Tıp eğitimi, diğer eğitimlerden farklı bazı özel teknikler gerektirir. Lisans öncesi eğitim belki de bu sistem içerisinde görece kolay kısım olabilir. Asistan eğitimi bir süredir zaman zaman gündeme gelmekle birlikte, kanımca çok da yeterli düzeyde tartışılmamakta.
TUKMOS tarafından asistan eğitim müfredatları oluşturuldu. Bazı tıp fakültelerinde münferit olarak ana bilim dalları bu programları uygulamakta ve hazırlıklar sürmekte.
Soruyorum, gerçekten gerekli mi? Ne olur ki Çukurova mezunu yenidoğan konusunda iyi yetişirken, ultrasonografi eşliğinde bölgesel blok yapmasa? Diğer bir fakültede de bir başka konu öne çıksa olmaz mı? Geçmiş yıllarda bunun renk olduğu, bazı konularda üniversitelerin öne çıkması gerektiği söylenirdi. Hâlâdoğruluk payı olabilir. Ancak belirlenen tüm alanlarda yeterli eğitimi alan asistanlara, kurumun öne çıkan niteliğinin yansıtılması da oldukça özellikli bir tablo olur. İngiltere’de çalıştığım sırada en dikkatimi çeken durum, tüm hekimlerin her alanda benzer, hatta aynı yaklaşımı göstermeleriydi. Ayrıca, tüm cihaz ve ilaçların da farklı hastanelerde bile aynı yerde aynı şekilde bulunmaları ve uygulanmaları beni çok şaşırtmıştı. Yirmi yıl önce standardizasyon kavramından haberim yokmuş demek ki.
Şimdi gelelim bugüne. Acilen, asistan eğitiminin standardize edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu hem genç kuşakların daha yeterli donanmalarına ve hem de ülkenin daha nitelikli hekimlere sahip olmasına vesile olacaktır. Bu standardizasyon için neye ihtiyaç var? Elbette öğretim üyesi istekliliği bu konuda en önemli başlık. Son yıllarda öğretim üyelerinin birçok alanda motivasyonlarını kaybetmiş olmaları bir vakıa. Asistan yetiştirmek çok önemli bir eğitim alanı. Birini nasıl eğiteceğimizi bize kim öğretti? Kılavuzlar ve eğitici eğitimi programları bizlere bu konularda yardımcı ve yol gösterici olacaktır. Ama bu çok büyük bir çaba gerektirmekte. Eğer asistan alımında ve yetiştirilmesinde bir standart yoksa ve en iyi ile en kötüyü ayıran hiçbir mekanizma yoksa bu çaba niye harcansın? Sadece içsel motivasyonlar yeterli olmayabilir. Yalnızca asistan eğitiminin akredite edildiği ana bilim dalları TUS aracılığıyla asistan alır ve yavaş yavaş akredite olmayan kurumların asistan almaları azaltılır veya engellenir. İyi de, öğretim üyesi bunun karşılığında ne kazanç elde edecek? Madem ki artık çalıştığımız kurumlarda her işin bir karşılığı olduğu politikası güdülüyor, o halde eğitim ciddi şekilde karşılık bulur. Kanaatimce bulmalıdır da.
Asistanlarınızla konuşuyor musunuz? Bakın ne diyorlar:
“Biz iş gücü olarak görülüyoruz!”
“Bu nedenle eğitimler yetersiz !”
“Nöbetlerde beceri düzeyimizin üstünde iş yapıyoruz!”
“Ne mesleki ne de kişisel gelişimimize önem verilmiyor!”
“Çalışma koşullarımız çok ağır ve hayatımızın en verimli dönemi en verimsiz dönemi haline geliyor.”
“Ailelerimizle ilgilenecek zaman ve enerjimiz kalmıyor.”
“Beslenmemiz yetersiz!”
“Dil eğitimi, bilimsel temelli eğitimler yetersiz.”
“Tez çalışmaları için zaman yetersiz.”
Daha önce hiçbir araştırma yapmadan veya eğitimini almadan nasıl tez yapılacağını soruyorlar.
Performans uygulamaları, asistan eğitimini öncelikler sıralamasında sonlara öteliyor.
Eklenecek çok şey var. Sağlıkta Dönüşüm Modeli artık “sağlıkta sıçrama” şekline dönüşmeli diye düşünüyorum. Eksiklerimizle yüzleşmekten korkarsak ve kaçınırsak nasıl düzelteceğiz? Ülkemizde daima en büyük sorun olan eğitim, yazık ki tıbbın her alanında da sorundur. Eğer dünya ölçeğinde nitelikli uzmanlar, bilim insanları yetiştirmek amacımız olacaksa hızla dönüşmeliyiz. Gelişmeler ve metamorfozlar daima acılıdır.
Unutmayınız, acı yoksa gelişme de yoktur.
Saygılarımla….