunu kültürel, psikolojik, gibi birden çok değişkeni vardır. Bu durumda disiplinlerarası araştırma kültürü yazımın başlığında arz ettiğim gibi bir zorunluluktur. Yoksa 1905’lerde çıkan Fransa kültüründen mülhem testlerle başarıyı tam yakalayamadık. Çünkü sosyal, beşeri, iktisadi, sağlık bilimleri çok yönlü ve değişkenleri fazla olduğu için disiplinlerarası araştırma kültürüyle daha verimli olacağımız kanısındayım
Disiplinlerarası çalışma kültürünün yayınlarda da avantajı bulunmaktadır. Uluslararası hakemli dergilerde yayınların yayımlanma süreci zaman almaktadır. Bunu “İmmadiacy endeksle” ölçen dergiler disiplinlerarası araştırmalarda zamandan tasarruf etmektedir. Örnek x dergisi 1990 yılında 180 atıf aldıysa, aynı yılda 850 yayın yapıldıysa 1990 yılı İmmediacy endeksi 180:850=0.21 olur. Yani konunun ne derce güncel ne derece acil olduğu anlaşılır.
İngiliz düşünür Francis Bacon hukukçu olmasına rağmen “Novum Organum” da Aristo’nun tümevarım metodunun tersine tümdengelimi önererek bilim dünyasının temel paradigmalarının değişmesine yol açtı.
Üçüncü bir misal vermek gerekirse diyabet hastalığı GSMH ilişkisiyle ilgili bir araştırma yapılacaksa bunu disiplinlerarası olma zorunluluğu vardır. Ülkemizde 18 yaşa altı 20000 tip 1 diyabetli sayısı vardır. Diyabetik hastalıkların %80 düşük ve orta gelir düzeyine sahip ülkelerde 1/3 ‘ü 65 yaş altı, ¼‘ü 44 yaş altı gurubundadır. Avrupa’da 20-79 yaş arası 7 milyon fazla diyabet hastası bulunmaktadır. Ülkemiz Rusya, Almanya’dan sonra üçüncü sıradadır.
Erişkin nüfus 20-79 yaş arası 48 294 330 kişi
Diyabetli hasta 20-79 yaş arası 7 043 290 işi
Diyabet prevalansı 14.58 (Kaynak: sağlık bakanlığı haseki hastanesi yayını .)
Bu veriler ışığında hasta sayısı, nüfus, ilaç maliyeti, SGK verileri gibi bunu GSMH ya etkisi araştırılacaksa disiplinlerarası çalışma zorunludur. Çünkü veri, data fazla değişkenler farklıdır.
Sonuç olarak çok disiplinli araştırma ortak bir problemi çözmek için disiplinlerin paralel veya ardışık bir şekilde ve asgari ilişki içerisinde yönetilmesidir. Disiplinlerarası çalışma ise iki veya daha fazla disiplinin birbiriyle uyum içerisinde yer alması ve ortak paydalarda birleşmesidir. Disiplinler üstü araştırma ise aynı yaklaşımın iki disiplin ile de açıklanabileceğini açıklayan çalışma şeklidir. Bunların hangisinin verimli olacağı araştırma desenine, hipotezlere göre değişebilir.
Konuyla ilgili disiplinlerarası çalışma dergileri dünyada birçok ülkede süreli yayımlanmaktadır. Bu dergilerde özellikle 2020 yılına ait yayımlanan makale ve araştırma içeriğine baktığımızda çevre, turizm, sağlık, yapay zeka gibi konuların başta geldiğini gördüm. Buna bir örnek vermek isterim ülkelerin elektrik tüketimi ile GSMH ilişkisin yapıldığı disiplinlerarası bir çalışmada; Kanada, Japonya, Çin son 10 yılda elektrik tüketimim GSMH etkisizi zayıf pozitif ilişki bulunmuşken, İran ve Rusya’nın tüketimi milli gelire pozitif katkı sağladığı ispatlanmıştır. Araştırma 5 yıl önce yapıldığı için bulgular birebir örtüşmektedir (Araştırma orijinal metni: scilit.net.uluslararası multidiscplinargy dergisi).
Yine başka bir örnek verirsek, havuzlamış bir ortalama gurup otoregrasif dağıtılmış gecikme modeline (PNG-ARDL ) modeline göre 1995-1018 yılları arası 27 gelişmekte olan ülkelerde işçi dövizi konut ilişkisi incelenmiştir. Burada da anlamlı sonuçlar bulunmuştur. Bu araştırmaları içeriğinden öte disiplinlerarası araştırma olmasa veri analiz ve yorumu mümkün de olmazdı.
Sonuç olarak disiplinler üstü, disiplinlerarası, çok disiplinli araştırma araştırmanın içeriği ve türüne göre değişecektir. Burada disiplinlerarası araştırma kültürünü akademi camiasına ikna edebilmeyi düşünürüm. Çünkü veri çoksa, zaman aralığı varsa, bağımsız değişkenler birden fazlaysa disiplinlerarası çalışmayı şiddetle öneririm. Çünkü büyük gurupları korelasyonda r değeri, olasılıkta p değerinin yüksekliği veya düşüklüğü birden çok istatistik tekniği ihtiyaç duyacaktır. Bunu da disiplinlerarası araştırmayla sağlayabiliriz. Ayrıca panel veri analizlerinde IMF, BM, DB, Eurostat, OECD, verilerini almak ön istatistiğe tabi tutmak mutlaka birden fazla disiplin uzamına ihtiyaç duyuracaktır.
2001’den sonra geliştirilen PMG-ARDL testi tekniğini merkez bankası para politikasında, turizm geliri tahmininde, teknolojik büyüme eğitim harcamaları, işsizlik üzerine etkisini araştırmada (bu teknikler bazı araştırmalarda uygulanmakla birlikte örneklemi küçük aldıkları için sonuçları reel politikayı belirlemede sınırlı kalmıştır) bunun çaresi disiplinlerarası çalışma ekibiyle bu konulardaki araştırmaları yapabilmektir.
Not: Nobel yayınlarından bu ay çıkan “Devletler ve Aktörler” başlıklı kitabımı okurlarıma tavsiye ederim.
Selam, saygı ve dua ile.
1 yorum
güzel bir yazı maşallah hocam