Bu ay içerisinde İstanbul’da 2. Asya Endometriyozis Kongresi düzenlendi.
Başarılı bir organizasyon ve katılımcıların çoğunu yabancı meslektaşların oluşturduğu bir kongre izledik.
Endometriyozis, giderek artan sıklıkta karşılaştığımız progresif bir hastalık. Belki de günümüzde kullanılan gelişmiş tanı yöntemleri hastalığı daha fazla görmemizi sağlıyor. Endometriyozis önemli bir infertilite sebebi ve tıpta üzerinde en çok araştırma yapılan konulardan biri. Ülkemizde de bu konuda pek çok araştırma yapılıyor. Gururla ifade etmek isterim ki, özellikle İnönü Üniversitemizde bu konuda yapılan araştırmalar literatüre ışık tutacak özellikte. Nitekim İstanbul’daki kongrede bu çalışmalar ciddi yankılar getirdi.
Kongreye Japonya’dan İran’a kadar pek çok Asya ülkesinden meslektaşlarımız katıldı. Hatta Avustralya’dan bile katılanlar vardı. Gerek sunumların bilimsel düzeyi gerekse de kongrenin genel kalitesi üst düzeyde idi. Emeği geçen tüm arkadaşlarımı kutluyorum. Böylece bir Avrupa ülkesi olarak sadece Avrupa kongreleri değil, aynı zamanda bir Asya ülkesi olarak uluslararası bir Asya kongresi düzenleyebileceğimiz gerçeğini de görmüş olduk. Üstelik gelişen Asya tıbbının desteği ve Hindistan, Japonya, Çin gibi dünya ekonomisinin devleriyle birlikte ülkemizde pek çok başarılı bilimsel organizasyon düzenlenebilir. Türkiye hem bilimsel potansiyeli hem mükemmel kongre merkezleri hem de bu konuda son 20 yılda biriktirdiği deneyimiyle Avrupa kongrelerinin yanı sıra Asya ve Orta Doğu kongrelerine de aday olmalıdır. Buradaki en önemli şart, kongre ana dilinin İngilizce olmasıdır. Simültane tercüme aracılığıyla da tüm meslektaşlarımız kongreden istifade edebilirler.
Kongrede dikkatimi çeken bir husus da, tüm Asyalı katılımcıların sabah 08:00’da kongre merkezinde hazır olmaları ve neredeyse tüm oturumları kaçırmadan izlemeleriydi. Bunu görünce, yurt dışı kongrelerinde sadece uçaktan inerken ve sonra da uçağa binerken gördüğüm bazı meslektaşlarım aklıma geldi. Bütün gününü kongre merkezlerinde geçiren meslektaşlarımı bundan tenzih ederim.
Ülkemiz dünyada hiçbir ülkeye nasip olmayacak muhteşem bir coğrafyaya sahiptir.
Bir yanımız Asya’da, diğer parçamız Avrupa’dadır. Bu jeopolitik avantajımızı, mesleki politikalar açısından da kullanmalıyız.