Gün geçmiyor ki gazetelerde, dergilerde ve diğer yayın organlarında aşırı “check up” yapılmasının zararları üzerinde durulmasın. Bunu doğaldır ki hekimler de belirtiyorlar. Bu arada “check up” yerine Türkçe kelime kullanılması gerektiğinden söz etmeliyiz. “Check up”,
Türkçe’de araştırma,gözden geçirme, kontrol etme, muayene etme, soruşturma, tepeden tırnağa sağlık muayenesi yapma vb. gibi anlamlara sahiptir. Bu bakımdan bu kelimenin Türkçe karşılığını kullanmak çok daha uygundur. Ancak biz de burada alışılageldiği şekilde İngilizce “check up” kelimesini kullanıyoruz. Çünkü insanlar bunun dışında konuşulduğu zaman anlamakta zorluk çekiyorlar.
“Check up” yaptırma 19. yüzyıl ortalarında ilk kez İngiltere’de uygulanmaya başladı. Sigorta şirketleri için “check up” gittikçe önem kazandı. Yıllık muayeneler insanlarda tam anlamıyla yapılmakta ve böylece daha sonra sigorta şirketlerinin para ödemesine yol açacak sorunlar ortaya çıkarılmaktaydı. Ayrıca başta ABD’de olmak üzere birçok ülkede yıllık “check up” yaptıranların yaptırmayanlara göre daha uzun ömürlü olduğu görüldü. Bütün bu görüşler günümüzde de vardır ve hatta bazı şirketler çalışanlarından daima aynı verimi almak için belli zamanlarda “check up” yaptırmaktadırlar.
Bilindiği gibi bugün Hipokrat, İbni Sina gibi hekimlerin yüzyıllar öncesinden koyduğu bir kural olan hastayı baştan ayağa inceleme ve muayene etme olayı gitgide azalmakta ve onu daha tam dinlemeden aletlerle incelemeye gönderme ve gereksiz analizlerle uğraştırma adeta bazı hekimlerin uyguladığı bir yol olarak karşımıza çıkmaktadır. Böylece burada gereksiz “check up”lar (kontroller) olmaktadır. Bugün basit bir soğuk algınlığında bile hekim, hastaya bir sürü gereksiz kontroller yaptırarak tanıya varmaktadır. Bu arada insanlar da gereksiz zaman ve durumlarda vücutlarını “check up”tan geçirmekten kendilerini alıkoyamamaktadırlar. Yine hekimler arasında “check up”ın hangi aralıklarla yapılması gerektiği hususunda da bir uzlaşma yoktur.
Halbuki bazı basit hastalıklar hekimin hastayı iyice muayenesi ile anlaşılır ve tanıya varılabilir. Burada gereksiz röntgen, ultrason incelemeleri yapılarak ışınların vücut üzerinde zararlı etkileri olacak ve ayrıca gereksiz kan ve idrar tahlilleri de hastayı yoracaktır. Vücudun belirli sürelerde kontrolü doğaldır ki çok gereklidir. Ancak gereksiz sıklıkta, hekim önerisi olmadan yapılan aşırı kontrollerin insanda psikolojik ve fiziksel rahatsızlıklar yapacağı da bilinmektedir. Burada tıp etiğindeki zarar vermeme ilkesi zedelenmekte ve etik sorunlar olmaktadır. Pahalı ve ileri teknoloji gerektiren incelemeler ancak gerekli olduğu zaman kullanılmalıdır. Gereksiz “check up” hastaya yarardan çok zarar verir.
Tıp etiğinde önemli bir ilke, hastaya zarar vermeme ilkesidir. Yani bu ilkenin esası, tıp uygulamalarında hastaya zararlı olmamak ve kötü davranmamakdır. Bu ilke, hem hastayı hem hekimi ve hem de üçüncü kişileri ve toplumu ele alır. Bilindiği gibi “Primum non nocere” (Her şeyden önce zarar vermeyeceksin) deyimi ilk çağlara dayanır ve o zamandan beri hekimin uyması gereken bir ilke olarak karşımıza çıkar. Yararlılık ve zarar vermeme ilkeleri diğer ilkelerle ve birbirleriyle bağlantılı görünmektedir. Bazı yazarlar, her ikisini de tek bir ilke olarak kabul ederler. Örneğin; William Frankena, yararlılığı dört genel ödeve böler. Bunların ilki zarar vermeme, diğer üçü de yararlı olma görevleridir:
1. Bir kişiye hastalığına zarar verecek şekilde hareket edilmemesi gerekir. 2. Bir kişinin zararının veya hastalığının önlenmesi gerekir. 3. Zarar ya da hastalık kişiden uzaklaştırılmalıdır. 4. Hastanın durumu iyi düzeyde olmalıdır.
Bazen öyle uygulamalar vardır ki bunlar yaşama son verecek şekildeki diğer uygulamaların yanında daha az zararlıdırlar. Bu bakımdan bu tip az riskli zararlardan çok riskli zararlara göre bir yarar bekleniyorsa burada da bir zarar vermeme olayı vardır ve bir yarar durumu karşımıza çıkar. Burada eğer riskler fazla ise ve hastaya yararlı olma durumunu sağlayamıyorsa ve zararlı oluyorsa hastanın kendi seçimini yapması gerekir ki, bu da onun özerklik ilkesine duyulan saygının sonucunda olur. Bu bakımdan herşeyden önce hastaya zarar vermemek ve yarar sağlamak gerekir.
Bu bakımdan hekim kontrolünde yapılan “check up” hasta için yararlıdır. Ancak gelişigüzel kontroller kişiye zarar verebilir ve bu da zarar vermeme ilkesine aykırıdır.