Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Bir süre önce başladığım Kur’ân-ı Kerim’in Türkçe meâlini okuma sürecini nihayet tamamladım ve bunun huzurunu yüreğimde hissediyorum. Bu yüce kitabı her okuduğumda, onun yalnızca bir döneme ya da bir topluluğa değil, tüm çağlara ve insanlığa hitap eden ilahi bir rehber olduğunu bir kez daha idrak ediyorum. Kur’ân-ı Kerim, kıyamete kadar sürecek en büyük mucizedir ve bizlere ışık tutmaya devam edecektir.
Kur’ân-ı Kerim’de, Rabbimizin rahmet ve mağfiretinin enginliği sıklıkla vurgulanmakta, samimi bir tövbenin geçmişi silip yeni bir başlangıç yapma imkânı sunulduğu müjdelenmektedir. Semûd, Lût, Medyen, Âd, Res ve Kârûn kavimlerinin helakı, peygamberlerin kıssaları, nefsin hileleri ve bu hilelere kapılanların ilahi nimetlerden mahrum kalışları ibret verici bir şekilde anlatılmaktadır. Buna karşılık, Allah’a ve peygamberlerine itaat edenlerin ebedi saadet yurdu olan cennetle mükâfatlandırılacağı müjdelenmektedir.
Kur’ân-ı Kerim, insanın dünya ve ahiret saadetinin yolunu gösteren, hikmet ve hakikat dolu bir nurdur. Namaz (özellikle), oruç, zekât ve hac gibi ibadetlerin önemi vurgulanırken, insanın Rabbi ve toplumla olan ilişkilerinde nasıl bir ahlaka sahip olması gerektiği öğretilmektedir. Rabbimiz, kullarını sürekli olarak gözden geçirmeye, sabra, şükre, adalete ve ihsana davet etmekte, dünyadaki olayların geçiciliğini hatırlatarak ebedi hayata hazırlanmanın gerekliliğini bildirmektedir.
Kur’ân-ı Kerim, sadece bir okuma kitabı değil, bir hayat rehberidir. Zihinlerde ilim, gönüllerde nur, amellerde ihlas ve takva kaynağı olan ilahi bir hidayet vesikasıdır. Rabbim bizi bu nurdan ayırmasın, Kur’ân-ı Kerim’i hakkıyla anlayan ve yaşayan kullarından eylesin. (Âmin.)