Yediklerimizin ne kadarı doğal, ne kadarı suni, ne kadarı sahte, ne kadarı katışık ve karışık biliyor muyuz? Gıdalarımıza, sağlığımıza sağlığa zararlı olan neleri katıyorlar? Bu işin bilimi bile var. Bilimi olduğu gibi, bu türden işlerin filimi de varmış arkadaşlar.
Sudan ucuz bir şeyleri, habire pazarlıyorlar. Elde kalem kağıt hesapladığınızda, ‘yok arkadaş bu kadar da ucuza olamaz’ diyorsunuz. Gazete ve TV ekranlarında arada bir duyurulan, sucuk, salam sosis gibi gıdalara, tavuk hatta eşek eti konulup konulmadığıdır. Al sana, yine çarpıcı bir haber daha. Gerisi, hikayedir, hikaye. Bir iki gün sonra unutulur gider.
Patates püresine, yağ ve kaşar aroması eklenince kaşar peyniri oluyormuş!
Her şeyin aromasını çıkartmışlar. Aromalar saymakla bitmiyor. Toptancısında, kilosu üç buçuk liraya kıyma satılıyormuş. Tavuk, deri ve kemiklerine, soya ve et aroması da eklenince köftelik kıyma oluyormuş.
Aromalar o kadar çok ki, artık alfabetik olarak sıralamışlar. Acı biber aroması, acıbadem aroması, ahududu aroması, alabalık aroması, ananas aroması, anason aroması, Antep fıstığı aroması, ayran aroması, bal aroması, bergamut aroması, böğürtlen aroması, çam sakızı aroması, çedar peyniri aroması, ceviz aroması, çikolata aroması, çilek aroması, et aroması, fındık aroması, fıstık aroması, keçi peyniri aroması, keçi sütü aroması, kekik aroması, kimyon aroması, koyun peyniri aroması, koyun sütü aroması, parmesan peyniri aroması, tereyağı aroması, yoğurt aroması, zeytin aroması, zeytinyağı aroması, ve sıkı durun ekmek aroması.
Kahvelere köpük yapıcı, köftelere kızartılırken küçülmemesini sağlayan kimyasallar. Daha neler neler.
İnternette şöyle bir dolaşın bakalım. Bu konuda pek çok yazı hatta, online satış bile yapılan siteler bile var. Kutu kutu, şişe şişe aroma, derde devadan gayrı, neyin aromasını istersen var. İşte ben de, oradan yazıyorum.
‘Aroma vericiler, koku ve/veya tat vermek ya da gıdaların sahip olduğu koku ve/veya tadı kuvvetlendirmek ya da değiştirmek amacıyla gıdalara ilave edilen ürünlermiş. Aroma vericiler; gıda ve ilaç endüstrilerinde son üründeki istenmeyen tat ve kokuyu maskelemek amacıyla da kullanılmaktaymış.
Aroma Verici: Olduğu haliyle tüketilmesi amaçlanmayan, tat ve/veya koku vermek veya değiştirmek amacıyla, gıdalara eklenen aroma verici maddeler, aroma verici preparatlar, ısıl işlem aroma vericileri, tütsü aroma vericileri, aroma öncülleri veya diğer aroma vericiler ya da bunların karışımlarından yapılan veya oluşan üründür’.
Gıda mühendisliği diye bir alan var. Büyük küçük pek çok üretici ucuza mal etmek, tüketiciyi kandırmak için, pek çok hileli yola başvuruyor. Bu konuda aromalar, en çok yararlanılan yardımcılar.
Yediklerimizin, ne kadarı gerçek ne kadarı sahte, ne kadarı kanserojen, işte onu, bir imal edip satanlar, bir de Allah biliyor. Yabancılar ülkemize gelecek olan vatandaşlarına, ‘aman Türkiye’de kıymadan yapılmış gıdaları tüketmeyin’ diye boşuna tembihlemiyorlar.
İstanbul İzmir yolundayız, gide gide yorulduk. Mola vereceğiz de nerede gerçeği, nerde sahtesi bulunur, onu bilemiyoruz. Saruhanlı’da bahçe içine güzel bir yerde mola verdik. Mekan güzel, ikramlar güzel de, köfteler biraz ekşi geldi. Kimyasalı mı, yoksa aromasını mı tutturamamışlar, fark edemiyor insan. Neyse ki zehirlenmediğimize şükrediyoruz.
Günü geçmiş peynirleri mikser gibi makinelerde ufalayıp karıştırdıktan sonra bir güzel presleyip Erzincan tulumu diye pazarlıyorlar. Pazardan sızma yağ aldık. Bilenler, bu saf değil, içinde Kanola yağı koymuşlar dediler. Zaten salt şekerden yapılma balı tüketmeye çoktan alıştı bu millet. Balcılar, çuvalla şekeri neden alsınlar ki. Palm yağı dediler, arkası gelmedi. Mısır şurubundan ucuz şeker, zararlı diye yazıldı, söylendi de dinleyen kim.
Yediğimiz dondurmaların çoğu, gerçek dondurma bile değil, krema.
Reklamdaki panda, ‘donduğma va mı donduğma’ diye soruyor. Siz de en iyisi yiyecek alırken, ‘aroma var mı aroma’ diye bir zahmet soruverin. Sorsanız da ne olacak, adam doğrusunu söyleyecek değil ya, üretici değil, satıcı. Olsun en azından sorup soruşturanlar var arkadaş diye, alıp sattıklarında daha seçici olurlar. Bu gıda işlerini nasıl kontrol ediyorlar? Aslında, bozuk olduğunu düşündüğümüz gıdaları götürüp sorumlulara sormak lazım. Siz işinize, biz dalgamıza bakalım, vatandaş bu, ne bulsa onu yer, kakalayın gitsin’ mi diyorlar, yoksa işi ciddiye mi alıyorlar, o zaman anlarsınız.
Sık sık TV ekranlarında görüyoruz, falanca yerde sahte rakı, viski, imalathanesi basıldı, şu kadar sahte içkiye el konuldu diye. Evinde elli kilonun üzerinde tütün yakalatırsan iki sene hapis cezası bile var. Duyarsınız tabi, sigara ve içki yabancı tekellerin elinde. Onlar işlerini sıkı tutarlar. Gerekirse, yeni çıkan torba tütün kanunu gibi, kanun bile çıkartırlar. Güçleri var.
Peki, süt, yoğurt, peynir, tereyağı, et, köfte, sucuk, salam, sosis, un, bakliyat, baklava, börek, çikolata, bisküvi, kraker, baharat, bal, zeytinyağı, hatta kahvede bile neler oluyormuş, neler. Yerseniz tabi. Yiyenlere, afiyet olsun demekten başka elden ne gelir.