Aryan Ülkesinde Daha Özgür ve Refah Olma Çabaları
İran sözcüğünün kökeni, Sanskritçedeki Aryan sözcüğünden gelir. Aryan ise Sanskritçede “asil” veya “onurlu” anlamındaki “Ārya” kelimesinden türetilmiş bir sözcüktür. İran, bu aryan insanların ülkesi olma iddiasındadır.
İran’ın modernleşme çabaları hep sancılı ve sıkıntılı olmuştur. Rıza Pehlevî, 1921 darbesiyle İngilizler için çalışmaya başladı, 1923 yılında başbakan ve 1925 yılında İran şahı oldu. Şah Rıza tüm yetkileri Tahran’da merkezileştirdi. Aynı zamanda Farsça olmayan dillerin kullanımını da yasakladı. Yasakları kendi aşırı milliyetçi ideolojisi doğrultusunda tüm ülkede uygulamaya başladı. Türkiye’de 1926’da Medeni Kanun yayınladıktan iki yıl sonra Rıza Şah da çok benzer bir Medeni Kanun’u 1928’de (kadınların kılık kıyafetle ilgili düzenlemeleri de içeren) uygulamaya koydu. Anlayacağınız İran’da da O yıllarda Türkiye benzeri bazı batılılaşma çabaları vardı ve kadının giyimi meseleydi.
Oğul Şah
Rıza Pehlevî, sancılı bir yönetim döneminden sonra, oğlu Muhammed Rıza Pehlevî (1919-1980) lehine tahtından feragat etmeye zorlandı. Şah Rıza’nın ülkeden uzaklaştırılmasının ardından esas olarak işgal güçlerinin denetiminde olmak kaydıyla Muhammed Rıza Pehlevî iktidarı (1941 -1979) başlamış oldu.
Aşk entrikalarıyla gündemden düşmeyen Şah ailesi dünya sosyetesinin gözdesiydi. İran muhalif uçan kuş bile uçurulmayan hapishaneleri işkence merkezine dönmüş, eğitimli insanları ülkeden kaçtığı, insanların yarı aç yarı tok yaşadığı Batı’nın bölgedeki en güvenilir müttefiki, laik bir diktatörlüktü. Şah ailesi şatafat, lüks, israfla birlikte, dinsizliği ve zorbalığı da temsil ediyordu. Uzun bir hanedanlıktan sonra Ocak 1978’de Şah karşıtı ilk büyük halk gösterileri ile başladı. Bu manzara karşısında İran’da doğal olarak iki muhalefet güçlendi: Tarihsel olarak büyük bir gücü elinde bulunduran Ayetullahların başını çektiği muhalefet ve TUDEH’in başını çektiği sol muhalefet. Şah ailesinin zorbalığı, şatafatı ve zoraki modernleşmeciliği İran Devrimi’ne giden yolun taşlarını döşedi.
Devrim
Grevler ve gösteriler ülkeyi ve ekonomiyi felç ettikten sonra Şah 16 Ocak 1979’da ülkeyi terk etti. Ayetullah Humeynî 1 Şubat 1979’da büyük bir halk kitlesinin karşılamasıyla İran’a geri döndü.
Artık din referanslı bir yönetim vardı. Devrimden sonra yasaklara tepkiler yeni yasakları getirdi. İran halkı bu iki rövanşın, toplum mühendisliğinin arasında kaldı. Nihayet kurulan bu din referanslı yönetimin son kurbanı da genç bir kadın oldu.
Şimdi İran bir genç kadının dramıyla dünyanın gündeminde. Sokaklarda öfkeli kalabalıklar var.
Yine kadın
16 Eylül 2022 tarihinde, Mehsa Emini isimli 22 yaşındaki İranlı bir kadın, Tahran, İran’da, gözaltında bulunduğu sırada, polis şiddeti nedeniyle olabileceği düşünülen şüpheli bir şekilde öldü. Emini, İran İslam Cumhuriyeti Kolluk Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı olan ve kamuda örtünme kurallarının uygulanmasını denetleyen Ahlak Polisi tarafından, örtüsünün hükümet standartlarına uygun olmadığı gerekçesiyle tutuklandı.
İran’ın ailesiyle birlikte Tahran’a seyahat eden 22 yaşındaki Mehsa Emini, 13 Eylül’de kardeşi Kiyareş Emini ile birlikteyken rejimin sözde “Ahlak Polisi” tarafından Hakkani Otoyolu’nun girişinde tutuklanarak gözaltına alındı ve “Ahlaki Güvenlik” kurumuna sevk edildi. Kendisine “bilgilendirme dersine” tabi tutulmak üzere gözaltı merkezine götürüleceği ve bir saat içinde serbest kalacağı belirtilmiştir. Ancak bunun yerine ambulansla Kasra Hastanesi’ne kaldırılmıştır. Emini iki gün boyunca Tahran’daki Kasra Hastanesinde komada kaldı ve 16 Eylül’de yoğun bakım ünitesinde öldü. Emini’nin ölümü Ahlak Polisi ve başörtüsü yasasına karşı bir protesto gösterisine dönüştü.
Şu günlerde Aryan Ülkesinde sokaklarda “Kadın, Yaşam, Özgürlük” sesleri yükseliyor. Ortadan yüzyıllık bir mücadele var. Daha özgür ve müreffeh bir ülke kurmayı başarabilirler mi?
Bekleyip göreceğiz.
Son söz: Zarf (Kap, kılıf) ile uğraşanlar doğru mazrufa (İçerik) ulaşamaz.