Nasıl bir üniversite sorusunun cevabı tek kelime ile arayan üniversitedir. Arayan bulur. Mevla’sını da, belasını da. Üniversite, aradığı ve sorduğu zaman buldukları ile takoz değil, lokomotif olur. Sorunun değil çözümün bir parçası olur. Ancak bizim üniversitelerimizin acaba yüzde kaçı arayan ve soran, dolayısıyla bulan üniversitedir? Ya da üniversite başlığı altında, YÖK çatısı altında toplanmış kurumların ne kadarı üniversite niteliğindedir? Ben tam bilemiyorum ama her halde çok az bir kısmı üniversite yapısındadır. Bir yapının veya kampüsün kapısına üniversite tabelası asılınca üniversite oluyor mu? İşe bunu aramakla başlayabilir üniversite.
Üniversite başka ne arayacaktır? Derman arayacak. Her türlü derde derman. Önce kendi derdine, sonra öğrencinin, hocanın, fakirin, zenginin, ülkenin, dünyanın derdine derman. Ancak üniversitemiz kendi derdine derman olamıyor ki başkasının derdine sıra gelsin. Kendine hayrı olmayan kurum veya kurumlar ülkenin lokomotifi olabilir mi?
Üniversitenin en büyük sorunu derdini bilmemesi, ya da derdinin farkında olmayışı veya derdini dert edinmemesi.
KAYMAKAM EVİ
Ülkemizde ne kadar köyümüzde halen hela sorunu var bilmiyorum. Ama 50-60 sene önce bu sorun çok büyüktü. Ama halkımız bunu dert etmiyordu. Dert etse bir çözüm bulurdu. İşte o dönemlerde köylünün dert etmediği bu halk sağlığı sorununu bir kaymakam dert edinmiş. Bir köyü pilot uygulama için seçmiş. Biraz da zorlayarak her evin kenarına fosseptik çukuru bulunan, beyaz badanalı, kutu gibi tuvaletler yaptırmış. Zaman geçmiş, kaymakam başka yere atanmış. Yerine de ilçenin yeni kaymakamı gelmiş. Yeni Kaymakam Bey, köyleri tanıma, vatandaşla tanışma, dertlerini dinleme amacı ile köyleri dolaşır. Sıra pilot hela çalışması yapılan köye gelince köy kahvehanesinin önünde oturup vatandaşlarla tanışır. Bilmediğinden değil, ama sohbete bir konu olsun, devlet hizmetlerinin yararı konuşulsun amacı ile “Şu evlerin dibindeki beyaz kulübeler nedir diye sorar. Köy halkından biri “Ha onlar mı? Onlar kaymakam evi, sizden önce gelen kaymakam yaptırdı. Fakat sonra ne geldi, ne baktı, ne gördü. Öyle durur Kaymakam Bey” cevabını verir. Yani vatandaş tuvaleti yapmış, ama kullanmamış. Çünkü o vatandaş hela olmamasını dert etmiyordu. Meselesinin önemini bilmiyordu. Bir çözüm arayışında değildi.
Kimse kusura bakmasın meseleyi idrak açısından akademisyenlerimizin çoğunun bu köylülerden farkı yok. Bir dershaneye veya şimdi internete girip dersini anlatmakla görevi bitmiş biliyor. Bilimsel çalışma mı? Çoğu yayın olsun dosya dolsun niyeti ile yapılmış çalışmalar. Bunlardan ne hayır gelir. Yabancı dil puanı 55 e inmiş, doçentlik sözlü sınavı kalkmış. Bir baltaya sap olamayanlar bile adamı varsa akademisyen oluyor. Yani akademik kalite artmıyor, azalıyor. Lider olabilecek nesiller heder olup gidiyor. Eğitim kurumları öğütüm merkezleri olmuş. Kimse dert edinmiyor? Dert edinse memlekette bir feryat figan, bir seferberlik olmalı değil mi?
EĞİTİMCİLERİN PANELİ
Akademisyenlerimizin çoğu eğitimci olduğunun idrakinde bile değil. Ülkenin eğitim dertlerini bulup çözüm üretmek gibi bir derdi yok. Konya’da 7-8 sene önce bir eğitim kongresi yapıldı. Kaliteli öğretmen yetiştirilmesi başlığı ile bir panel vardı. Ben tıp fakültesi genel cerrahi öğretim üyesi olduğum halde oturumu takip etmek için eğitim fakültesine gittim. Fakülte bahçesindeki oturma alanları nerdeyse dolu idi. Birkaç öğretim üyesi ile selamlaştık. Birisinin söylediği çok ilginçti. Konya dışından gelen arkadaşların sunumu var da onları bekliyoruz. Salona girip de arkadaşının sunumunu bile izleme ihtiyacı yok. Panel ise ayrı bir rezaletti. Aslında iyi düşünülmüş bir konu, panelist olarak beş eğitim fakültesinin dekanı seçilmiş. Konuşmacı seçimi de başarılı. Fakat sunumlara gelince dökülüyor. Bir dekan toplantıya katılmadı. Kalan dört dekandan üçü bilgisayar ortamında güzel bir sunum hazırlama zahmetine bile girmemişti. Kaynak olarak seçtiği kitabın ilgili bölümünü açıp okuyarak sunum yapıyordu. Fakat dördüncü hoca okulda üniversite başlığı ile çok güzel bir sunum yaptı. Dört yıllık öğretmenlik eğitiminin ilk ikisinde teorik eğitimin tamamlanmasını son iki yılda da pratik eğitim yapılmasını tavsiye ediyordu. Üniversite öncesi eğitim kurumlarından model öğretmenler seçilip öğretmen adaylarının bunların yanında çıraklık, yani staj yapmasını savunuyordu. Bu hocanın özelliği ise öğretmen okulu mezunu, 26 yıl ABD çalışmış olması idi. Hemen bu senin söylediklerin Türkiye’de hayal dediler. O da siz öyle düşünebilirsiniz. Fakat ben çalıştığım özel üniversitenin orta dereceli okul uzantılarında bu modeli uyguluyorum diye cevap verdi. İşte bu eğitimcilerimiz Fatihler yetiştirmek iddiasındadır. Fakat Fatihlerin yetişmesi için önce Ak Şemseddinler, Molla Gürani’lerin olması gerektiğinin farkında değiller ki çözüm arasınlar ve de bulunsunlar.
NE ARAYIP NE SORACAĞIZ
Üniversite ne arayacak konusuna geri dönelim. Üniversitelerimiz ve üst kurulları bu ülkenin en üst düzeyde eğitim, araştırma ve hizmet kurumları olduklarını idrak ederek benim ilk planda aklıma gelen aşağıdaki soruları sorup sorunlara çözüm aramakla başlayabilir.
Eğitim konusunda neden bu kadar başarısız durumdayız?
Eğitim çağındaki 25 milyon gencin ne kadarına dünya standartlarında bir eğitim verebiliyoruz?
Bizim kurumlarımızda insanların ahlaki değerlerini geliştirip iyi vatandaş yetişiyor mu?
Yoksa bu kurumlarda sadece biraz öğretim verip eğitimi göz ardı mı ediyoruz?
Eğitim çağındakilerin ne kadarı heder oluyor?
Eğitimin başından sonuna gençlerin yeteneklerini temel alan kılavuzluk hizmetlerimiz var mı?
Eğitim çağındaki gençlerin hepsinin üniversiteye girmesi gerekiyor mu?
Gerekiyorsa bunlara yeterli eğitim veriliyor mu?
Eğitim kurumlarında insanlara sevmeyi, sevilmeyi, başkalarının haklarına saygılı olmayı, adaleti, hoş görülü olmayı kazandırabiliyor muyuz?
Üniversitelerimiz ülkemizin iç ve dış politikasında ne kadar etkin olabiliyor? Güneydoğuda 30 yılı aşan süredir devam eden terörle ilgili kaç araştırma yapıldı? Kaç rapor yayınlandı? Hangi çözümler üretildi? Stratejik müttefik olduğunu iddia ABD’nin nasıl altımızı oyduğu tartışıldı mı? Akdeniz’deki gelişmeler konusunda kaç tez yapıldı? Kaç Yunanistan, ABD, Rusya, Çin, Türk Dünyası, İslam alemi uzmanı yetiştirdik?
Ülkenin sağlık, ekonomi, hayvancılık, ziraat politikalarında üniversitelerin yaptığı çalışmaların yüzde kaç katkısı oldu?
Liseyi bitiren öğrencilerimiz okumayı, çalışmayı, araştırmayı neden sevmiyor?
Lise eğitiminin sonunda çocuklarımız dilini ve tarihini öğrenmiş oluyor mu?
Oluyorsa neden üniversitelerin bütün birimlerinde Türk Dili ve Edebiyatı ve İnkılap Tarihi mecburi dersler arasında?
Eğer liseyi bitiren bir genç dilini ve tarihini yeteri kadar öğrenemiyor, insani değerleri yeteri kadar gelişmiyorsa buna eğitim ve öğretim denebilir mi? Bu kadar büyük yatırımlara, emeklere ve en önemlisi de ülkemizin en kıymetli serveti gençlerimize yazık değil mi?
Lise ve üniversite bitiren gençlerimizin çoğu neden bir yabancı dil öğrenemiyor? Bu eksiğini üniversitede niye gideremiyor?
Eğitimin, eğiticinin ve öğrencilerin değerlendirildiği PİSA ve benzeri verilerde neden bu kadar kötü durumlardayız?
Üniversite hocalarının yüzde kaçı pedagojik formasyon gibi eğiticilik eğitimi almıştır?
Şimdilerde araştırma görevlisi olarak adlandırılan asistanların araştırıcılık eğitimi var mıdır?
Yoksa bizim akademisyenlerimizin çoğu halen alaylı olarak mı yetişiyor?
Öğretmenler yeni nesiller sizin eseriniz olacaktır diyen Atatürk’e “Atam, işte yeni nesil bizim eserimiz olmuştur. Eserimizle övünüyoruz” diyebilir miyiz?
Üniversiteler ve üst yönetimi öncelikle bu ve benzeri sorulara cevap aramalıdır. Yani öz eleştiri ve durum tespiti yapmalıdır. Sonra bu sorunlara çözüm bulmalıdır. Öz eleştirisini yapıp eksiklerini giderip yanlışlarını düzeltemeyen yani kendi göbeğini kesemeyen üniversite özerk olamaz. Öz eleştirisini yapamayan kişi ve kurumlara birilerinin eleştiri yapması mukadderdir. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuzda olduğu gibi.
ÇÖZÜM ÖNERİSİ
Kısa vadede, mevcut gençliğin heder olmaması için bir taraftan lisans eğitimleri iyileştirilirken bir yandan da sürekli eğitim merkezleri üzerinden motivasyon ve donanım desteği sağlanmalıdır. Motivasyon desteği ile öğrencilere işleri sevdirilmeli, çalışma istek, zevk ve şevki kazandırılmalıdır. Donanım eğitimi ile iyi bir yabancı dil eğitimi, Türkçeye hakimiyet, hitabet ve diksiyon, hızlı okuma, zaman yönetimi, bilimsel çalışma metodolojisi gibi konularda eğitim kazandırılmalıdır.
Uzun vadede çok geniş katılımlı eğitim şuraları toplanmalı belirlenen sorunlar için komisyonlar kurulmalıdır. Her komisyonun sorun ve çözüme dair raporları genel kurulda değerlendirilip eğitim okul öncesinden doktora sonrasına kadar yeniden düzenlenmelidir. Gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Her şeyden ünce ülkenin ve dünyanın gidişine göre hangi alanda ne kadar insana ihtiyaç olduğu belirlenmelidir. Öğrenciler en başından yeteneklerine göre gruplandırılmalıdır. Zorunlu temel eğitimden sonra çıraklık ve zanaatkarlığa yönlendirilecekler ayrılmalıdır. Müzik, resim ve diğer güzel sanatlara yetenekli olanların yeteneklerinin geliştirilmesi sağlanmalıdır. Yükseköğretime ve akademisyenliğe uygun olanların eğitimi bu amaca göre planlanmalıdır. Çok net gruplandırılamayanlar da kaliteli bir lise eğitimi verildikten sonra eğilimlerine ve yeteneklerine göre yönlendirilmelidir. Bu son gruptakiler daha çok yüksekokullarda ara teknik veya sosyal eleman olarak yetiştirilebilir. Kapasitelerine göre yükseköğretim yolu da açık tutulur.
Aldığı eğitim ne olursa olsun bütün öğrencilerin büyük oranda iyi ahlaklı, dürüst, adil, milletin vatanı, dili, dini, kültürü, tarihi gibi değerlerine sahip çıkan, insanı, çalışmayı, araştırmayı seven kişiler olması sağlanmalıdır.
Daha fazlası ortak akılla şuralarda, komisyon ve kurullarda karara bağlanarak planlanır. Üniversiteler kendi göbeğini keser, lokomotif haline gelirse 21. Asır, Türk asrı olabilir. Bunun için de üniversitelerin arayan ve soran kurumlara dönüştürülmesi ile işe başlamalıdır.
3 yorum
Ana hatlarıyla, üniversitelerimiz için çok önemli olan konuları ve sonuçta da çözüm önerilerinizi dile getirmişsiniz. Tespitlerinizin çoğuna katılırım. Teşekkürler.
Eleştiri ile birlikte çözüm önerileri sunulmuş eğitim kalitesizini artırma katkısı olacaktır sözde kalmaması için çaba gösterelim Allah yardımcı olsun ve başarıya ulaştırsın inşaallah
Her aydının eleştirdiği, ama çözüm önerisi getirmediği bir dönemdeyiz. Ortaya koyduğunuz problemlerin çözümünü de yazarak hamasetin gereksizliğini de ortaya koymuşsunuz. İnşaallah sadece akademik camiada değil, her alanda örnek olur. Kaleminize sağlık, selam ve dualarla.